"Can yakan arabesk bir şarkı gibi, hüznü iliklere işleten bir Zeki Müren tınısı gibi, mis gibi Anadolu kokan bir Neşet Ertaş türküsü gibi tekrarladı."
Not: Yorumda yazılana bakabilirsiniz :)
Uzun bir süredir öykü ağırlıklı okumalar yapmaktayım. Daha önce paylaşmış olduğum bir alıntıda yer aldığı gibi (#69389465), ben de herkesin bir öyküsü, şiiri, şarkısı olması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle okumuş olduğum 164 tane öykü kitabının içinden bana dokunan öyküleri bir ileti altında paylaşmak istedim.
Bu
Söz konusu yazarın daha önce Serenad ve Kardeşimin Hikayesi adlı kitaplarını okudum. Daha önce almış bulunduğum ve kesin yargıda bulunmamak için buna da başladım ve yaklaşık 100 sayfa sonunda bu işkenceye son veriyorum. Çünkü aynı şeylerin tekrar etmeye başladığını, birilerini eleştireyim derken saygı sınırının aşıldığını, sürekli alttan alttan koca bir medeniyetin değerlerinin ayaklar altına alınmaya çalışıldığını iliklerime kadar hissettim. Genel olarak okuduklarımdan şunları çıkardım: İçki içmek iyidir, medeniyettir, gelişmişlik göstergesidir. Toplumun alt orta kesimleri namaz kılan, muhafazakar insanlardır. Sevişmek, evli insanların sevgililerinin olması, kıskançlığın olmaması gelişmişlik göstergesidir. Arabesk müzik ortadoğu kaypaklığının bir göstergesidir, caz, tango gibi müzikler iyidir. Toplumumuzun inançlı kısmı yozlaşmış, gelişmemiş, cahil ve yobazdır. İmla kurallarına önem veren, genel kültürünün gelişmişliğini! her konuda gösteren, üstelik bu memleketin bir evladı olan yazar, üç ihlas bir fatiha kavramını "üç kulhuvallah bir elham" şeklinde ifade etmiş. Bu ve bunun türevi birçok söylem var yani. Özgürlük ve sanat, hiçbir medeniyeti, hiçbir toplumu aşağılamak, ötekileştirmek değildir bence. Sanat kisvesi altında buram buram nefretin koktuğu, birilerinin hor görüldüğü, alttan alta düşmanlık tohumlarının ekildiği satırları okumak isteyenlere şiddetle tavsiye ediyorum bu kitabı ve türevlerini. Çünkü okumazsak göremeyiz, bilemeyiz, kimin ne olduğunu öğrenemeyiz. Keyifli okumalar.
MutlulukZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 202036,2bin okunma
İçerisinde bulunan sekiz öyküden oluşan tek kitabıyla şahsi kanaatime göre Türk edebiyatında Oğuz Atay öykücülüğü olarak yeni bir öykü tarzı oluşturdu. İletişimsizlik, yabancılaşma gibi konular daha önce birçok öykü kitabında işlenmiş olsa da Oğuz Atay bu temalara çok dürüst bir kendiyle hesaplaşma tavrı ekleyip teknik olarak da ironiyi
Benim Livaneli’nin edebiyatçı kimliği ile ilgili derdim var. Bir yerlerden elime geçiyor kitapları; hakkındaki çarşaf çarşaf haberlerle de etkileniyor, okumaya karar veriyorum. Sonuç benim için yine hüsran. “Balıkçı ve Oğlu” için de hissettiklerim böyle.
Bodrum köylerinden birinde, balıkçı Mustafa’nın denizden kurtardığı Afgan bebeğin çevresinde
Bazı korku tüccarları da bundan faydalanmaya çalışıyorlar: Modernleşmezseniz böyle olursunuz diyorlar çamurlu kaldırım, dolmuşta arabesk, kaçak elektrik, kirli sakallı işsiz adamlar ve yalınayak çocuklar... Öcüüü! Sosyoekonomik sebepleri olan bu durumu İslam'la özdeşleştirmeye çalışıyorlar. İslam'la ne alâkası var kardeşim? Müslüman, bir kere okumuş adamdır, temiz adamdır! (İslam'ın ilk iki emri: 'oku' ve 'temizlen'.) Tek suçumuz şu: senin 'modernleşmek' dediğin şeye ben 'batılılaşmak' diyorum ve ayak diriyorum. Bu yüzden, ben yobaz oluyorum, sen uygar oluyorsun. Beni bu medeniyetsiz adamlarla bir tutma, rica ederim. Böyle yaparsan, bu yoz gecekondu kültünün de modernizmin marifeti olduğunu söylerim, apışır kalırsın. Bu sınıfsal farklılığı da sen ürettin, bilmiyor muyuz sanıyorsun. Kendini modern olarak tanımlayabilmen için, birilerinin azgelişmiş kalması şarttı zaten. Kendini 'öteki'ne göre tanımlamak zorunda olduğun için; çağdaşlaşmanın getirilerinden yararlanamamış bir güruha zaten ihtiyacın vardı. Yani cumhuriyetin ilk yıllarında CHP'ye yanaşıp da memur olamamış, köşeyi dönmesini sağlayacak bir iş bulamamış, yani burjuvalaşmamış, fakir kalmış, eğitimsiz, öcü diye gösterebileceğin taşralı bir gecekondu sınıfı ürettin. Kim bunlar? Bir iki kuşak önce geleneksel enstrümanları bırakmış; fakat modern kostümleri de üzerlerine tam uyduramamış ara dönem ucubeleri. Kentlileşememiş garipler. Kızdırma beni, çıkartırım ipliğini pazara.