Yazlıktaki koruya, arka bahçedeki güvercinlere, kedisine ve babaannenin koynuna sığınırdı. Yüzünü duvara döner, hiç ses çıkarmamaya gayret ederek göz pınarlarına dolup sonra ılık ılık aşağıya, yanaklarına doğru akan, dudaklarına ulaşarak tuzlu tadını bırakan gözyaşlarını sayardı.
Bir sağ gözünden
Bir sol gözünden
İşte biri çenesine kadar ulaştı
Öbürü -yazık- yarı yolda kaldı.
Ağlamak bu muydu?