Freud hakkında bir anekdot duymuştum. Herhalde bilirsiniz: Üstat puroya çok düşkünmüş ve bir gün birisi ona bu tutkusunun nasıl yorumlanması gerektiğini sormuş. O da yanıt olarak, 'Bazen bir puro sadece bir purodur,' demiş.
Emeviler ile ilgili güzel bir anekdot... Değerlendir...
Hristiyanlar, zorlanmadıkları halde kendi gönül rızaları ile İslam'a giriyor, Emevi yöneticilerinden biri halife Ömer bin Abdulaziz'e mektup göndererek, bu Hristiyanların Müslüman olmaları dolayısı ile hazineye giren "askerlik bedeli"nin (cizye) azaldığını, şu halde, "ihtida"nın yasaklanmasını istiyordu. Ömer bin Abdulaziz'in verdiği güzel cevap şudur: Ne kadar da yanlış düşünce, Allah; Resülünü (s.a) vergi tahsildari olarak mı gönderdi?
Sayfa 150
Reklam
BASK EDEBİYATI'NA GİRİŞ paragrafı
Birkaç ay öncesine kadar Bask Dili Akademisi başkanı olan Luis Villasante, İspanya topraklarında yaptığı bir seyahat sırasında yaşadığı bir olayı anlatır; otobüste, yanında oturan yol arkadaşı, onun Bask dilinde, "alfabesi bile olmayan" bu dilde yazılmış bir kitap okuduğunu görünce şaşkınlığını gizleyememiştir. Elbette bu, hayli abartılı olsa da, doğruluk payı içeren bir anekdot. Bask dili ya da edebiyatı konusunda beklenmedik derecede cahil insanlarla karşılaşmak olası...
Sayfa 9 - Dost Kitabevi
Dil konusunda bir de yanlış anlaşmalar oluyordu. Gozeyir Abzi adlı bir hemşerimiz Belediyenin o dönemde Nafıa denilen, yol işlerinde çalışmaya başlamıştı. Bir gün bir meslektaşı ile ağır bir demir putreli kaldırmaları gerekmiş, ucundan tutmuşlar bir miktar kaldırmışlar, meslektaşı seslenmiş "kaldırsana!" diye, bizimki de bırakıvermiş ve putrel diğerinin ayağına düşmüş. Tabii kıyamet kopmuş. Nedeni basit Tatarca "kaldır" bırak demek. Bizimki de komutu alınca bıkarmış. Bir anekdot daha: Hanımlardan biri kasaba girmiş ve "it bar mı?" demiş. Kasap da "bizde it bulunmaz, sokakta çok var" diye kızarak cevap vermiş. Malum Tatarca'da biz erte "it", ite (köpeğe) de et (kapalı 'e' ile) diyoruz. Yetişkin yaşta gelip de Türkçe öğrenenlerimizin dili Tatarca'ya çalardı ve dolaysıyla yabancı oldukları anlaşılırdı. Dilleri çalmasa tipleri batardı. Bana hala esnaf, bilhassa turistik eşya satan dükkanlarda, yabancı zannedip, İngilizce, Almanca, Rusça hitap etmektedir. Hemen herkes "Nerelisiniz?" diye sorar. Başta "Tatarım" derdim, bu sefer de "Benzemiyorsunuz" derlerdi. "Estarfurullah" diyenler de çıkıyordu. Malum Tatar olmak o kadar da hoş bir şey addedilmiyordu. "Tatar suratlı" olmak çirkinlikle denkti. Bir de "Tatar" ihaneti var. Gerçi gibi bizim zamanımızda hayli kozmopolit olan İstanbul'da kaynayıp gidiyorduk. Ancak 6-7 Eylül 1953 olaylarından (gayr-ı Müslimeler saldırıdan) sonra bilhassa Rumlar, arkasından Ermeniler, hatta Yahudiler ülkeyi terk edince, fazlasıyla İslamlaşma oldu.
Birinci Dünya Savaşı’ndan çarpıcı bir anekdot:
Odada gezinmeye, pencere önünde oturup dışarıyı seyretmeye başladım. Pencerenin önü, kolordu hayvanlarının yükletilip boşaltıldığı genişçe bir meydan idi. Bir sürü kadın; havadan fırsat bulunca o meydana geliyor, bir şeyler topluyordu. Ne topladıklarını göremiyor merak ediyordum. Dışarı çıkmaya başlayınca ilk işim, bunu öğrenmek oldu. Ne göreyim? Topladıkları, hayvan gübrelerindeki erimemiş yem taneleri değil mi? Kadınlardan birine sordum: - Tavuklara mı topluyorsunuz? - Tavuk mu kaldı, hey oğul! Onları öğütüp çorba, ekmek yapıyoruz. Nasıl bir sefalet ve felâket içinde bulunduğumuzu bir defâ daha anladım.
Kubbealtı Neşriyat - Sayfa 33-34Kitabı okudu
Evli çiftler için anekdot
Karı koca arasında geçenleri, nasıl seviştiklerini kimse bilmemeli, hiç kimse. Kavgalarını öz analarından bile saklamalı, birbirinden şikâyet ederek kimseden hakemliliğini istememlidirler. Her müşkülü kendi aralarında halletmeleri lazımdır. Aşk kutsal bir sırdır; sevişenler arasında ne geçerse, yabancı gözlerden saklanmalıdır. Bu onun kutsallığını bir kat daha artırır. Böyle çiftler birbirlerini daha çok sayarlar ki, saygı pek çok şeyin temelidir.
Sayfa 104 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
653 öğeden 501 ile 510 arasındakiler gösteriliyor.