“Olumlu düşünmeyi öğrenmek, yeni bir lisan öğrenmeye benzer; yabancı bir dili konuşmaya başlamak, size ana dilinizi unutturmayacaktır.” (Gerçeğin Tokadı, Russ Harris)
Öncelikle gayet akıcıydı, yazarın dili yormadı güzeldi okuttu ama etkisinden çıkamıycağım ya da günlerce hakkında konuşmak istiyceğim bi kitap mı? Kesinlikle hayır. Goodreads puanı ve booktokta önüme düşen 27383838 yorum videosu sonrası beğeneceğimi düşünerek okudum kitabı ve beğendim de zaten ama ben bilmiyorum ya bu yazarı okurken bi şeyler
2023 yılında yayımlanan “Harika Bir Hayat” romanı ile okur, 1919-1950 yılları arasında dünyada yaşanan siyasi gelişmelerin yanı sıra İstanbul’da da yaşanan siyasi, kültürel ve toplumsal gelişmelere tanıklık ediyor. Hikayenin ana karakteri Harika, diğer adıyla H.Kara veya H.Ak, pek çok dili kendi kendine öğrenmiş, bulmaca çözmeyi seven ve şiir yazan bir kadın. Roman, Harika’nın doğumundan itibaren başlayarak, onun hayatını ve bu dönemin İstanbul’unu derinlemesine işliyor.
Roman boyunca okuyucular neredeyse her sayfada yeni karakterlerle tanışıyor ve bu karakterler aracılığıyla dönemin çeşitli olaylarına yakından bakma şansı yakalıyor. Kadınların Cumhuriyet dönemindeki başarılarından edebiyat dünyasındaki çatışmalara, anne-kız ilişkilerinden varlık vergisine kadar pek çok farklı konuya yer verilmiş eserde. Yazar, bu geniş yelpazedeki konuları ustalıkla işleyerek, okuyucuya zengin bir tarihi ve toplumsal panorama sunuyor adeta.
Harika’nın hikayesi, aynı zamanda bir kadının kendi kimliğini ve yeteneklerini keşfetme yolculuğunu da anlatıyor. Harika’nın bu keşif süreci, okuyuculara sadece tarihi ve toplumsal bir arka plan sunmakla kalmıyor, aynı zamanda kişisel gelişim ve özgürleşme temalarını da derinlemesine işliyor.
Spoiler vermemek adına daha fazla detay paylaşmaktan kaçınıyorum, ancak Hikmet Hükümenoğlu’nun eserleri ile henüz tanışmadıysanız, “Harika Bir Hayat” mükemmel bir başlangıç olacaktır. Ben de okumalarıma Hükümenoğlu’nun “Körburun” romanı ile devam edeceğim.
Harika Bir HayatHikmet Hükümenoğlu · Can Yayınları · 2023885 okunma
Fark ettin mi, demişti Bo Woody Allen'ın Kocalar ve Karılan filmini seyrettiğimizde, Allen'ın pek çok ana kadın bilhassa Mia Farrow'un oynadığı kadınların en önemli özelli herkese bariz bir özen, bariz bir fedakârlık göstermeleridir, Wo ody Allen'ın kadınları hep iyi şeyler olsun isteyen, sorunları çö zen, asla seslerini yükseltmeyen, başkaları seslerini yükseltip sinirlendiğinde de buna uysalca katlanan kadınlardır, bu kadın- ların kendilerini değil başkalarını düşündüğü aşikardır, onlara karşı çıkmak, onlardan farklı düşünmek zordur çünkü yumu- şak başlı ve iyidirler, ayrıca bu kadınlar çoğunlukla istediklerini alırlar. Bu kadınlar genellikle amaçlarına ulaşırlar, şaşırtıcı bir şekilde yerine gelir istekleri, gelmeye de devam eder. O, bu ka- dınların özenli davranma kisvesi altında verimli olduğu kadar kadınca da olan bir iktidar dili geliştirdiğine inanıyordu. (Miras 208s
Lou Andreas-Salomé ile tanışır ve bu kadın onun sanatçı kimliğinin oluşmasına katkıda bulunur. Rilke hayatı boyunca Tolstoy, ressam Pasternak, heykeltraş Auguste Rodin gibi önemli kişilerle yan yana olmuştur.
Bütün Şiirlerinden Seçmeler'de şairin bir çok eserinden seçmeler yer almaktadır. Rilke, kişinin kendisine yabancılaşması, sessizliğe doğru kendini çekme, ölüm korkusu, çevreye yabancılaşması gibi konulara şiirlerinde yer vermiştir.
Şiirlerin hepsinden ana dili olan Almanca'da okunsa farklı bir tat alınabileceği hissediliyor. Yine de çevirmen Ahmet Cemal çok başarılı bir iş çıkarmış. Zira şiir çevirmenin, düz yazı çevirmeden daha zor olduğunu düşünüyorum.
“Gecit düsecek
Zamanın geldiğini biri kan,
Diğeri ışık olan iki insan kraliçenin doğumuyla anlayacaksınız.
İki kraliçe yükselecek.
Yedinin gücünü taşıyacaklar,
Kaderinizi ellerinde tutacaklar.”
Celdaria ülkesinin de içinde bulunduğu diyarın kadim kehaneti böyle diyordu. Kendisi gibi küçük krallıklarla komşu olan ülke, Kral Bastien ve
1.Ayfer TUNÇ'un yazım dili olarak bence büyük risk aldığı buna rağmen işi büyük bir ustalıkla kotardığı bir romanla karşı karşıya kalıyorsunuz. Roman ilk sayfadan son satıra kadar 3.bir kişinin seslendirmesi ile ilerliyor. Tek bir diyalog yok...Ancak sanki karakterler konuşuyormuş havasında okunup giden özelliği alkışlanası. Herkes sevmeyebilir tabii ki...
2. Kitabın; altı çizilesi, üzerinde kafa yorulası ve kalbe ok gibi saplanası tespitleri, değerlendirmeleri ve hiç böyle bakmamıştım dedirten iğnelemeleri okuyucuyu sonuna kadar sarıp sarmalıyor.
3. Elbette baştan sona sisli, grinin hakim olduğu, zaman zaman karanlığın hüküm sürdüğü kurgu aynı zamanda kitabın ana atmosferini de oluşturuyor. Sıkı bir depresif ruh hali kıyısına sürüklenmek bu romanda kürek çeken her okuyucunun kaderi olabilir.
4. Sağlam bir dili destekleyen ilginç kurgusu okuyucuyu sürüklüyor, sayfaların dönüş hızı da aynı biçimde artıyor kitap boyunca.
5. Okunası bir kitap olmanın yanı sıra Murşit karakterinin Türk Edebiyatına OBLAMOV esintisi de ilginç bir deneyim gibi gözüküyor.
6. Tavsiye ediyor muyum ? Evet. Şiddetle mi ? Eh...işte...
7. İyi okumalar...
Dünya AğrısıAyfer Tunç · Can Yayınları · 20214,068 okunma
Her insanın kendisinden bir parça bulacağı hikayeler mevcut bu eserde. Hikayeler daha ilk cümlesinden itibaren okuyucuyu etkisi altına almayı başarıyor. Devamında olacakları okurken sayfalar akıp gidiyor.
Hikayelerdeki karakterler özenle düşünülerek seçilmiş. Bazı hikayelerde şimdiki zaman ile geçmiş iç içe işlenmiş. Tıpkı hayat gibi.. Şimdiki
Ahmet Hamdi Tanpınar olarak seçtim. Tanpınar'ın muhteşem bir kalemi vardır, Türk edebiyatında çıtayı çok üste taşımış bir yazar bence. Her romanını hâlâ yeterince anladığımı düşünmüyorum. Bazılarını ikinci kez okumak bile yetmiyor gibi hissediyorum. Fakat anladığım kadarıyla
Bir uşaq dil öyrənməyə başlayanda yalnız söz, ya da cümlə öyrənmir; düşüncə forması öyrənir, öz içində yeni sistem qurur. O sistem insana zənginlik qatır, yeni qabiliyyətlər gətirir və qabiliyyətlər insanı dəyişdirir. Dildən istifadə etməsəniz, unutmağa başlayırsınız. Unutduğunuz da yalnız söz və ya cümlə olmur. Bax həmin sistem, zənginlik, o qabiliyyət ortadan qalxır. Bu, ana dili üçün də belədir, hətta ən çox ana dilinə aiddir. İnsan ən çox ana dilini unutduğu zaman insanlıq xüsusiyyətini itirir. Bu baxımdan dilimizi qorumalı, üstündə əsməliyik.