Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
2128
Altı yıl süren uğraşlar sonucunda zehirlenen her ülkeden yalnızca birkaç şehir tamamen kurtarılabildi. Zehirden arındırılamayan bölgeler ise karantina altına alınarak terk edildi. Türkiye'nin başkenti Ankara'dan İstanbul'a taşındı. İzmir, Samsun ,Konya, Eskişehir ve Antalya dışında tüm şehirler boşaltılarak haritadan silindi...
Sayfa 5 - Parola YayınlarıKitabı okuyor
Taş bezemenin özellikle 13. yüzyılda, çok zenginleşen Selçuk mimarisinde girift ve başarılı örnekler verdiğini görürüz. Genellikle 13. yüzyılın ilk yarısın­dan olan erken örnekler daha yassı kabartma, tekstil karakterinde bezeme ile dikkati çeker. Konya Sırçalı Medrese (1242-43), Divriği Kale Camii (1180), Divriği Sitti Melik Türbesi (1195-96), Kayseri Çifte Medrese (1205), Aksaray Alayhan (1210-20), Antalya Evdir Han (1215-19) portalleri gibi arkaik karakterli yapılar bu erken stile örnektir. Bu portallerde geometrik ağlar, köşeli desenler, kufi yazı ana dekoru teşkil eder. Bu erken örneklerde dıştan içe doğru önce silmelerle ayrılan çerçeveler görülür. İkinci veya üçüncü sıra­ da geniş bir geometrik bordür yer alır. Basık ve yayvan olan stalaktitli portal nişi yine geometrik bir bordürle kuşatılır ve bu bordür nişin köşelerinde içeri kıvrılarak, içini de dolanır. Stalaktitler iridir. Niş köşeliklerinde rozetler görü­lür. 1217 tarihli Sivas Darüşşifası portali gibi bazı anıtsal karakterli erken örnek­lerde bitkisel desenler de görülmeye başlar. Bu örnek bütünüyle, 13. yüzyıl ikinci yarısına tarihlenen portallerin hazırlayıcısı olur. Daha yüksek kabartma­lı olan 13. yüzyıl ikinci yarısı portallerinde stalaktit nişler uzar, niş iç yan du­varları çeşitli farklı motiflerle bezenmiş sahalara ayrılır.
(Sayfa 9-10)
Reklam
Şehrin Muhayyel Kapısında Rikkatli Saatler ~ Yaşar BAYAR
"Zirâ bu zevâl vaktiydi... Zevâl, aczin eşiğine yüz süren insan düşüncesiydi. Hiçliği idrâke zorlayan muazzam bir ikazdı. Çok zaman, insan, varlıkla yokluk arasında mekik dokuyan şuur çizgisinde, boğazında düğümlenen bir hıçkırıkla karşılaşırdı. Dünya bir yerlere, insanlar bir yerlere gitmekte, zaman, simsiyah gecenin çanlarını çalmaya hazırlanmaktaydı. Her ân, bizden bir şeyler alıp götürmekte ve yerinde, ne ile doldurulacağı bilinmeyen boşlukları bırakmaktaydı."
Sayfa 69 - Kepez Belediyesi Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Şehrin Muhayyel Kapısında Rikkatli Saatler ~ Yaşar BAYAR
"Bir göçer yurtluğudur yeryüzü ve yollar vaatkârdır."
Sayfa 63 - Kepez Belediyesi Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Hatıralar Sergisi ~ Nisanur KOÇAK
"Bir fotoğrafçı olarak çok yer gezip görüyordum. Ve benim gibi olanlar anlayacaktır, çoğu zaman mekânlar birbirinin aynısı gibi hissettirir ve bizi gerçekten heyecanlandıran yerler nadirdir. Buna rağmen Antalya'nın her bir metrekaresi bende bambaşka hisler uyandırıyordu."
Sayfa 59 - Kepez Belediyesi Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Dünyada Kırmızı Bültenle aranan uyuşturucu kaçakçılarının Türkiye'de büyük bir özgüvenle yaşam sürdüklerinde tanık olduk. Mesela Bojaniç, Uludağ'da kayak, Antalya'da deniz tatili yapıyor, Sarıyer'de lüks villasını satın alıyor, lüks cipiyle alkol kontrollerinde çevirmeye yakalanıp kurtuluyor, partilere katılıyor, ünlü lokantalarda arkadaşlarıyla yemek yiyor. 7,5 yıl yakalanmıyor. Tabii ki arkasında onu koruyan gizli eller olmasa böyle bir hayat mümkün değil.
Sayfa 105Kitabı okudu
Reklam
Antalya Üzre ~ Kudret SAYLIK
"Birkaç kere gece gelmişti su sırası. Mezarlıktaki bahçemize yemek götürmek lâzım. Elimizde bir el feneri, gece böcekleri ve kuşları sesi... Mezarlığa girmek, sayısız şehir efsaneleri anlatılmış. Oradan koşarak geçişimizin hızını ölçseler belki olimpiyat rekorudur. Gittiğimizde bağırırız "Dede, dedeee". Sesini duyunca rahatlarız ya suyu salmış uzanmış ya bir ağıt ağzında ya da bir mezarda otururken. Nasıl yendiğini anlatmıştı bu korkuyu: Dedem evveli yine bu tarlaya gelmiş akşamüzeri gün yenice batmış karanlık çökmüş. Bir mezarın üzerinde ışık yanıp sönüyormuş, çok korkmuş donmuş kalkmış, ne ileri ne geri gidebilmiş. Bir öksürük sesiyle kendine gelmiş. Meğerse biri mezara uzanıp sigara içiyormuş, adını söylemişti unuttum. "Ülen amca ben çok korktum" deyince, "Amcam gel yanıma otur" demiş, " Ben Çanakkale'de savaştım sabah akşam ölüyle yatardık her yaka cesetti, hem de şiş patlamış bası verdiğin yer patlar, çamur gibi cesede basarsın hiç dineleni görmedim" demiş ve eklemiş "Ölüden korkma diriden hatta en yakınındaki diriden kork" demiş. O günden sonra ben de hiç korkmadım ölüden, ne geldiyse en yakındaki diriden..."
Sayfa 30 - Kepez Belediyesi Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Antalya Üzre ~ Kudret SAYLIK
"Bir çocuğun bir simite özlem duyacak kadar yokluğu görmesi veya yokluğa bırakılması kadar iç acıtıcı bir durum olamazdı. İnsanların eşit olmadığını orada anlamıştık. Kazanın dibi tutmuş, sen kendini dibindeki karalık sanarken dibinin de dibi varmış oysa. Çocukların canını çektirmek insanlık suçu..."
Sayfa 16 - Kepez Belediyesi Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Antalya Üzre ~ Kudret SAYLIK
"Televizyona gerek yoktu bilirdik cemre düşerdi havaya, suya, toprağa... Ne oldu? O bahçeler, o arıklar, o insanlar... Cemrenin düşeceği ne hava, ne su, ne toprak kaldı ne de kalp, hepsi yok olup gitti. Elimizde kalan sadece özlem."
Sayfa 11 - Kepez Belediyesi Kültür YayınlarıKitabı okuyor
En akılı, önde gelen askerlerimiz bile "Bursa'yı, Antalya'yı, İzmir'i kurtarmakla uğraşmayın, olacak şey değil, tükeniriz, elimizdekini de kaçırırız" diyorlardı. Ancak Atatürk'ün kafasındaki geleceğe ait savaş hedefi çok daha farklı ve doğru olanıydı.
Sayfa 210Kitabı okudu
Reklam
Mussolini, Antalya dolaylarına gözünü dikmeye başladığında Atatürk, ''Bana çizmelerimi giydirtmesinler,'' der.
Sayfa 41 - Masa Kitap
Yasemin kokularıyla genişlemiş sokaklarda bir iyilik duygusuyla gülümsüyorsanız geçmişinize; sokaklar bahçeler boyu sapsarı ışıyan turunçlar, o kimliksiz beton yığınlarını bile Akdeniz'e özgü kılıyorsa, Antalya'dasınız. İyimser olmak için eşya gerekmez size. Gözleriniz var ya...
Sayfa 203Kitabı okudu
1930'lu yılların ilk yarısından itibaren, Avrupa'daki gergin siyasi ortam içerisinde, Musolini'nin Almanya'nın idaresini elinde bulunduran Hitler'den cesaret alarak birtakım savaş hazırlıkları içerisinde olduğu istihbarat yoluyla hükümete bildirildi. İtalya'nın yaptığı bu hazırlıklarının altında, Antalya'ya çıkartma yapacağı endişesi vardı. Böyle bir durum karşısında, Alpullu, Uşak ve Eskişehir şeker fabrikalarının ürettiği şekerin, ülke ihtiyacını tam anlamıyla karşılayamaması tehlikesinin var olduğu ve bu temel tüketim maddesinin dışa bağımlı olmadan, iç tüketimi karşılayacak seviyede sağlanabilmesi için bir dördüncü şeker fabrikasının kurulması gerektiği sonucuna varıldı. Bu nedenlerden dolayı hükümet, bir dizi karşı tedbirler aldı. Bu tedbirler arasında, ülkenin ve ordunun şekersiz kalmaması için Anadolu yakasında bir şeker fabrikası kurulması da bulunmaktaydı.
Sayfa 143 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okudu
Antalya, dünya üzerinde kendine ait güneşi olan tek kenttir. Bu güneş ısıtmaz ama ıslatır. Kanser yapmaz ama kan kusturur.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.