Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Asıl mesele ne biliyor musun?” diye sordu biri yanındakine. Kısa bir sessizliğin ardından anladılar ki; asıl mesele, bu soruyu her dem taze tutabilmektir."
Sizi anlamamışlar da ne olmuş? İnsanların sizi anlamaları ve takdir etmeleri niçin çok önemli olsun? * Hangi büyük insanı zamanında anladılar ki? Hz.Muhammed (sav) büyük hakaretlere uğradı. Nelson Mandela 20 yılını hapislerde geçirdi. Alia İzzetbegoviç'in hayatı hapislerde geçti. * Tarih bunun binlerce örnekleriyle dolu değil mi? * Kötü, ilgisiz veya idealsiz insanlar sizi asla anlamayacakları gibi, asla takdir etmeyeceklerdir. * Sınırsız Kudret varken, pazarlıkçı, bencil, kendi egosunu tatmin etmekte olan, işgüzar, sadece BEN diyen SEN demekten aciz insanlar sizi anlamazsa ne olur ki... HİÇ.
Sayfa 231Kitabı okudu
Reklam
Ayvaz otobüste geç kalacağız diye telaşlanıyordu. İşe geldiklerinde anladılar ki geç kalmamışlardı, erken de gelmemişlerdi. Tam zamanı da değildi. Güven Ticaret'le aralarındaki zamanlaşma sona ermişti. İşten atılmışlardı. Kapıdan ayrılırken hafif bir sesle, "Biz zaten ayrılacaktık" dedi. Kimse duymadı ama bunu söylemek Cemil'i rahatlatmıştı. Yerinde ve zamanında oynanan bir lades, öncelikle kişiyi rahatlatır bazen.
400 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Kitabı elime almamla bitirmem bir oldu. Ve bitirdikten sonra yazdıklarım... ALP ER TUNGA Deden Bilge Tur Han ile, Türk'ün yurdu Turan olmuş, Muştulanmış Peşeng Kağan, oğlu güneş gibi doğmuş... Doğmadan bildi, bildirdi, ulu kamın söylediği, Sen ki Türk'ün umudusun, Turan'ın namlı yiğidi... İl senindir töre senin, kutun, sanın, namın
Alp Er Tunga
Alp Er TungaAhmet Haldun Terzioğlu · Panama Yayıncılık · 2014865 okunma
LOJMAN Lojmanda oturmak ayrı bir yaşam tarzı. Herkesin kocasının aynı işi yaptığı bir aileler topluluğu bu. Çalışmayan kadınlar için standart bir hayat: Sabah aynı saatte, hatta aynı dakikada evinden çıkan üniformalı kocalar, pencereden kocalarının servis araçlarına binişini seyreden kadınlar, öğleye kadar ev işleri, öğleden sonra kadın
http://www.hakanevrensel.com/guneydogudan-oykuler-2/Kitabı okudu
Herkesin olanakları ölçüsünde kendi rızasıyla verdiği onlara yetmedi. Uğradıkları şiddet ve aşağılama karşısında, Amerika yerlileri, bu adamların gökten inmediğini anladılar. O zaman, bazıları yiyeceklerini, bazıları karılarını, bazıları da çocuklarını sakladı. Diğerleri, böyle gaddar ve korkunç insanlardan uzaklaşmak için ormanlara kaçtı.
Reklam
Bilgeler, doğal dünyanın Cennet'in bir görüntüsünden ve bir suretinden başka bir şey olmadığını anladılar. Tek gerçek şudur ki, var olan bu dünya,bundan daha mükemmel bir dünyanın var olduğunun güvencesidir. Tanrı bu dünyayı, insanlar, görülen nesneler aracılığıyla manevi öğretileri ile bilgisinin mucizelerini anlayabilsinler diye yarattı. Ben buna Eylem diyorum.
Sayfa 150Kitabı okudu
Sabahleyin karşı karşıya gelince dişi söylemek istediği şeyleri gözleriyle anlatmak istedi. Tam bu sırada, üzerinde oturdukları söğütten sarı bir yaprak koptu, iki tarafa sallanarak aralarında geçti ve dişinin en manalı baktığı zamanda gözlerinin önünü kapattı. Erkek bu bakışı göremedi. Fakat her ikisi de sarı yaprağı gördüler. Erkek ağzını açtı: "Senden hiç ayrılmak istemiyorum..." demek üzereydi ki, buvvv diye soğuk bir rüzgâr esti... Dişi, erkeğin sözlerini işitemedi. Fakat her ikisi soğuk rüzgârın sesini duydular. Birbirlerinin gözlerine baktılar; artık yuva kurmak zamanının geçtiğini, sonbaharın geldiğini, ayrılacaklarını anladılar. İkisi de içini çekti. Tepelerinden birçok kırlangıçlar geçti: Sıcak yerlere dönüyorlardı. Ayrıldılar... Ve bir daha birbirlerini görmediler. Fakat ikisi de küçük derenin kenarındaki söğüdü ve orada geçirdikleri güzel ilkbaharı ve yazı unutmadılar. Ve ikisi de, böyle bir yaz geçirmemiş olan diğer kırlangıçlara tepeden baktılar... (Çünkü azlıkta kalanlar çok olanlara nedense tepeden bakarlar.) 1933 (Varlık, s. 4 0 ,1.3.1933)
Sayfa 41 - Yapı Kredi Yayınları - 1906Kitabı okudu
Rüzgâr ve martı sordular seni, neredesin? Nasıl derim terk etti, bırakıp beni gitti? Anladılar ki aşkımız bitti. Alay ettiler benle hep, sen oldun bunlara bak sebep. martı dedi: gördüm onu belinde erkek kolu. Rüzgâr güldü halime, dedi: gidelim, düş önüme. Gidemem, dinle martıları. Bitmiyor alayları.
Evliliğimizin Simgesi
Birbirlerini severek evlenmişlerdi. Evliliklerinin zamanları tam anlamıyla cicim aylarıydı. Ama ya daha sonraki günler? Hayal âleminden gerçek dünyaya indiler. Evliliğin hiç de düşündükleri kadar olmadığını anladılar.. Evet, birbirlerini seviyorlardı, ama belli ki sevgi yetmiyordu. Evlenmeden önceki kadar olmasa da, birbirlerine sevgilerini ifade ediyorlardı etmesine, ancak küçük bir söz, ufak bir hadise aralarında orta çaplı bir kavganın çıkasına yetiyordu. Bir akşam oturup ilişkilerini gözden geçirmeye karar verdiler. Her ikisi de, boşanmayı istemiyordu, ama evliliklerinin de bu şekilde yürümeyeceğinin farkındaydılar. Erkek: "Aklıma bir fikir geldi" dedi. "Bahçeye bir ağaç dikelim. Bu ağaç bizim evliliğimizin simgesi olsun. Eğer bu ağaç üç ay içinde kurursa boşanalım. Kurumaz da büyürse bunu bir daha aklımızdan geçirmeyelim. Bu ilginç fikir hanımının da hoşuna gitti. Ertesi gün gidip bir meyve fidanı aldılar ve birlikte bahçeye diktiler. Aradan bir ay geçti. Bir gece bahçede karşılatılar. Her ikisinin de elinde içi su dolu birer bidon vardı...
Reklam
"Bilgeler , doğal dünyanın Cennet ' in bir görüntüsünden ve bir suretinden başka bir şeyolmadıği anladilar. Tek gerçek şu ki ,var olan bu dünya , bundan mükemmel bir dünyanin var olduğunun güvencesidir. Tanrı bu dünyayı insanlar , görülen nesneler aracılığıyla manevi öğretileri ile bilgisinin mucizelerini anlayabilsinler diye yaratti. Ben buna Eylem diyorum."
Sayfa 150
Beş yüz yıl önce insanlar, kralların padişahların sıradan insanlardan çok daha üstün olduklarını düşünürlerdi. Bu yüzden onların onuru, halkın onurundan yüksek zannedilirdi. Aynı yıllarda güneşin çok büyük, yıldızların ise çok ufak, önemsiz olduğu düşünülürdü. Sonra astronomi gelişti, insanlar anladılar ki, güneş, diğerleri gibi sıradan bir yıldızmış. Yalnızca bize yakın olduğu için büyük gibi gözükürmüş. İşte o zaman kralın onurunun çobanın onuruna eşit olduğunu düşünmeye başladık. Eskiden kralın onuru güneş gibiydi; en büyük sanılırdı, meğer kralın onuru ve güneşin büyüklüğü, bizim durduğumuz yerden öyle görünüyordu."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.