Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Binlerce evde, sayısız uzun ilişkide kış uykusuna yatıyor sevmek, hayatın eften püften meşguliyetlerinden bir battaniyeyi üzerine çekerek. O kadar derin uyuyor ki bazen, öldü sanıyorsun. Sevgiyi de dürtmek gerek demek. Bazen, evtr, evhamlı teyzeler gibi dinlemek lazım nefes alıyor mu diye. Ruhun kasları da alışır çünkü miskinliğe. Kalp tembelliği olur bazen. O zaman hop hop, ani ve kesin bir kararla yeniden sevmek hareketlerini yapmak gerek. Baştan bir ağrı yapar, o da bir kas nihayet. Fakat ağrı iyidir, ruhun kaslarının varlığını hatırlatır insana. Neticede, sevmek de bir idman meselesi.
Sayfa 114 - Everest Yayınları
Bir gün bir paposig Kürdünün evine misafir geliyor.Sabah misafir yoluna devam edecek fakat çarıklarını bir türlü bulamıyor. Konak sahibinin iki yavrusu bulunan Weylê isminde dişi bir köpeği var. Konak sahibi misafire diyor ki ben Weylêden soracağım, eğer o çarıkları yemediyse sen çarıksız olarak gelmişsin demektir. "Pa weylê te çarıikê mêvan xwar yan nexwar?" Weylê sen misafirin çarığını yedin mi diye sorar. Tabii köpek kuyruğunu sallar bunun üzerine paposig "Aman ha çocuklarının başına yemin etme Weylê benim sana güvenim tamdır"der. "Patê bi serê zarokê sond mexwe min bite bawere." Bunun üzerine misafir ister istemez oradan yalın ayak ayrılmak zorunda kalır. Botan, Amed ,Ağrı ,Serhad, Dersîm'de olan insanlıkdışı uygulamalarda devletin ve hükümetin hiçbir rolü olmadığını söyleyen Sn. Tansu Çiller iki çocuğunun başına yemin ederek söylüyorsa, bize de yalın ayak o konaktan ayrılmaktan başka çare yoktur. O serefsiz konağa bir daha misafir olmamaktadır. İnsan sanıyor ki, adaleti, şefkati, acımayı iyiliği bilen kimseler bu ülkeden göçüp gitmişler... Meydan yalnız gergedanlara kalmış. .. 1 Kasım 1994
Reklam
160 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Saat sabah 9. Bu saat, bir yumurtanın suda kaynarken kayısı kıvamına geldiği an gibi. Öncesi de sonrası da bu kadar güzel değil. Her şey yerinde, olması gerektiği gibi. Kafamın dağınıklığı yatışmış. Ülker abla yanımda oturuyor. Yorgun. Ben de yorgunum. Onunla bütün gece oturup çok içmişiz, kahkahalarla gülmüş, hıçkıra hıçkıra ağlamış, içimizde
Ülker Abla
Ülker AblaSeray Şahiner · Everest Yayınları · 20211,905 okunma
Ama boşalmıştı Güzide'ye her şeye dayanma, her şeyi göze alma, her şeyi çiğneme, Zigana ve Ağri dağlarına kafa tutma gücünü veren fiilin kuvvesi. Aşk, iğne batırılan balonlar gibi sönmüş, Güzide'nin gözlerindeki bağ aniden çekilivermişti. Aşk çürüyünce ondan boşalan yere aniden gerçek doluvermişti. Aslında hep de oradaymış gerçek, bir yere gittiği yokmuş. Meğerki perde inmiş üzerine.
Sayfa 320Kitabı okudu
"Bütün öpmeler emziğin verdiği zevki vermiyorlar. Hayır, hayır, onlar bundan çok uzak. Bir şey emilirken bütün bedeni dolaşan rahatlama duygusu anlatılamaz. İnsan sanki dünyada değildir ve öylesine memnundur ki artık hiçbir isteği kalmaz. Bu olağanüstü bir duygudur. Huzurdan başka bir şey, hiçbir şeyin bozamayacağı huzurdan başka bir şey istenmez. Bu, sözle anlatılamayacak kadar güzeldir. Hiçbir ağrı, hiçbir acı duyulmaz, insan sanki başka bir dünyaya götürülmüş gibidir."
Elini, dilini çiğneyip kanatan, plastık oyuncaklarını ısırırken, dişlerini koparan, gözlerine soktuğu parmağıyla korneasını yırtan Amerikalı Gabby Gingras, tedavisi olmayan hastalığı yüzünden acı duymuyor, beynine ağrı sinyali gitmediği için kendine zarar veriyordu. ABD'de aynı hastalığı çeken diğer bir çocuk, elini sobanın üzerine koymuş, annesinin duyduğu et kokusuyla yanmaktan kurtulmuştu. Ateşin yakıcı etkisini hiç tatmamış bir çocuk dogal olarak ateşten korkmuyordu.
Reklam
Anlam Yoğunluğu :
Tabiatın ihtiyaçlarımızı bize hissettirmesi, kendimizi koruyabilmemiz için değil midir? Vücudumuzdaki ağrı ve sızılarımız, hayat makinemizin bozulmakta olduğunu haber veren ve bizi çare aramaya teşvik eden bir işaret değil midir ? Kötüler hem kendi hayatlarını hem de bizimkileri zehirlemiyorlar mı ? Ölüm, kendi kendimize yaptığımız kötülüklerin yatıştırıcısıdır ve Tanrı daima ıstırap çekmemizi istememiştir.
İnsanım diyende olması gereken ilk özellik değil mi sizce de?
VİCDAN..! Orinoco'nın suları alçaldığında kanolar, ellerinde savaş baltaları bulunan Karayip yerlilerini taşıyorlardı. Jaguarın çoçuklarıyla kimse baş edemiyordu. Köyleri yerle bir ediyor ve kurbanlarının kemiklerinden flüt yapıyorlardı. Kimseden korkmuyorlardı. Onları ürküten yegane şey kendi yüreklerinden çıkmış olan bir hayaletti. Bu hayalet onları kütüklerin arasına saklanıp bekliyordu. Köprülerini yıkıyor ve yollarının üzerine dolaşık sarmaşıklar serip tökezlemelerine sebep oluyordu. Geceleri seyahat ediyordu; onları şaşırtmak için geri geri yürüyüp ayak izlerini tersten bırakıyordu. O aşağıya kaya fırlatan tepeden, ayakların altında eriyen balçıkta, zehirli bitkinin yaprağında ve örümceğin ısırığındaydı. O ağrı değildi, ama ağrıtıyordu. O ölüm değildi, ama öldürüyordu, Adı Kanaima'ydı ve galiplerin arasında mağlupların intikamını almak için doğmuştu!
Sayfa 68 - *SELKitabı okudu
Yar.3: 13 RAB Tanrı kadına, "Nedir bu yaptığın?" diye sordu. Kadın, "Yılan beni aldattı, o yüzden yedim" diye karşılık verdi. Yar.3: 14 Bunun üzerine RAB Tanrı yılana, "Bu yaptığından ötürü Bütün evcil ve yabanıl hayvanların En lanetlisi sen olacaksın" dedi, "Karnının üzerinde sürünecek, Yaşamın boyunca toprak yiyeceksin. Yar.3: 15 Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu Birbirinize düşman edeceğim. Onun soyu senin başını ezecek, Sen onun topuğuna saldıracaksın." Yar.3: 16 RAB Tanrı kadına, "Çocuk doğururken sana Çok acı çektireceğim" dedi, "Ağrı çekerek doğum yapacaksın. Kocana istek duyacaksın, Seni o yönetecek." Yar.3: 17 RAB Tanrı Adem'e, "Karının sözünü dinlediğin ve sana, Meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için Toprak senin yüzünden lanetlendi" dedi, "Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın.
Hiç acı hissetmeyen insanlar vardır. Fiziksel acıdan bahsediyorum. Hastalığı bu. Elini kessen zerre farkında olmaz. Bu insanlar nasıl ki kırılan kemikleri hissetmiyorsa, duygusal körler de kırılan ruhlarınızı hissetmiyorlar. Üç ay sonra, belki üç yıl sonra bir gün aniden o ağrı başka bir uyarı ile hissedilmeye başlıyor. Su üzerine çıkıyor. İşte bu da çöküş ile sistemin kapanmasını sağlıyor.   Aslında bazen ne acı ki, çok duygusuzlaşıp topluma, birine ya da kendilerine umarsızca zarar verebilen insanlara dönüşebiliyorlar. Suikastçı olsalar acımadan can alabilirler. Gerçi duygusal olarak da ateş ediyorlar maalesef.
Reklam
Hiç var olmamış kitapların içinde Üstü açılmamış sözcüklerin ve dipnotların kenarında duruyorsun Rüyanın gözleri sarı bir çıyan gibi yatak örtüsünün üzerine uzandı kaldı... Ne fena okunmaz oluşu ayrılığın.
1.096 öğeden 1.081 ile 1.095 arasındakiler gösteriliyor.