Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Dua kadar insanları birbirine yaklaştıran, bir araya getiren çok az şey vardır hayatta. Bu, inanıyorum ki, bütün dinler için, özellikle de, Allah'la insan arasında herhangi bir aracının varlığını zorunlu görmeyen İslam dini için bütünüyle doğrudur. İslam inancında ruhbanlığa, papazlığa ve hatta örgütlü bir 'kilise' kurumuna yer verilmemesi, cemaatle namaz kılarken her müslümanın kendini, ortak bir ibadet eylemine sadece katılan biri olarak değil, onu bizzat gerçekleştiren, ikame eden etkin bir özne olarak hissetmesini sağlamıştır. İslam'da törensel tapınma formları olmadığı için, cemaat namazına imamet etmek olsun nikah akdetmek yada cenaze namazını yönetmek olsun, herhangi bir ibadetin icrasında yetişkin ve akıl sahibi bir müslüman önderlik yapabilir. Allah'a ibadet için özel olarak 'görevlendirimiş' kimselere ihtiyaç yoktur İslam'da. Ulemanın yada müslüman topluma liderlik yapan kimselerin, sıradan müslümanlara göre, akaid ve hukuk alanında bir uzmanlık bilgisine sahip olmaktan başka bir ayrıcalıkları yoktur.''
Akıl da bu evrenin bir yaratıcısının bulunduğuna delalet eder. Bu koskoca evreni, içindeki küçük büyük, canlı cansız, dilli dilsiz, akıllı akılsız, değerli değersiz bütün varlıkları tek bir "yasa" düzenlemektedir. Bu yasa, hem atomu, hem saman yolunu düzenlemektedir. O kadar ki, fen bilgini atoma baktığında; yapısında güneş sisteminin yapısına benzer, farklı olmayan bir yapıyla karşılaşır. Bütün yaratıklarda çiftlik esastır. Eskiden insanlar bunu, insan ve hayvanda erkeklik ve dişilik olarak tanımlıyorlardı. Hurma gibi bazı bitkiler için de, aynı mülahazayı yaptılar. Daha sonra bilim, bütün bitkilerde erkeklik ve dişiliğin bulunduğunu keşfetti. Hatta elektrik gibi bazı cansız maddelerde de çiftliği eksi artı şeklinde buldular. Bütün evrensel yapının özü olan atom çekirdekle birlikte, bir eksi ve bir artı yükten oluşur. Bu yeni bilimsel buluş, ondört asır önce Kur'an'ın getirdiği şu hakikati tasdik etmekten ibarettir: "Yerin yetiştirdiklerinden, kendilerinden ve daha bilmediklerinden çift çift yaratan ALLAH münezzehtir." (Yasin,36.)
Reklam
Bundan başka daha neler!.. Bizzat aklın mahiyet ve key fiyeti üzerinde hiçbir tefekkür çilesi çekmeyen, son derece dar ve havasız bir akılcılık; ve üstelik bu akılla Allah ve Resulünü inkardan başka çare yokken, onları güya kabul edip, akıl mizanına vurma gayreti ve böylece tezatların en dipsizi ne düşme felaketi...
Bir tek çare vardır: Basiret ve dirayet.. Yani, dimdik durup, etkisiz kılacaksınız. Bir takım uzlaşı söylemleri, sıcak laflarla çözemezsiniz. Tüm bunlar, bir aldatı edebiyetı olarak kalmaya mahkumdur... Allah'ı araç yapan saltanat hırsını tarihin hiçbir devrinde hiçbir akıl ve hoşgörü söylemi durduramamıştır. Şaşmaz örnekler, Emevi despotizmi ile engizisyon cellatlığıdır. Modern dünyada, bu işi kan ve dehşete gitmeden çözmenin tek yolu, laiklik ilkesinin titizlikle ve aşındırılmadan işletilmesidir.
Akif'e göre İslam dini "ÖLÜLER DİNİ" değildir.Ona göre Müslümanlık "HAYAT DİNİ, İNSANLIK DİNİ"dir. Bu nedenle softalığa karşıdır. "Tevekkülün manası hiç öyle değil Yazık ki beyni örümcekli bir yığın cahil Nihayet dine oynayarak en rezil oyunu Getirdiler, ne yapıp yaptılar, bu hale onu." Özetle Çağdaş Bir Müslüman
Akıl-Vahiy
" Şahsi maksat iyiliğin bile iyilik olmasına engel olur" "Aklı,.... Allah'a ait nizamı anlama ve kabul etmede prensiplere muhtaç ikinci derecede bir alet olmaktan ileri geçemez" " Vahyin, devamlı vicdanda bir örneği, akılda da bir delili vardır. Fakat vahyin gelişi bütün hisleri istila ettiğinden dolayı o anda ruh bütün varlığıyla gördüğü şeye dalmış olarak sadece kabul edici kesilir ve irade ile ilgili faaileytleri ve kuvvetlerinin özellikleri geçici olarak durur da aklın aklın yetişemediği varlığın bilgi ve sınırlarını görür ve daha sonra arzu ve iradesini ona uydurur."
Sayfa 95
Reklam
İnkâr edenler (ile onları îmâna da'vet eden)in misâli, çağırma ve bağırmadan başka bir şey duymayan (ve anlamayan hayvanlarla, on)lara haykıran (çoban)ın hâli gibidir.(Onlar) sağırdır (hakkı işitmezler), dilsizdir (hakkı söylemezler), kördür (hakikati görmezler), bu yüzden onlar akıl erdiremezler. Bakara 171
Ortada pek çok akıl vardır; benim aklım, senin aklın, onun aklı, şunun aklı, bunun aklı... Ortada eksikliklerin, bilgisizliğin, şehvetin ve nefsin arzularının etki etmediği mutlak anlamda bir akıl yoktur. O halde Kur'an ayetleri nasıl böylesi aklın prensiplerine göre kıyas konusu yapılsın? Eğer biz Kur'an ayetlerini bu akıl çeşitlerine uydurmak için yorumlamaya kalkacak olursak sonuçta anarşiye varacağız demektir.
Dine inandığını yine de söylüyordu, fakat akıl süzgecinden geçen bir inançla. Müslümanlık onun gözünde mantık, muhakeme, bilim ve bilgiyle uyumluluk içinde 'doğal bir din'di. 'Milletin kalbine yöneltilmiş zehirli bir hançer' olan yobazlığa bütün gücüyle karşıydı. Çağdaş bir görünüşün Müslümanlığa aykırı olduğunu ileri sürenleri azarlıyordu. Camilerde cuma günü verilen vaazların bilim kurallarına uygun olması gerekliydi; vaizler uygarlık dünyasının siyasi ve sosyal koşullarını yakından izlemek zorundaydılar. Bundan sonra vaazlar, halkın anlayabilmesi için, eski bir ölü dille değil, Türkçe olarak verilecekti.
Sayfa 451Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.