Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sevginin ilk aşamasına 'alaka' denilir. Bu aşamada kalp, sevilen kimseye ilgi duyup bağlanır. Sonraki aşamaya 'sababe' denilir. Bu aşamada kalp, sevilen kimseye düşkün bir hal alır. Sonra 'ğaram' aşaması gelir. Bu kalbe tamamen yerleşmiş, hiç akıldan çıkmayan sevgidir. Sonraki aşama ise 'aşk'tır. En sonunda ise 'teteyyum' aşaması gelir. Bu seviye ise sevginin en üst mertebesidir. Sevdiğine Tapınma ve kul-köle olmaktadır.
O ürkütücü, akıldan çıkmayan "Bu yeni ilişki bizi yok edecek mi?" sorusu, belli belirsiz de olsa hep mevcuttur. Aşık olduğumuzda, benliğimizin merkezinden vazgeçeriz. Önceki varoluş durumumuzdan alınıp bir boşluğa fırlatılırız ve yeni bir dünyaya, yeni bir varoluşa ulaşmayı umsak da, bundan asla emin olamayız. Hiçbir şey aynı gözükmez ve bir daha asla aynı gözükmeyebilir. Dünya yok edilmiş; bir daha kurulacağını nasıl bilebiliriz? Kendi merkezimizi veririz ve ondan vazgeçeriz; geri alıp almayacağımızı nasıl bileceğiz? Uyandığımızda dünyayı sarsılır buluruz; nerede ve ne zaman durulacak?
Reklam
Ama galiba en çok zamanla ilgili küfürleri seviyorlardı. Geçmeye, duran, başa saran,hatırlanan, akıldan çıkmayan; artık bize değil yalnızca tahliye günümüze sabitlenen zaman...
"Yalnızlık baş gösterdiğinde bu hasta, kendini başka şeyler düşünmeye, işle meşgul olmaya ya da sinemaya gitmeye zorluyordu; fakat ne yapmayı denerse denesin, ciğerlerine kılıç saplamak için bekleyen kindar varlık gibi arkasında dolaşıp duran, akıldan çıkmayan o şeytani baş belası olduğu yerde duruyordu."
"Nerede daha hiçbir zorluğa göğüs germediği hâlde her anı göze sokularak yaşanan bir ilişki varsa, orada akıldan çıkmayan eski sevgiliye nispet için kullanılan en az bir kukla vardır."
Sayfa 48 - Ange YayınlarıKitabı okudu
Suriye'de düzenlenen göstermelik devlet başkanlığı seçimlerini de ihmal etmeyen Keftârü'nun, Hafız Esede oy vermenin "dini bir görev" olduğu şeklinde fetvaları var. Ebu'n-Nûr cemaatinin Suriye devlet televizyonun- da ramazan programları yapan meşhur üyesi Mervân Şeyho, 1999 seçimleri öncesinde hızını alamayarak şunları bile söylemiş: "Bu muazzam günde mü'minler 'evet' diyecek, melekler 'evet' diyecek, hatta Allah bile 'evet' diyecek!" Canlı yayında kırdığı potu fark eden şeyho, "Mü'min- ler Allah'ın yeryüzündeki şahitleridir. Onların 'evet' dediğine Allah da 'evet' der" şeklinde durumu toparlamaya çalışmış. Mervån Şeyho, Hafız Esed'in 10 Haziran 2000'deki ölüm haberini Suriye devlet televizyonun- da ilan eden isim aynı zamanda. Onun hıçkıra hıçkıra ağlayarak kurduğu cümleler, Suriye yakın tarihinin akıldan hiç çıkmayan sahnelerinden.
Sayfa 287Kitabı okudu
Reklam
"Tek bir kelime söylemen yeter, bütün seslerin arasından hemen tanırım seninkini. Nedir bilemiyorum... çok zaman kafamı kurcalamıştır... sesinin neden böyle... hiç akıldan çıkmayan bir anı olduğu..."
Etrafında ölüler yatıyordu. Pek çoğu yüzüstü düşmüş, Dalinar’ın kuvvetlerinden gelen oklar ya da mızraklarla sırtlarından vurulmuşlardı. Parshendilerin bazılar hayattaydı ama ölüyorlardı. Garip, akıldan çıkmayan bir şarkıyı fısıldayarak ya da mırıldanarak kendi kendilerine söylüyorlardı. Ölmeyi beklerken söyledikleri şarkıydı. Fısıltılı şarkıları Ruh’un Yürüyüşü’ndeki hayaletlerin lanetleri gibi yükseliyordu. Dalinar’ın Parshendilerden duyduğu tüm şarkıların arasında en çok beğendiği ölüm şarkısıydı. Yakınlardaki savaşın bağırışları, tangırtıları ve çığlıklarının içinden geçerek duyuluyormuş gibiydi. Her zaman olduğu gibi, her Parshendinin şarkısı diğerlerinin söylediği şarkılarla mükemmel bir şekilde uyumlu gidiyordu. Sanki her birisi çok uzak bir yerlerden gelen aynı melodiyi duyabiliyormuş ve kanlı, köpüklü dudaklarının arasından hırıltılı nefesleriyle ona eşlik ediyormuş gibiydiler. Kurallar, diye düşündü Dalinar, savaşmakta olan adamlarına doğru dönerken. Asla kendin yapamayacağın bir fedakârlığı adamlarından isteme. Asla adamlarını savaşmayı reddedeceğin koşullarda savaşmaya zorlama. Asla kendin yaparak ellerini kirletmeyeceğin bir hareketi yapmasını adamlarından isteme. Kendisini berbat hissediyordu. Bu iyi değildi. Bu şanlı değildi. Bu güç, kuvvet ya da hayat değildi. Bu iğrenç, tiksindirici ve korkunçtu.
Sayfa 735 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
Nedir bilemiyorum... çok zaman kafamı kurcalamıştır... sesini neden böyle... hiç akıldan çıkmayan bir anı olduğu...
Sayfa 39 - Can YayınlarıKitabı okudu
Ağza alınamayan biçimsizliğinin uyandırdığı akıldan çıkmayan o his...
Sayfa 37 - OLYMPİA YAYINLARIKitabı okudu
Reklam
Yalnızlık baş gösterdiğinde bu hasta, kendini başka şeyler düşünmeye, işle meşgul olmaya ya da sinemaya gitmeye zorluyordu; fakat ne yapmayı denerse denesin, ciğerlerine kılıç saplamak için bekleyen kindar varlık gibi arkasında dolaşıp duran, akıldan çıkmayan o şeytani baş belası olduğu yerde duruyordu.
Sayfa 186Kitabı okudu
Giriş:
"The Orient was almost a European invention, and had been since antiquity a place of romance, exotic beings, haunting memories and landscapes, remarkable experiences." (Şark neredeyse tümden Avrupa'ya özgü bir buluştu; antikçağdan beri, gönül maceralarının, egzotik varlıkların, akıldan çıkmayan anılarla görünümlerin, olağanüstü deneyimlerin mekanı olagelmişti.)
Tek bir kelime söylemen yeter, bütün seslerin arasından hemen tanırım seninkini. Nedir bilemiyorum.. çok zaman kafamı kurcalamıştır.. sesinin neden böyle.. hiç akıldan çıkmayan bir anı olduğu...
Sayfa 39 - CanKitabı okudu
113 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.