İhsan Oktay Onar'ın bu muhteşem kitabında tek eksik olan bir sözlük. Bu kitap kelime dağarcığınızı geliştiriyor...
İhsan bey'in bu kadar kelimeyi nasıl öğrendiğini merak ediyorum doğrusu. Bir elimde kitap, Bir elimde tablet. Tableti sözlük olarak kullanıyorum. Şu an itibari ile 10 sayfalık bir sözlüğüm oldu. Bu sebeple bu kitabı bitirmek öyle
Celaleddin Vatandaş'ın okuduğum ilk kitabı. Cumhuriyetin tarihine eleştirel bakan ideal kitaplardan biri. Akıcı bir dile sahip olduğu için sıkmadan okutuyor kendini.
İlk meclisten başlayıp da 2000li yıllara kadar getiriyor kitabı yazar. Ama Atatürk dönemi diğer dönemlere nazaran çok daha uzun ele alınmış. Kitabın kaynakları noktasında diğer
*Kitapla ilgili bilgi içerir.
Şeyh Bedreddin 1359 yılı ile 1418 yılları arasında yaşamış olup mutasavvıf, hukukçu, filozof, bilim adamı ve ihtilalci gibi çok yönlü bir kişiliğe sahip tarihimizde yer alan önemli isimlerinden biridir.
Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin Edirne civarında olan Simavna’da doğmuştur. Şeyh Bedreddin İslam diniyle ilgili
Yine Atatürk incelemesi ile karşınızdayım. Diyebilirsiniz ki "Bu da Atatürk'ten başka bir kitap incelemiyor", isyanınızda haklı olsanız bile elimde değil, çünkü Atatürk tarih sayfalarına sığan bir insan değildir. Onun, çatık kaşlı tarihin dışında kalan nice yönleri vardır. Bunları ancak okuyarak, araştırarak, anlatarak öğrenebiliriz.
İncelemeye başlamadan önce geçen günlerde bir zavallı çıkmış Türkiye'nin gurur kaynağı, hocaların hocası, Prof. Dr. Halil İnalcık'a dil uzatıyor. Amacı açık; Osmanlı Devleti'ni tarihî gerçeklerine aykırı yüceltmek, Türkiye Cumhuriyeti ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e saldırarak mevki kapmak. -Ne bereketli topraklarımız varmış,
Bildiğiniz gibi Türklerin İslamiyeti kabulü çok tartışmalı konudur. Bunun sebebi tarihimizin sansürlü olmasıdır. Tüm dünyada en sansürlü kitaplar tarih kitaplarıdır. Türkler tarafından yazılan tarih kitapları da böyledir. O yüzdendir ki
Lev Nikolayeviç Gumilev emmim "Bir halkın tarihini biraz da onların düşmanlarının yazdıklarına bakarak okumak
Ulemâ-yı rüsûm adını alan Osmanlı bilginleri kazaskerlikte,² kadılıklarda³ yüksek maaşlar ve arpalıklar⁴ alırlardı. Halk hocalarından ve şeyhlerinden oluşan Türk din adamlarını ise, yalnız halk beslerdi.
2: Kadı asker. Divan-ı hümayûn üyesi olan kazaskerler, şer'i konularda hüküm sâhibiydiler. Anadolu'daki kadılar, Anadolu Kazaskerleri'ne; Rumeli'deki kadılar Rumeli Kazaskerleri'ne bağlıydı.
3: Bugünkü anlamda yargıç ve savcı görevi yapan; şeriata ve göreneğe göre yargı yetkisi bulunan görevli.
4: Yüksek devlet memurlarıyla saray ve ilmiye mensuplarına, ek ödeme, emekli maaşı ya da görevden alma ödünlenmesi olarak verilen maaş.
Sayfa 70 - Bordo Siyah Yayınları – 1. Baskı ~ 2003, İSTANBULKitabı okudu
Şah İsmail'in dedesi olan Şeyh Cüneyd, Oğuz beyleri arasında ❝Evlât mı daha önde, yoksa eshâb⁴ mı?❞ diyerek propaganda yapıyordu.
Oğuz boyları, Oğuz Han'ın evlâdı ve Kayıların amca oğulları değil miydiler? Nasıl oluyordu da pâdişahın Enderun'dan çıkan devşirmelerden⁵ oluşan din bilginleri, bunlara tercih ediliyordu?
O tarihteki halk şeyhleri, Türklerin o zamanki ezilmişliklerini, bir zamanlar Ehl-i Beyt'in⁶ uğramış olduğu ezilmeye benzetiyorlardı.
4: Peygamberi görmüş, onunla konuşmuş olanlar.
5: Osmanlı'da, imparatorluğun İslâm olmayan yörelerindeki ailelerden çocukken alınarak Müslüman yapılan, Enderun adı verilen saray okulunu bitirdikten sonra devlet hizmetinde görevlendirilen kimseler.
6: Peygamber soyu.
Sayfa 69 - Bordo Siyah Yayınları – 1. Baskı ~ 2003, İSTANBULKitabı okudu
“Avrupa insanı 18. yüzyılda doğanın yasalarını bulup, bunları üzerinde uygulamaya başlarken, medreselerde yetişen ve ulema adını taşıyan Osmanlı bilginleri, Aristo devrini bir saman çöpü geçmemiş durumda idiler.”
Yavuz Selim, binlerce Aleviyi kılıçtan geçirir, Aleviler için fetvalar yayınlatır "katli vaciptir" diye. Şah İsmail de İran'da binlerce Sünni'yi kılıçtan geçirir, "“kılıç zoru" ile Şii yapar:1504'de Sünni bilginleri, 1505'de Halit Bin Velit soyundan gelen Halidileri kılıçtan geçirir...
Osmanlı'da Yavuz Selim sonrası, Kanuni Süleyman döneminde Alevilere karşı artan zalimlik, Safevilerde de Şah İsmail sonrası, Şah Abbas döneminde Şiiliği kabul etmeyenlere yönelik olarak doruğa çıkar... Gelenek aynıdır. Gönüllü asimilasyon yoksa, zor vardır!