Müslümanlığımızı, hâşâ, uyuz hastalığı gibi utanç sebebi sayıyoruz! Kravatlı maymunların yanında uyuzumuz görülecek gibi bir his geliyor bize... Bu değil Müslümanlık!.. Dâva yolunda büyük gözükaralık lâzım...
Çağımızdaki İslam savaşçısı da
ya Bedir,
ya Uhud,
ya Hendek Savaşı'nı yapacaktır. Aksiyon bu savaşlardan birinden geçmek zorundadır. İslam ilahi teklifle yüklü olarak,bu ilahi Savaş modellerinden birinin dışında savaş tertibine giremez. Bu savaş tertiplerinin dışında İslam ya savaşta değildir ya büsbütün yoktur. Birkaç yüzyıldır Uhut modeli savaşlar veriyoruz. Savaşlarımız, çok kısa süreli ihlaslarımıza karşı bir Bedir görünüşünü alıyorsa da, hemen arkasından Uhut'un kalın bir lav örtüsü gelip onu kaplıyor. Uhud savaşları vere vere Hendek modelinde yaklaştık.
Bedir bir tez, Uhud bir antitez, Hendek ise sentezdi.
“Politika ve aksiyon adamlarının en zayıf yanı, düşünce adamını küçümseyişleridir. Beyinle kol, nazariye ile aksiyon el ele vermedikçe, toplum sıhhate kavuşamaz.”
(Kırk Ambar, s. 454)
Fedakârlık evvelâ nefsten başlayarak olacak...
Disipline girmekle... Bizim hayâl ettiğimiz genç nefsini yularlı bir merkep gibi arkasından çekebilendir.