Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Birinci Dunya Savasi sonrasinda kurulan ve Birlesmis Milletler'in oncusu olan Milletler Cemiyeti, 1922'de "Filistin'de yasayan halklar kendilerini yonetebilecek duruma gelene kadar" bolgenin Ingiliz mandasi olarak kalmasina hukmetti. Bolgenin adi Filistin Mandasi olmus; Filistin adi resmiyet kazanmisti. Milletler Cemiyeti, mandayi kabul etmekle kalmamis, Balfour Deklarasyonu'nun hedefini hayata gecirmekle de gorevlendirmisti. Yani Yahudiler icin bir "yurt" kurulma hedefini. Araplar bu duzenlemeye itiraz etti. Yahudilere ait bir ulke kurulursa teknolojik acidan guclu, Batililarin destegini almis ve dini acidan cok farkli bir milletin boyundurugu altina girmekten ve son tahlilde topraklarindan atilmaktan korkmuslardi. Taraflar genel olarak Filistin'i paylasmak istemedikleri gibi uc dince kutsal sayilan Kudus'u de paylasamiyorlardi. Yahudilerim kutsal saydigi Suleyman Tapinagi'nin insa edildigi Tapinak Tepesi, Kudus'teydi. Tapinak Tepesi'ni cevreleyen antik istinat duvarinin bir kismi, bugun "Aglama Duvari" olarak bildigimiz buyuk bir parcasi hala ayaktaydi. Bu kutsallik yiginini daha da icinden cikilmaz hale getirense Tapinak Tepesi ile Muslumanlarin kutsal bildigi Kubbetus-Sahra ve Mescid-i Aksa gibi yapilari barindiran Harem-i Serif'in ayni yer olmasiydi! Emevi halifesi Abdulmelik, 691'de Hz. Muhammed'in miraca ciktigina inanilan yerde ayagini bastigi yere altin kubbesiyle tanidigimiz Kubbetus-sahra'yi, hemen karsisina da Mescid'i Aksa'yi yaptirmisti.
dünya karışacaktır
Ekim’de karnı yeniden şişmişti. Hekimler su almaktan bile çekinirler. Ama, o kadar rahatsızdır ki haykırır: “— Emrediyorum, bu suyu bugün çekin!...” Bu onun son emridir. Uyulur ve su alınır. Artık elindeki sigarasını tutacak halde bile değildir. Hem o kadar zayıflamış, küçülmüştür ki... Fakat kafası durmadan işler. Yakında dünyanın karışacağına, İkinci Dünya Harbi çıkacağına emindir. Kendisini birinci komadan önce ve son defa gören en eski arkadaşı Ali Fuat Paşaya Alemdağ hayallerinden de bahseder. Sonra da şöyle konuşur: "— Bu harp neticesinde dünyanın vaziyeti ve muvazenesi baştanbaşa değişecektir. İşte bu devre esnasında doğru hareket etmesini bilmeyip en küçük bir hata yapmamız halinde, başımıza mütareke senelerinden daha çok felâketler gelmesi mümkündür..." "Bu ikinci umumî harp, beni yataktan kımıldanamayacak halde yakalayacak olursa memleketin hali ne olacaktır. Ben, devlet işlerine mutlaka müdahale edecek bir vaziyete gelmeliyim...”
Sayfa 528
Reklam
Jön Türklüğün çıkış sebebi veya daha doğrusu bir deyişle sürükleyici âmili devletin devamlı bir şekilde toprak kayıplarına uğramış bulunmasıdır.
Tarihçi objektif olamasa da olmaya çalışmalıdır.
Biz, tarihçinin gerekmediği hallerde ahlaki hükümler vermemesi yolundaki görüşe katılıyoruz.
Öyle bir fikir ve heyecan konusu ki, kendi neslinden, yani Bi­rinci Meşrutiyet mücadelecilerinden ziyade, kendinden sonraki nesle, İkinci Meşrutiyet mücadelecilerine, muhtaç oldukları idealin sembolünü, bütün coşkunluğuyle verdi. Böylece de me­sela Enver Paşa ve onun nesli, yani Ömer Naciler, Mustafa Kemaller, Karabekirler, Ali Fuat Paşalar ve 1908'in bütün ön­cü mücahit subayları, muhtaç oldukları enerjinin ruhi gıda­sını, hep vatan fikrinden ve sevgisinden aldılar.
Harezmi, ilk defa birinci ve ikinci dereceden denklemleri analitik metotlarla, bir bilinmeyenli denklemleri de cebirsel ve geometrik metotlarla çözmenin kurallarını ve usullerini tespit etti.
Reklam
"Bütün insanlar ölüdür, ancak âlimler diridir." Hazret-i Ali
Görgü tanığı ifadeleri,
Belge No: 2019 Askerî Tarih Belgeleri Dergisi sayı:85, s. 109. Mühür (Redif... Elli Birinci Alay İkinci Tortum Taburu) S.N. 163 Ermenilerin Öteden Beri Ahali-i İslamiye Hakkında Reva Gördükleri Melanetlerden Cüzi Bir Kısmını Müşirdir (Gösterir). Madde 1: Narman ve Tortum mıntıkalarında 307:310 Seneleri esnasında 60:70 neferden mürekkep (erden
•|Ali r. anhdan rivayet edilen bir hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi : "Bir bakışa, ikinci bakışı ekleme..! Çünkü birinci bakış senindir... Fakat diğeri senin değildir (aleyhinedir)..."
Bi rêzdarî û qedirbilindî bi bîr tinim
Bedîrxan Celadet Alî (1893-1951) Dilbilimci,şair,siyasetçi. Bugün Türkiye Kürtleri tarafından kullanılan Latin harfleri temelli Kürt alfabesinin hazırlayıcısı. Celadet Ali Bedîrxan, Emîn alî Bedîrxan'in ikinci büyük oğlu olarak İstanbul'da doğdu. İstanbul üniversitesi'nde hukuk öğrenimi gören Celadet Alî, eğitimini Almanya da tamamladı. Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı ordusu saflarında Kafkasya Cephesi'nde Ruslara karşı savaştı. Osmanlı imparatorluğu'nun dağılmasndan sonra Kürtlerin bağımsızlığı için çalıştı. Kemalist kadroya karşı olan ve mahkum edilen Celadet Alî 1922 veya 1923 yılı başlarında ailesi ile birlikte Mısır'a gitti. Mısır'a göçünce Celadet ve kardeşi Kamuran eğitimlerini tamamlamak için Almayaya gittiler. 5 Eylül 1927 Beyrut' ta çoğu Türkiye'den sürgün edilmiş, ayrılmak zorunda kalmış, Kürt aydınları ile birlikte "Xoybûn" Cemiyeti' ni kurdu ve ilk başkanı seçildi. Bundan sonra kendisini Kürt dili ve kültürü ile ilgili çalışmalarına veren Celadet Bedîrxan, Lâtin alfabesini Kürtçeye uyarladı. Yayınları ile Kürt dili ve edebiyatına yaptığı katkılar yakın dönem Kürt kültürel uyanışında öncü rol oynadı. Celadet Alî Bedîrxan 1951 yılında Şam da hayatını kaybetti. Ölümünden sonra eşi Ruşen hanım milliyetçi faaliyetlerine devam etti.
Reklam
Ali Fuat Paşaya gelince? O Gazi’nin 1898’den, yani Harp Okulu birinci sınıfından beri en yakın arkadaşıydı.
Beethoven'e kar­şı, Hafız Gazelhan Veli Ahmedi çıkarıyorlar... Ben bogulacagım hanımefendi. .. Hani şarkı mecmuaları vardır. Baştan birinci gazel: "Evvelce hüdayı tanımış olmasa gönlüm, / Billahi güzel sen benim Allahım olurdun" gazelidir. Hani fotoğraflar görürüz ... Tulumbacı zirzop Ali dostuna yollayacak. . . Arkasında, köşebaşı dilekçesi ya­ zısiyle bir dörtlük: Bu dünya devri alemdir daima durmaz döner, Can feneri püf diye akibet bir gün söner, Eger felek mahvederse bu degersiz ismimi, Size yadigar olarak veriyorum resmimi ...
NURCULAR KABRE İMANLA GİRERLER, CENNETLİKTİRLER (!) (hâşâ)
...işaret ve beşaret-i Kur'aniyede ifade eder ki: "Risale-i Nur dairesi içine girenler, tehlikede olan îmanlarını kurtarıyorlar ve îmanla kabre giriyorlar ve Cennete gidecekler." diye müjde verirler."(1) Evet, Risale-i Nur'un bu dehşetli zamanda kazandırdığı iki netice-i muhakkakası (iki kesin sonuç), her şeyin fevkindedir, Başka şeylere ve makamlara ihtiyaç bırakmıyor. Birinci Neticesi: Sadakat ve kanaatla Risale-i Nur dairesine giren, îmanla kabre gireceğine gayet kuvvetli senetler var.(2) ...kerametkârane ve takdirkârane İmam-ı Ali'nin (RA.) üç ihbarı ve keramet-i gaybiye-i Gavs-ı Azam'daki (K.S.) tahsinkârâne ve teşvikkârâne beşareti ve Kur'an-ı Mu'ciz-ül-Beyan'ın kuvvetli işaretle o hâlis şäkirdler ehl-i saadet ve ashab-ı Cennet olacaklarına müjdesi pek kat'î isbat ederler.(3) İşârât-ı Kur'aniye'nin, yirmialtıncı âyetinin fefi'l-cenneti hâlidîne sırrıyle, "Risale-i Nur talebeleri, îman ile kabre gireceklerdir" tebşîratının...(4) 1- Tarihçe-i Hayat, 277. 2- Tarihçe-i Hayat, 312. 3- Tarihçe-i Hayat, 319. 4- Kastamonu Lâhikası, 47.
Sayfa 278 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
Fuzûli hattı sevdasın Kalem tek basa salmışsan Gider başun eğer başdan gidermezsen bu sevdayı. (Fuzûli, sevgilinin yüzündeki ayva tüylerinin sevdasını kalem gibi başına salmışsin. Eğer bu sevdayı gidermezsen başın gider.) Hat aynı zamanda yazi manasındadır. Hat siyah için hattın sevdasi diyor. … Sevda hem aşk ve iptala , hem bir dimağ hastalığıdır. Hat yazı manasına da geldiği için siyahtır. Başa salmışsın, başına almışındır. O zaman sevda hem aşk, hem dimağ hastalığı oluyor. Ikinci mısradaki bu sevdayı gidermezsen başın gider dediğine göre dimağ hastalığıdır. Kalem gibi hem yazı kalemi, hem de takdir manasındadır. Yani o sevdayı mukadder olarak benimsemişsin demektir. Birinci "gider" in manası ortadan kaldır, izale et manasına gidermekten emirdir. Ikinci “gider” gitmekten muzaridir. Hat vahdet üzerindeki kesret yani vahdet şu’uru içinde kesret olduğu için yine kesrete sevda mahiyetini taşır. Ve bu, benim başıma Kaleme takdir ile yazılmıştır. "Levh ü kalem!” Eğer bu sevdayı baştan çıkarmazsa manevi ölüme mahkûm olacaktır. Hat ile başın gitmesi yani kesilmesi arasında şu münasebet vardır: İdam ancak ferman ile yani padişahın hatti, emri ile olur. Kalem aynı zamanda kesmek manasındadır. Baş da kesilir.
Sayfa 689
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.