Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Binlerce Galaksi’nin yalnız bir tanesinde, bize bir gözbebeğinin ortasındaki pırıltı kadar küçük görünen bu yıldızlardan otuz milyar kadarı sayılabilmiştir, dedi, milyonlarca ışık yılı içinde yüz milyarlarca yıldız daha var ve bunlardan çoğu yüz binlerce arz küresini içine sığdırabilecek kadar büyüktür, Milyon kere milyon defa arzı içine alabilecek dev yıldızlara bile rastlıyoruz. Bu sonsuzluğun daha birinci merhalesinde idrakimizin soluğu kesiliyor. Kavrayamıyoruz. Dehşete düşen Pascal’ı daima hatırlıyoruz. Mıymıntı zekâmızın rahatını kaçırmamak için, başımızı en kolay izahın yastığına koyuyor ve insanın hayalini çatlatan bu genişlik ve büyüklük ölçüsü içinde, sayısız dünyalardan her birini kendi yüceliğine nispetle bir atom kadar küçülten ulu kâinatın bir kıyıcığında, hayatın yalnız bizim dünyacığımızda ve şuurun yalnız bizim kafacığımızda bir tesadüf eseri olarak bulunduğunu sanıyoruz; mânâyı kendimizde hapsediyor ve bütün bu sonsuzluğun ve yüceliğin mânâsız bir doluluğu kapladığına ve tekrarladığına hükmedip çıkıyoruz. Sanki bu enginliği dolduran bütün dünyalar bizim içimizle hiç bir münasebet kabul etmeyen dışarılık ve ablak bir objeler âlemidir. Sanki insan ve kâinat, iki zıt mahiyet içinde birbirini iki yabancı gibi seyrediyor. İkisinin de birbirine aynı mânâ nizamı içinde bağlı olduğunu bir bedbaht şimşeği içinde idrak ettiğimiz halde inkâr ediyoruz. Münasebetlerden başka hakikat tanımayan ve mahiyetlerin önünden kaçan maddeci ilim ve felsefe, ana dâva önünde, insan zekâsını bu kadar sefil bir intihara sürüklemiştir.
Savaşı çıkaranlar savaşın ve ölümlerim tek sorumlusudur
1950 senesinden kalma sepya kareler hareketleniyor: Ortalık toz duman. Kuzey Kore Güney Kore birbirine girmiş. Sovyetler, Amerika, Çin herkes menfaati çevresinde vaziyet alıyor. Demokrat Parti Türkiyesi,İkinci Cihan Harbi’nden sonra yanaşacak liman arıyor. NATO’ya girmek temennisinde ama önce yaranması lazım birilerine. Bir şey vermek lazım, Çamsakızı çoban armağanı babında bir hediye. Kravatlı adamlar oturdukları maroken koltuklarda düşünüyor. En kolay ne feda edilir bu ülkede? Ve yerlerinden kalkmadan cevaplıyor: “Yirmi yaşında çocuklarımız var bizim. Her zaman her devirde ölmekle vazifeli yoksul çocuklarımız. Ne vakit sıkışsa başımız, kumbara gibi kırıp bozdururuz canlarını. Yaşasın kahramanlarımız. Gençler Kore’ye gönderiliyor böylece. Dünyalar güzeli bir ismi var tugayın: Şimal Yıldızı. Dünyanın neresinde kaybolursan kaybol, onlara bakarak bulabilirsin yolunu. Onlar seni aydınlatır pusulan olur. Ve her defasında, sonunda hep onlar kaybolur.
Sayfa 204 - Hep Kitap
Reklam
Bukalemun BubUyu Gördün mü"? Yazanlar Şehnaz Ceylan Feyza Yalman İrem Betül Ayçan Yeliz Bodurlar Bu kitabın sahibi: Bubu, keşfetmeyi çok seven meraklı bir bukalemundu. Ormanda bir oraya, bir buraya gezer dururdu. Bir gün o kadar yürüdü, o kadar yürüdü ki... Kocaman binaların olduğu bir şehirde buldu kendini. Binaların arasında biraz
Şimdiye kadar yaptığım konuşmalar, muhtelif ana fikir aynalarında cemiyetin gösterdiği kemâl ve zevâl tezahürlerinin kendi teşhislerimiz zaviyesinden parça parça aksettirilmesiydi. Ama bu defaki öyle değil... Bu defaki, dâvaların dâvası... Bu defaki, temelinden, topyekûn meselemiz... En çetin ve belki yükü kaldırılmaz dâva... Onun için, Yunus'un dediği gibi "zehirle pişmiş aşı yemeye kim gelir?" diye ifadelendirebileceğimiz bu dâvaya, dünyalar arası büyük murakabe gözüyle bakabiliriz. İşte sizi, sofranıza zehirle pişmiş bir kazan aş sunduğum takdimiyle, lezzetli iftarınızdan sonra, öyle bir acı iftara davet etmekteyim ki, fikir çilesini sevmeyenlerin dilini yakabilir ve yüzünü buruşturabilir. Büyük muhasebe işi bu, kolay değil...
Sayfa 7 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
_Şeytanla anlaşmak, yani Nevrotik kişinin kendi benliğinden vazgeçmesi, ruhunu satmasına karşılık gelmektedir. Psikiyatride bunu "kişinin kendine yabancılaşması" olarak adlandırıyoruz. Tıpkı bellek kaybı ve kişiliksizleşmede olduğu gibi kişi, kimlik duygusunu yitirmiş, kendine aidiyeti kalmamıştır. Sanki bir sis bulutu icindeymiş gibi
Mıymıntı zekâmızın rahatını kaçırmamak için, başımızı en kolay izahın yastığına koyuyor ve insanın hayalini çatlatan bu genişlik ve büyüklük ölçüsü içinde, sayısız dünyalardan her birini kendi yüceliğine nispetle bir atom kadar küçülten ulu kâinatın bir kıyıcığında, hayatın yalnız bizim dünyacığımızda ve şuurun yalnız bizim kafacığımızda bir tesadüf eseri olarak bulunduğunu sanıyoruz; mânâyı kendimizde hapsediyor ve bütün bu sonsuzluğun ve yüceliğin mânâsız bir doluluğu kapladığına ve tekrarladığına hükmedip çıkıyoruz. Sanki bu enginliği dolduran bütün dünyalar bizim içimizle hiçbir münasebet kabul etmeyen dışarılık ve ablak bir objeler âlemidir. Sanki insan ve kâinat, iki zıt mahiyet içinde birbirini iki yabancı gibi seyrediyor. İkisinin de birbirine aynı mânâ nizamı içinde bağlı olduğunu bir bedbaht şimşeği içinde idrak ettiğimiz halde inkâr ediyoruz. Münasebetlerden başka hakikat tanımayan ve mahiyetlerin önünden kaçan maddeci ilim ve felsefe, ana dâva önünde, insan zekâsını bu kadar sefil bir intihara sürüklemiştir.
Sayfa 303Kitabı okudu
Reklam
imeditasyon
Soran: Bütün üstatlar meditasyon yapmayı öğütlerler. imedi- tasyonun amacı nedir? maharaj: Biz duyuların ve eylemlerin dış dünyasını biliyoruz, fakat duyguların ve düşüncelerin iç dünyası hakkında bildikle rimiz çok az. imeditasyonun başta gelen amacı içsel yaşamı- mızın farkına varıp, onunla yakınlık kurmamızdır. Nihai amaç, hayatın ve bilincin
Ben olmaktan uzaklaşmak
Ben olma ödevinin unutulması, varoluşun güçlü olasılıkları arasında yer alır. Yaşamın insanı duyarsızlaştıran havası, ben olma ödevini savsaklayabilir, hat­ta bu ödevin büsbütün unutulmasına neden olabilir. Benlik ve Varoluş görevinin yerine getirilmesinin önündeki en büyük engel, kişiyi kendi benliğinden uzaklaştıran umumi yaşantıdır. Ben olma­yı tehlikeli bir şey gibi gören, beş dolar kaybetmektense ben­ liğini kaybetmeyi yeğleyen ve kendisi olmaya asla tahammül gösteremeyen kuru kalabalığın oluşturduğu umumi yaşam, modern insanın eleştirisi bağlamında Kierkegaard'un sıklıkla üzerinde durduğu konulardan biridir. "Etrafında çok sayıda insanın toplandığını gören, her türlü dünyasal işlerle meşgul olan, dünya meselelerinden haberdar olan bir kişi kendini unutur, kutsal ismini unutur, kendisine inanmaya cesaret ede­ mez, kendisi olmayı çok tehlikeli görür, başkaları gibi olmayı, kalabalıklar içinde bir taklit, bir numara olmayı daha kolay ve güvenli bulur" (SD, 64).
Ülkeyi Bırakıp Gidenlere Demiş
Kolay yetişmeyen, yetişinceye kadar da topluma dün­yalar kadar paraya mal olan bilgin ve teknisyenlerin birer ikişer yurtlarından ayrılıp daha refahlı ülkelerde çalışmaları, ekonomik açıdan bakıldığında, zengin ül­kelerin yoksulların sırtından bedava hizmet sağlama­ları anlamına gelir. Uğrunda milletin 500 bin lira har­cadığı bir bilim ve teknik adamının örneğin Amerika'­ya yerleştiğini düşününüz. Bu, Amerika'nın 500 bin liralık bir yatırımın yıllık gelirini kendi hesabına kul­lanması demek değil midir?
Sayfa 125Kitabı okudu
188 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.