_Psişe, insan zihninin, bilincinin ve bilinç dışının tamamıdır. Galaksilerin ardında tanrıyı aramayı hayal edemeyiz. Her şey psişenin ürünüdür. Eski yunanca'daki psyche sözcüğü, "kelebek" anlamına gelir." Latince'deki animus ruh ve anima can, eski yunanca anemos rüzgar sözcüğüyle aynı köktendir. _Vücudun merkezi de başta
_Din, bütün yaşamı boyunca çalışan ve yokluk çekenlere, şükretmeyi, azla yetinmeyi, kısmete boyun eğmeyi, sabırlı olmayı ve öteki dünyada bir cennet umuduyla avunmayı öğretir. _Din, halkı uyutmak için afyon niteliğindedir. _En derin dinsel önyargı kaynağı yoksulluk ve cehalettir. Savaşmamız gereken kötülük de budur. Din aldatmacasının gerçek
Reklam
_Maske takarak yaşıyoruz ve maskenin içindeki gerçek beni unutup, ideal benliği gerçek sanıyoruz. Gerçek benliğimizle çatışma sonucu hastalanıyoruz. _Ortaçağda felsefesinde Tanrı, insanı kurgulayarak yaratır ve insan, tanrıya ulaşmak için uğraşır. Bu kurgu dünyası bir sınavdır. Ortaçağ ilkel insanı bu yüzden bir maske takar. Rönesans özgür
_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun. _İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir. _Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur. _İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz. _Yanlış anlayanlar tarafından
_Binbir Gece Masalları'nı anlatan, Şehrazat’tır. _Eski zamanlarda Hint ve Çin diyarlarında hüküm süren Şehriyar ve Şahzaman adlı iki kardeş hükümdar, eşleri tarafından aldatılmışlar. Bu olayların etkisiyle Şehriyar, kendi ülkesinde, her gün bir kızla evlenip ertesi gün onu idam ettirir olmuş; bu yüzden vezirin güzel, bilgili ve akıllı kızı
Bizler modern zamanın ebeveynleri olarak modernliğimizin delilini eskilerden kaçmak sanıyoruz. Onların yaptıklarından uzak durdukça daha “doğru” anne babalığa ulaşacağımızın vehmi var akıllarımızda. Elbette her gün karşımıza çıkan onlarca uzman görüşü, çocuk yetiştirme metodolojisi ve materyalinin buna katkısı büyük. Öte yandan zihnimizde yerleşik olan algıyı da konuşmamız gerekiyor: Çocuğum mahrum kalmasın ! Bizler yokluk zamanının çocuklarıydık. Pek azımızın sepetler dolusu oyuncağı vardı. Her birimiz kendi çocukluğunu düşününce çamurdan yapılmış eşyalarla kurduğu bir evciliği, deney yapma sevdasıyla salça tenekesine doldurduğu çer çöpü yahut ele alınan dal parçalarıyla dünyayı kurtaran büyük bir kahraman oluşunu hatırlar. Az eşyamız, sınırsız hayal gücümüz ve etraftaki her nesneyi oyuncağa çevirebilme yetimizle muhteşem çocuklardık. Sonra büyüdük. Büyürken kızgınlık ve kırgınlıkla durduğumuz noktalar oldu elbette. Sahip olabilme gücümüz arttıkça eksikliklerimizi fark ettik. Doğrusu bizde olmayan her şeye “eksiklik” dedik. Şimdi, durduğum yerde, kendime en çok bunu soruyorum; onlar eksiklerim miydi gerçekten , yoksa her birinin olmayışı mıydı beni böyletamyapan ?
16 öğeden 11 ile 16 arasındakiler gösteriliyor.