Modern Türk edebiyatında bir dönüm noktası olarak nitelendirilen usta yazar Sait Faik Abasıyanık’ın beş farklı hikayesinin radyo tiyatrosu formatıyla sahneleneceği, 17 Aralık’ta İş Sanat sahnesinde gerçekleşecek Şehir Amber Kokacak dinletisi İstanbullu sanatseverleri nostalji dolu bir yolculuğa davet ediyor.
Cumhuriyet sonrası yazarlardan
Merlin, Luke'un çağrısına karşılık vermek zorunda kalır ve kendini Alice Harikalar diyarında tavşan ile karşılıklı içerken bulur. Ne Luke ne de Merlin'in düşünceleri net değildir. Bir şekilde Merlin'in kafasını toparlamayı başarır ve Luke'u da alarak bu evrenden ayrılır. Merlin Amber sarayına geri döner, Random Kashfa gitmiştir. Bu sırada Begma delegasyonu gelir. Merlin küçük kızı Carol ile ilgilenmesi istenir. Şehri gezdiren Merlin, Carol'ın sorularına cevap verir ve aynı zaman tekrar saldırıya uğrar. Carol'ın soruları neden sorduğu ve sonradan ortadan kaybolması ile Merlin'in başına bir dert daha açılır. Maske ile karşılaşması artık an meselesidir.
Jasra, Maske gizemi çözülürken, Merlin'in 1 saat geçirdiği bir kıza bu kadar bağlanması gerçekten değişikti.
Hoşgeldin Ya Şehri Ramazan
Ey Kurak Dünya'mıza gönderilen mübarek çiçek...
Aç kalmış ruhlarımızı besle...
Manevi havanla,miski amber kokunla doyur bizleri...
gönderen Rabb'ın adıyla. 🤲
Bir yandan çok eğlendiğim, diğer yandan bir şeyleri eksik hissettiren bir seri oldu Amber Yıllıkları.
Kitaba göre Amber şehri bir gerçek, diğer tüm dünyalarsa birer gölge. Bizim dünyamız da dahil buna. Aslında her şehir ve yaşanan her şey Amber'de olanların bir gölgesi ki bu konu oldukça hoşuma gitti.
Karakter sayısının fazlalığının kitabın bir eksikliği olduğunu düşünüyorum. Kitaba başlar başlamaz onlarca isim görüyorsunuz ve bu kafa karıştırıyor.
Dili de çok farklı. Çevirmenden mi kaynaklıdır bilmiyorum ama kitaptaki mizah ve anlatım okuduğum diğer kitaplara, özellikle de fantastik olanlara pek benzemiyor. Kendince hoş ama alışması bir tık zaman alabiliyor. Bununla birlikte ilk defa kitap okurken 'koşarmış' hissine kapıldım. Olaylar öyle bir hızda ve akıcılıkta ilerliyordu ki okurken ister istemez yoruluyor, bu hıza şaşırıyordum.
Serinin ilk üç kitabını okudum fakat devamını getirmeyi düşünmüyorum. Elimde devam kitapları olsa okur muydum? Evet, hiç beklemezdim. Yeni kitapları alır mıyım? Hiç sanmıyorum. İşte beni böyle arada bırakan bir seri oldu Amber Yıllıkları.
Akşam olacak. Şehri bir zeytinyağı, bir şebboy, bir amber kokusu kaplayacak. Sükun içinde şehvetle, esirlikle, gözyaşı, ırz, namus, aç ve tokla dolu kalın, kara perde şehri kaplayacak.
Demir kapılar kapanacak. Yalnız, derebeyinin sarayından kahkahalar ve musiki sesleri gelecek. Nöbetçiler tabanları keçeden ayakkabılarıyla etrafta dolaşacaklar.
Küçük serseri çocukla omzuna attığı küçücük köpeği Galata'nın bu gece yarısı sokağında giderlerken, ben kafamda bu filmi çevirdim. Köpek birdenbire havladı. Sabırsızlandı. Çocuk omzundan indirdi.
Şimdi köpek ince sevinç çığlıkları çıkarıyor, zıplıyor, havlıyor, atlıyordu.
Küçük serseri:
- Anladım, dedi, şarkı istiyorsun, değil mi?
Hayvanlar içinde insanoğlu dilini en anlayan, anlar görüneni köpektir. Birçok kelimeleri anlar da. İnsanoğlu ile arasındaki lügatçe öteki hayvanlarınkinden bir hayli zengindir. Köpek çocuğun sözlerini anlamış, susmuştu. Çocuk şarkıya başladı.
Karakolda ayna var ayna var
Kız kolunda damga damga var
Gözlerinden bellidir Karabaş
Sende de bana sevda var.
Köpeğe doğru eğildi. Onu hırpalarcasına okşadı.
Bende de sana sevda var!
Aşağıdaki yazı, 1312 [m. 1894] senesinde, Almanyada Würzburg şehrinde neşr edilmiş olan ve Prens Salvator, Prof. Graus, teolog Kirchberger, baron von Bibra, Bayan Threlfall tarafından hâzırlanan (Spaneien = İspanya) ismindeki eserden alınmışdır:
(İspanyada en mühim şehrlerden biri, Cordoba (Arabca ismi: Kurtuba)dır. Bu şehr, Arab Endülüs
Kafa dağıtmak için okumaya başlamıştım ama okurken kitabın kurgusu o kadar gerçekçi geldi ki kendimi bir anda savaş döneminde buldum diyebilirim. Marie-Laure âmâ, Fransız bir kız. Babası onun âmâlığının oluşturduğu dezavantajı elinden geldiğince ortadan kaldırmak için çabalayan birisi. Şehrin gerçekçi, küçük bir maketini yapıyor ve kızının bu
Bu kitapta aradan 14 ay geçiyor ve valinin görevden ayrılmadan yaptığı minik bir kıyakla Claire hapisten çıkıyor. Elbette valimiz o ismi bilerek ekliyor, zira onunda geçmişten gelen bir hesabı var. Claire'in avukatı Jane, gelen af dilekçesi ve içinde 100bin dolarlık çek bulunan (kendini gizleyen biri - tabii kim olduğunu kitabın ortalarındaöğreniyoruz biz.) ile hapishanenin yolunu tutup, Claire'in serbest kalmasını müthiş bir gizlilikle başlatıyor.
Haa yakalandı yakalayacak derken öğreniyoruz ki, Tony af işlemini 15 gün sonra öğreniyor. Ancak hemen kolları sıvayıp Claire’nin kaçtığı şehri, oturduğu evi, hazır kart numarasını öğreniyor.
Ancak hesaba katmadığı bir şey var. Claire. O artık, onun Claire'si değildir. Karşısındaki Claire daha cesur, daha cüretkar ve en önemlisi de eski benliğine kavuşanan Claire'dır. İntikam sırası artık Claire'de dir. Tony’nin buyurgan halleri bu kitapta da fazlasıyla mevcut. Neyse Claire ciddi bir araştırma içine girer ve sadece kendi şok olmakla kalmaz. Bu süreçte Claire'ya destek olan Amber ve Harry de müthiş bir cesurlukla olayların içindedir sürekli. Amber'i ilk kitapta hatırlarsınız; Claire'nin üniversite aşkı Simon'un nişanlısıdır.
Çok fazla Clar & Tony sahnesi yok bu kitabımızda. İşler bu sefer çok karışık. Claire’e hapisteyken gelen kutunun gizemi bu kitaba damgayı vurdu bence. Yazar çok zeki, kalemiyse merak uyandırıcı ve bizi nasıl heyecanlandıracağını çok iyi biliyor. Konuya aşina olanlarsa kitabı hemen okur diye düşünüyorum.