Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ben tam kapıyı açacaktım ki kapının benim kulpu tutan elimden bağımsız bir sekilde hareket ettiğini fark ettim. İrkilerek baktığımda kapı bir anda açılıverdi. Kendimi korkuyla geriye çektiğim an arkamdakiler durdu. "Kumru, iyi misin?" dediğini duydum Bulut'un. Açılan ve aralık kalan kapı bir anda genişçe açıldı. Ben korku dolu gözlerle ve aklımda soru işaretleriyle açılan kapıya bakıyordum ki gözlerim denk gelmeyi hiç beklemediğim bir çift gözle karşılaştı. "Siz mi geldiniz?" dedi tanıdık ses, "Ben de bahçeye çıkıyordum." Önce bana, sonra Batı'ya baktı. Batıhan'a alaycı gözlerle gülümseyen Uraz Kayalar'dan başkası değildi. "Sen.." deyiverdim şaşkın bir fısıltıyla. Uraz geçmem için kenara çekildiğinde şaşkınlıktan kıpırdayamıyordum bile. "Abi sizin ne işiniz var burada?" dedi Bulut heyecanla. "Geldiniz sonunda!" İçeriden kostura koştura gelen Nisan bana sıkıca sarıldı.
400 syf.
·
Puan vermedi
·
10 günde okudu
İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına
Furuğ Ferruhzad 29 Aralık 1934 tarihinde dünyaya gözlerini açmıştı. Zor bir çocukluğu olmuştu. Asker bir baba,dünyayı tek renk, tek ses gören bir anne. Bu durumu şöyle anlatıyordu.”Baba, evi kışla ile karıştırır, çocuklarına emir erlerine davrandığı gibi davranırdı. Anne, yatılı okulun müdüresi gibiydi ya da kurmalı bebekleri sanırdı
Önce Ben Öleceğim
Önce Ben ÖleceğimFuruğ Ferruhzad · Totem Yayınları · 201963 okunma
Reklam
"Vakit son demdir artık, Aralık kapılar kapanıyor, Kelimeler ortadan ayrılıyor. Hangi cümle taşır, Yüreğe inen sensizliği, Kapı önünde kalan, Kimsesizliği..."
Sayfa 48 - Peon kitapKitabı okudu
O vakitten beri o pembe odanın içinde o kilim döşemenin üstünde bir şey noksandı, bu evin bütün havasında hayatın büyük bir unsuru eksilmişti. O noksana kendilerini alıştıramamışlardı. Hele ilk matem günlerinde bir akşamüstü mesela kapı çalınsa İkbal'in, "Babam geldi" diyeceği tutardı. Yemek sofrasının başında toplandıkları zaman hepsinin zihninde yer etmiş olan o yüz güya henüz orada karşılarındaymışçasına, o yemeğe başlamadan ellerini uzatmazlardı. O vakit bir matem sessizliği başlar, bu sofra başında bir mezarın sessiz iniltisi hüküm sürer, ciğerlerinden çıkan bir hıçkırık boğazIarına kadar gelir tıkılır, lokmalar geçmez, bu anne yaşların hücumuyla titreyen gözlerini oğlu ile kızına diker, bir aralık bu üç kişinin gözleri birbirine tesadüf ediverse o hazır duran yaşlar birbirini uyandırır, taşar.
Sayfa 22 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çeviri: Ali Faruk Ersöz, 3. BasımKitabı okuyor
Aradığım yol, tıpkı onunki gibi, bir başka yabancılığın, insan üstdünyasının (ya da cehenneminin) derinlerinden kazıp açığa çıkardığım yol değilse neydi? Yarı karanlık avlu girişlerinde (...) gözlerimle aradığım şey, bütün söz ve şekillerin gerçeğe, somuta, bir yankının yankısının yankısı olmaktan çıkıp kendi deneyimime dönüştüğü bir dünyaya açılan aralık kapı, bakışımla kuşatacağım sinema perdesi, çevireceğim sayfa değilse neydi?
Sayfa 18 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Aralık '81
Mutsuz göğün yakıcı soluğu rüzgâr, Kat erimiş kararımızı kendine ve uzak tut güçsüzlüğü bizden! Hatırlar mıyız eskil bir kapı üstündeki gökkuşağını? Görmüş müydük? Ne zamandı? Daha ılık zamanlardı sanki, Sözün daha biz olduğu, bizim biz. Yıkım tehdidinde bir el bekleniyor rüzgârdan. Alsın bizim değişmez bedenimizi kendine ve başkalarının değişmez ruhunu sürüklesin! Bilinmez yok mu edilir ölümcül ova bir türlü egemen olamadığımız? Kaç türlüydü? Düzlüğü boğucuydu sanki; hiç sözsüz. Bizimse biz gibi yöresinde hiç duramadığımız. Oyunsa gök ve rüzgâr, mutsuzluğu göğün, şiddeti rüzgârın, Kim ekler kendine uçtu uçacak düşüncemizi ve ne yakın kılar gücünü bize aydınlanabilir. gecenin? Bizim söz, sözün biz olduğu!
Sayfa 77 - Everest şiirKitabı okuyor
Reklam
Aralık ayında, başıbozuk kuvvetlerin durumu daha da karıştı. Birçokları yeni orduya geçti; fakat Ethem’in etrafında hâlâ kuvvetli bir kısım bulunuyordu. Miralay Arif, Anadolu İhtilâli hakkındaki hatıralarında bundan epeyce bahseder. Yazdığına göre, Ethem’in üç bin kişilik kuvveti, ayrıca yüz makineli tüfeği ve dört topu varmış. Onların fikir
İsrail öncesi Filistin nüfusu
Madam Golda Meir 15 Haziran 1969'da "Filistinliler yok. Filistin'de kendisini bir Filistin halkı olarak gören bir halk varmış da biz onları kapı dışarı edip ülkelerine el koymuşuz gibi bir durum söz konusu değil. Onlar zaten yoklar." derken İngilizlerin Aralık 1922'de yaptığı sayıma da aldırış etmiyor. Yalnız o da değil bugün siyonistlerin (Türkiye'deki bilinçli-bilinçsiz türemelerinin de) kullandığı bu argüman safsatadan ibaret. 31 Aralık 1922'de İngilizler tarafından Filistin'de yapılan sayımla tespit edilen veriler: 757 bin nüfusun 663 bini Arap ( 590 bini Müslüman Arap, 73 bini Hıristiyan Arap), 83 bini Yahudi. Bu var-yok safsataları bana Amerika'ya göç edenlerin, Amerika kıtasındaki yerli halka daha önce yaptıkları gibi "bunlar da ya kovulup atılmalı veya katliama tabi tutulmalı." bakışını anımsatıyor. Var olup yok sayılmak; varlığını hissettirmeyip soykırım yapmak.
Ölüm, Oyun ve Kurmaca
"Ölüm çarpar, dağıtır, yenilgiye uğratır; ölüm fikri ise sonu gelmez bir oyuna kapı aralar. "
Aralık kapı
Bu dünya bir kuyu, havasız çömlek; Daralıyorum! Kelime, manayı boğan bir gömlek! Paralıyorum!
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.