Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Keder mi? O da var bizde; asılmaktan gelir Fakat sırtımızdaki kambur adalet değildir, ahi.
Reklam
Verme unsurunun dışında, sevmenin etken özü, sevginin her türü için geçerli olan belli temel unsur- larla da ortaya çıkar. Bunlar, ilgi, sorumluluk, saygı ve bilgidir. Sevginin içerdiği ilgi, en açık biçimiyle annenin çocuğa gösterdiği sevgide görülebilir. Eğer bir anne- nin, çocuğuna az ilgi gösterdiğini, onu beslemeyi, yı- kamayı, rahat
Sayfa 34
"Adalet ve düzen çağı geride kaldı. Bundan sonra kaos, artık hiçbir şeye saygı gösterilmeyecek!"
Sayfa 173 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Türk Fırtınası diyor ki;
BİR ÜLKE VE BİR ULUS SOYULDU Adaletin olmadığı bir yerde eksik olan güzel ahlaktır. Despotluk kötü bir ahlakın ürünü bir tutumdur. Her despot tutum ve dayatmaya karşı madem adalet ahlak eksikliği sebebiyle devreye giremiyor o zaman hepimiz birer avukat, hakim ve savcı olarak sorumlu birer yurttaş olarak bu zulmü gönüllerde yargılayacağız. Türk ulusu adına adaletin peşinde olmayanların da neden adaleti yaşatmak için mücadele vermediler diye iki yakalarına yapışacağız. Önder Karaçay
Hak/hukuk dersi..
Bir zayıf kuvvetlinin görüşünü hak olarak kabul etmek mecburiyetinde bulundukça hürriyet, Adalet yerleşmiş olamaz. O kuvveti imkan derecesinde herkese dağıtmanın yolunu bulmalıdır.
Sayfa 43
Reklam
Köprüden Önce On Çıkış!
İman dört ayak üzerindedir: Sabır Yakin Adalet Cihad (İmam Ali (r.a.)
'Bu dünyada adalet diye birşey yoktu'
Maral Atmaca/Ephesus
Ares kan dökmeye ve savaşın yol açtığı yıkıma bayılıyordu. Athena usta bir savaşçı olmasına karşın barışı yeğliyordu ve uğruna savaşılan adalet ve ilkelerden yanaydı.
Çölde adalet yoktu. Orada pusuda bekleyen tehlikeler vardı yalnızca.
Reklam
İstanbul'da yirmi bine yakın hemşehrilerimi, –hammal ve gâfil ve safdil olduklarından– bazı particiler onları iğfal ile vilâyât-ı şarkiyyeyi lekedar etmelerinden korktum. Ve hammalların umum yerlerini ve kahvelerini gezdim. Geçen sene anlayacakları suretle meşrutiyeti onlara telkin ettim. Şu mealde: "İstibdat, zulüm ve tahakkümdür. Meşrutiyet, adalet ve şeriattır. Padişah, Peygamberimizin emrine itaat etse ve yoluna gitse halifedir. Biz de ona itaat edeceğiz. Yoksa, Peygambere tâbi olmayıp zulüm edenler, padişah da olsalar haydutturlar. Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı; san'at, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz. Ve bizi bir cihette teyakkuza ve terakkiye sevkeden hakikî kardeşlerimiz Türklerle ve komşularımızla dost olup el ele vereceğiz. Zira husûmette fenalık var, husûmete vaktimiz yoktur. Hükûmetin işine karışmayacağız. Zira, hikmet-i hükûmeti bilmiyoruz..." İşte o hammalların, Avusturya'ya karşı –benim gibi bütün Avrupa'ya karşı– boykotları ve en müşevveş ve heyecanlı zamanlarda âkılane hareketlerinde bu nasihatın tesiri olmuştur. Padişaha karşı irtibatlarını ta'dil etmeye ve boykotajlarla Avrupa'ya karşı harb-i iktisadî açmağa sebebiyet verdiğimden, demek cinayet ettim ki, bu belaya düştüm!.. Divan-ı Harb-i Örfî
Sayfa 15 - RnkKitabı okuyor
Adil olanın peşinden gidilmesi doğrudur, en güçlünün peşinden gidilmesi ise kaçınılmazdır. Gücü olmayan adalet acizdir; adaleti olmayan güç ise zalim. Gücü olmayan adalete mutlaka bir karşı çıkan olur, çünkü kötü insanlar her zaman vardır. Adaleti olmayan güç ise töhmet altında kalır. Demek ki adalet ile gücü bir araya getirmek gerek; bunu yapabilmek için de adil olanın güçlü, güçlü olanın ise adil olmadı gerekir. Adalet tartışmaya açıktır. Güç ise ilk bakışta tartışılmaz biçimde anlaşılır. Bu nedenle gücü adalete veremedik, çünkü güç, adalete karşı çıkıp kendisinin adil olduğunu söylemişti. Haklı olanı güçlü kılamadığımız için de güçlü olanı haklı kıldık.
Sayfa 357 - İnkılap KitabeviKitabı okudu
Siyaseti dinsizliğe alet yapan bazı adamlar, kabahatını setr için başkasını irtica ile ve dinini siyasete alet yapmakla itham ederler. Şimdiki hafiyeler eskisinden beterdirler. Bunların sadakatına nasıl itimad olunur? Adalet onların sözlerine nasıl bina olunur? Hem de cerbeze ile insan, adalet yaparken zulme düşüyor. Zira insan kusursuz olmaz. Fakat uzun zamanda ve efrâd-ı kesîre içinde ve tahallül-ü mehasinle ta'dil olunan müteferrik kusurları cerbeze ile cemedip, bir zaman-ı vâhidde bir şahs-ı vâhidden sudûrunu tevehhüm ederek şedit cezaya müstehak görür. Halbuki bu tarz, bir zulm-ü şedittir. Divan-ı Harb-i Örfî
Sayfa 13 - RnkKitabı okuyor
Zamanımızda eski koyu taassup yok, dünyanın birçok yerinde İslâm'ı anlatmak mümkün; dinleyen, kabul edip İslâm'a giren çok oluyor. Biz çalışırsak çağ dışı, batıl, cahil, uydurma, şeytanî inanç ve zihniyetler elbette yıkılacak; insanlık haklıyı-haksızı, doğruyu-eğriyi, Hakk'ı-batılı, gerçeği-yalanı, rahmanîyi-şeytanîyi, iyiyi-kötüyü, dürüstü-sahtekârı bir gün er geç anlayacak, yeryüzüne İslâm mutlaka hâkim olacak, akl-ı selîm, ilim, irfan, insaf, hak ve adalet muhakkak galip gelecek. Yeter ki biz fert ve grup olarak, irşat ve îlâ-yı kelimetullâh vazifemizi hakkıyla ve güzel bir şekilde yapalım...
Bidâyetlerde herkesten sual olunduğu gibi, Divan-ı Harp'te bana da sual ettiler: "Sen de şeriatı istemişsin?" Dedim: Şeriatın bir hakikatına, bin ruhum olsa feda etmeğe hazırım! Zira şeriat, sebeb-i saadet ve adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat ihtilâlcilerin isteyişi gibi değil... Hem de dediler: İttihad-ı Muhammediye'ye (A.S.M.) dâhil misin? Dedim: Maaliftihar! En küçük efradındanım. Fakat benim tarif ettiğim vecihle... Ve o ittihaddan olmayan, dinsizlerden başka kimdir? Bana gösterin!.. Divan-ı Harb-i Örfî
Sayfa 12 - RnkKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.