Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Öyle reformlar vardır ki içinden bir milletin büyüklüğü ortaya çıkarken, diğer taraftan ihanetlerin en büyüğünü barındıranlar da vardır. Yakın tarihimizde Japonya ve Türkiye örnekleri bu hususta klasik durum arz ederler. XIX. asrın sonu ve XX. asrın başında bu iki ülke benzer ve kıyaslanabilir durum arz ediyorlardı. İkisi de eski imparatorluk,
Sayfa 25 - Fide YayınlarıKitabı okudu
Okumadan geçme şahane :)
İşte size öğrencilerime sorduğum bir başka soru: “13’ün yarısı nedir?” Biri “altı buçuk” derdi, ben de karatahtaya yazardım. “Başka?”
Reklam
Neo-ateistlerin yaptığı gibi tek önemli şeyin ampirik gerçeklik olduğunda, olguların inançlardan üstün olduğunda ısrar etmek, in­sanlığı umut ve hayallerinden de mahrum bırakmak anlamına gelir. Hayal gücümüzü çevremizdeki her şeye yansıtırız. Sinema, tiyatro, opera, edebiyat, sanal gerçeklik ve evet din alanında yaparız bunu. Neo-ateistler, sinemanın kapısında durup Leonardo DiCaprio'nun Titanic'le birlikte batmadığını söyleyen insanlara benzer. Hayret! Çoğumuz bu ikili durumun içinde gayet rahatızdır. Mizah da bundan kaynaklanır, bizi uyutup bir duruma belli bir şekilde bakmaya sevk eder, sonra başka bir bakış açısıyla şamarı indirir. Çocuklukta oyna­dığımız oyunlardan, yaşlılıkta kurduğumuz öteki dünya hayallerine, gerçekliği zenginleştirmek en muhteşem yetilerimizden biridir.
İşte size öğrencilerime sorduğum bir başka soru:
“13’ün yarısı nedir?” Biri “altı buçuk” derdi, ben de karatahtaya yazardım. “Başka?” Bir başkası çekine çekine, “altı nokta beş” derdi. “Tastamam. Ya daha başka?” Burada durup, öküzün trene baktığı gibi yüzüme bakmaya koyulurlardı. “Tamam,” derdim o zaman, “Şu anda neler düşünüp hissettiğinizi unutmamanızı istiyorum; deli olduğumu, başka cevap
27 Mart 1930 günü sabahı, doğmakta olan güneşe bakmaktadır. Yanındakilere, edebiyat ve felsefe tarihine de altın harflerle yazılabilecek şu muhteşem sözleri söyler: “Doğudan şimdi doğacak olan güneşe bakınız. Bugün günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün Doğu milletlerinin de uyanışlarını öyle görüyorum. Bağımsızlık ve hürriyetine
Geoffrey Chaucer ve İngiliz Edebiyatı (Başlarken)
Milton ve Shakespeare’le birlikte İngiliz edebiyatının üç devinden biri olan Geoffrey Chaucer tahminen 1340-43 yılları arasında doğmuştur. Babası John Chaucer adında bir şarap tüccarıdır. Chaucer adının geçtiği ilk yazılı belge Ulster kontesi Elizabeth’in 1357 tarihli harcamalar defteridir. Bu defterde, bu isimde bir içoğlanına (page) elbise
Reklam
XIX.asrın sonu ve XX.asrın başında bu iki ülke(Japonya-Osmanlı) benzer ve kıyaslanabilir durum arz ediyorlardı.İkisi de gelişmişlik bakımından birbirine yakın ve hem imtiyaz hem de yük olabilecek muhteşem tarihe sahiptiler.Tek kelimeyle bu ikili gelecek için hemen hemen aynı fırsatlara sahipti. Ondan sonra iki ülkede de bilinen reformlar gerçekleşti.Başkasının değil kendi hayatını yaşamak için Japonya ilerlemeyi ve geleneği birleştirmeye çalıştı.Türkiye ile alakalı olarak,onun modernistleri tam tersi bir yol seçmişlerdi.Bugün Türkiye üçüncü sınıf bir ülke,Japonya ise dünya milletlerin zirvesine çıkmıştır.
Bütün Alıntılar
yazmak, bir anlamda buluşmakmış. Aynı sıkıntıları, aynı endişeleri, aynı umutları paylaşanların buluşması, zaman- ları farklı olsa dahi... 7 Fakat guguklu saat misali, sunulan her fırsatta konuşmaya kalk- mak, bu devrin müzmin hastalıklarından biridir. 15 "Dilinizin sınırları, dünyanızın sınırlarıdır ... " Ludwig
Öyle reformlar vardır ki içinden bir milletin bilgeliği ortaya çıkarken, diğer taraftan ihanetlerin en büyüğünü barındıranlar da vardır. Yakın tarihimizde Japonya ve Türkiye örnekleri bu hususta klasik durum arz eder. 19. asrın sonu ve 20. asrın başında bu iki ülke benzer ve kıyaslanabilir bir durum arz ediyorlardı. İkisi de eski imparatorluk, kendine ait yapıları ve tarih içinde kendi yerleri belli olan ülkelerdi. İkisi de gelişmişlik bakımından birbirlerine yakın ve hem imtiyaz hem de yük alabilecek muhteşem tarihe sahip idiler. Tek kelimeyle bu ikili gelecek için hemen hemen aynı fırsatlara sahipti. Ondan sonra iki ülkede de bilinen reformlar gerçekleşti. Başkasının değil, kendi hayatını yaşamak için Japonya ilerlemeyi ve geleneği birleştirmeye çalıştı. Türkiye ile alakalı olarak, onun modernistleri tam tersi bir yol seçmişlerdi. Bugün Türkiye üçüncü sınıf bir ülke, Japonya ise dünya milletlerinin zirvesine çıkmıştır.
95 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.