Bir gün Boğaziçi vapurunda, Hasan Âli Yücel, onu bana takdim etti.
– Peyami Safa Bey...
Ve aramızda hemen büyük bir dostluk tutuştu. İkinci Dünya Harbine kadar süren, derken siyasî görüş ayrılığından gölgelenen, hele benim mürşid eşiğinden içeri göz atışımdan sonra büsbütün tavsayan; Türkiye’nin en büyük şairi bilinirken Müslümanlıktan başka gâye tanımayışım meydana çıkınca, benden teker teker el çekenlerle bir hizada pörsüyen, tekrar canlanan ve aynı gâyede buluşuyormuşuz hissini veren; yine, çatlayıp kuruyan ve öylece kalan mahzun bir dostluk...
Onun için, muharrir, romancı demişlerdi. Bir gün Boğaziçi vapurunda, Hasan Âli Yücel, onu bana takdim etti.
– Peyami Safa Bey...
Ve aramızda hemen büyük bir dostluk tutuştu. İkinci Dünya Harbine kadar süren, derken siyasî görüş ayrılığından gölgelenen, hele benim mürşid eşiğinden içeri göz atışımdan sonra büsbütün tavsayan; Türkiye’nin en büyük şairi bilinirken Müslümanlıktan başka gâye tanımayışım meydana çıkınca, benden teker teker el çekenlerle bir hizada pörsüyen, tekrar canlanan ve aynı gâyede buluşuyormuşuz hissini veren; yine, çatlayıp kuruyan ve öylece kalan mahzun bir dostluk...
"Şarkı üst üste o kadar çok çalındı ki, bir süre sonra Safa Bey tek sözcüğünü bile anlayamaz oldu. Kendi yaşamının da, sürekli çalınan bir şarkı olduğunu düşündü birden..."
Ali Safa Bey hayat savaştır diyordu. Daha çok, daha çok toprak. Hayat savaş değilse hiçbir şey değildir. Toprak savaşıysa, savaşların en kutsalıdır. İnsanoğlu bu dünyada savaşmıyorsa, ne işe yarar? Ottan çöpten ne farkı olur?
29 Ekim'de cumhuriyeti ilan ettiğinde buna karşı çıkanların başında Rauf Bey gelmektedir. Zaten cumhuriyet ilan edildiğinde ne o ne de kendisi gibi Mustafa Kemal 'e muhalefet bayrağı açan Kâzım, Refet, Ali Fuat paşalar Ankara'dadır. Osmanlı payitahtında haberi aldığında, Rauf gazetelere bir demeç vererek cumhuriyetin ilan biçimini eleştirir. "Istical edilmiştir" yani olay aceleye getiril miştir; ortada "gayrimesul zevat"ın bir oldubittisi vardır. Tüm so- runların kaynağı cumhuriyette aranmamalıdır. Milli Mücadele'ye en başından beri muhalefet eden İstanbul basınına verilen ve üstü örtülü bir şekilde Mustafa Kemal'i "sorumsuz kişiler" arasında sayan bu demeç Rauf Orbay'ın başını çok ağrıtır.
Ali Safa Bey hayat savaştır diyordu. Daha çok toprak, daha çok toprak.Hayat savaş değilse hiçbir şey değildir. Toprak savaşıysa, savaşların en kutsalıdır.
Ali Safa Bey hayat savaştır diyordu. Daha çok, daha çok toprak. Hayat savaş değilse hiçbir şey değildir. Toprak savaşıysa, savaşların en kutsalıdır. Insanoğlu bu dünyada bir de savaşmıyorsa, ne işe yarar ? Ottan çöpten ne farkı kalır.
Ali Safa Bey hayat savaştır diyordu.
Daha çok, daha çok toprak. Hayat savaş değilse hiçbir şey değildir. Toprak savaşıysa, savaşların en kutsalıdır, insanoğlu bu dünyada bir de savaşmıyorsa, ne işe yarar? Ottan çöpten ne farkı olur?
Gittikçe de kızgınlığı artıyordu şu ağalara karşı. Bunların her birisi Abdi Ağadan daha beterdi. Hele şu Ali Safa Bey... Adını andıkça ürperiyordu. Hepsi de toptan kendisine düşmandı.
"Yaz kardaş," dedi. "Doğrudan doğruya İsmet Paşaya yaz. Kaymakam, telgrafçı, Ali Safa Bey, Candarma Kumandanı, İnce Memed eşkıyası hep bir olmuşlar. Yaz, Paşam sana ne kadar tel çektimse hiçbirini ulaştırmadılar de, yaz!"
"Ana, Abdi ağa öldü yerine Kel Hamza geldi. Kel Hamza öldü yerine... Ali Safa Bey öldü, çok Ağa var."
Hürü ana onu sessiz sessiz dinliyordu.
"İnce Memed ölünce ana, yerine çok İnce Memed gelecek. Ağalar az İnce Memedler çok."