Aşk neydi hakikaten? Bir kızın cemaline, gülüşüne tutulmak mı? Gözlerinde kaybolmak mı? Onun için uğruna ölmeyi göze almak mı? Çöllere düşmek, dağları delmek mi? Yoksa bunlardan hiçbiri değil de bu aşkın kaynağını keşfetmek miydi aşk?
Bu topraklardan nice âşıklar, âşık olduğunu sananlar; ölürüm, biterim, yanarım, yakarım diyenler geçti fakat
Sahi siz duydunuz mu sustuklarımızı?
Hayat devam ediyor… mu gerçekten?
Birinci yıl… Bir yıl 365 gün müydü? Peki neden ben 365 yıl geçmiş gibi ama aynı zamanda da bir saniye bile geçmemiş gibi hissediyorum?
Bir daha gökyüzünü, güneşi, denizi, sevdiklerinizi göremeyeceğinizi, artık her şeyin bittiğini düşünüp yaşamdan koptuğunuzu hissettiniz mi?
AÇLIK
Merhaba sevgili dostlarım, bu incelememi tokken okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum.
Tok açın halinden anlamaz derler ya hani, aslında tok kendi tok halinin kıymetini bilmediğinden anlamaz açı, bazen o kadar güzel doymaz ki aç olmadığı halde yer de yer tok insan. Kendisi toktur ama ne fayda açtır gözleri, doymak bilmez obur iştahı.
Hepi topu, eti budu, küçücük, zerrece bir demir tozuydu işte. Bırakmıştı kendini öylece; oradan oraya savrulsa, kaybolsa yerin dibinde umrunda değildi ki. Nefes almak bile yüktü de, ne etrafını duyuyordu ne de görmek istiyordu kimseleri. Canının canı gitmişti ya; o da cansız fersiz, ruhsuz, renksiz, sessiz öylece duruyordu yerde. Paslanmıştı da
Herkese Merhaba
Yine herkesin bayılıp bittiği 10 puanlarının havada uçtuğu ama benim beğenmediğim bir kitap daha ile karşınızdayım....Kitabı seven arkdaşlarım okumayın yada fazla linçlemeyin :D Spoiler vardır....
Collen Hoover gerçekten cok değişik bir yazar, bir başka kıtabı okurken muhteşem diyorken, başka bir kitabı hiç beğenmiyorum.
SADECE ADEM İLE HAVVA'NIN GÜNCESİ ÖYKÜSÜNÜN YORUMLAMASI
Öncelikle bu yazıyı okurken arka fonda, aşağıda ilişik olan şarkıyı dinlemenizi hatta sonrasında klibini izlemenizi öneririm.
SOKO - First Love Never Die : youtu.be/-_Y2jfK06pY
---------------------------------------
Havva anamız Adem babamız veya Eva anamız Adam babamız dünya
Yeni bitirdim... kalbim çok kırık aslında. Okurken dayanamıyorum. Hak etmiyor kimse bu yaşamları. Ağlamak istiyorum ama kendimi tutmalıyım ( neyse bu kadar duygu yeter)
Bir yıldır belki daha fazla olmuştur bu kadar hızlı bir kitap bitirmedim. Bunun için çok mutluyum. Bir yılı aşan RS i sonunda atlattım sanırsam.
Kitabın dili sade, akıcı rahat rahat okunuyor.
Tarih, aşk, kader harmanı var. Ben çok sevdim. Daha önce yazardan İncir Kuşları'nı okumuştum. Orada kurgusal eksiklikler bulmuştum. Gerçi bilmiyorum hangi kitabı önceden yazdığını. Ama bu kitapta gözümüze çarpan çok fazla eksiklik yok bu benim hoşuma gitti.
Sadece tek soru var Osmanlı zamanında Aşkım sevgi sözcüğü olarak kullanılıyor muydu acaba?
Spoiler vereceğim yere geldik
Konakta yaşatan bir ailenin hayatı anlatılıyor. Başlarda kendi kızları dışında kız sevmeyen bir Hacı Nine var Allah hepimizi öylelerinden korusun. (Özellikle kızlar :)
Hacı Ninenin torunları Şahika ve Feraye.
Şahika Çanakkale Savaşı 'nda gönüllü hemşirelik yapıyor tam bir Türk kadını gibi dediğinizi duyar gibiyim aynen öyle o zamanki şartlara göre "kadınlar evde oturmalı" şizofrenisine karşı gelip hemşirelik yapıyor. Yapmasa daha iyi diyeceğiz orada onu gören Arap asker istemeye geliyor ve babasının geçmişteki sözü yüzünden evlendiriliyor. Neyse ki eşini seviyor ama bu sefer ailesinden uzağa Arap topraklarına gidiyor. Onun yüzünden Feraye 'nin de kaderi çiziliyor. Feraye için ne diyeyim ah be kadın bu dünya da neler çektin. (Gerçek değil biliyorum)
Kur-tul-mak-MIŞ!
Pınar Kür'den okuduğum ilk kitap, Asılacak Kadın. İlk baskısını 1979 yılında yapan kitabın Can Yayınlarından çıkan 22. baskısını okudum. Yakın arkadaş tavsiyesi, ismin çarpıcılığı ve bir zamanlar yasaklanmış bir kitap olması bu kitabı okumam için yeterli sebeplerdi. Zaten kendimce yeni yazarlar tanımak, kadın yazarlar tanımak ve
. . .
ŞİİR-MİİR
K/aralamalar
(Not: Mükerrer kayıtlar, sâir hata ve düzenlemeler bir ara yapılacaktır inşallah, diyelim... Bu hususta okurlardan özür dileriz...)
Sevgili bacanaklar ve eyyy en sevgili avanaklar.
Marabalar efenim
Bir kara, kapkara bir bulutçuğun hikayesinden bahsedecek bu garip guraba size.
Şöyle ki hülyalı bir plan gerçekleştirmek üzre yola koyulduk maaile
ve bir süre sonra kavuşulan bu vuslat sonrası "ee ne oldu ki şimdi" kelimecikleri saçılmaya başladı, tabi alışılmamış
BU KADINLARIN ÇIĞLIKLARINI DUYUN! (Sema Maraşlı)
On sekiz yaş altında evlenmenin cezasını çeken genç kadınlar onlar. Severek isteyerek düğünle dernekle evlendikleri kocaları hapiste, gerçek tecavüzcülerle aynı koğuştu yatıyor. Onlar da dışarıda babasız büyütmek zorunda kaldıkları çocukları ile hayat mücadelesi veriyorlar. Kocaları hapiste
"Çölde aradığın şey çölde bulduğun şeydir."
Yok oluyoruz!
Var olmaya dair tüm bilgilerimizi yitirdik.Bedenimize hiçlik cübbesi giydirip ruhumuzu da aynı süratle boşalttık.Merhamete,aşka olan inancımızı körelttikçe göğsümüzde koca bir yarık oluştu ve biz o yarığa alemi yerleştirsek de dolduramaz olduk.Çünkü arzularımızın küreğiyle