Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hayvan insanın kirlenmemiş halidir.
Hayvanlarda vefa var, sadakat var, merhamet var, İhanet yok, nankörlük yok, Hile hurda, yalan dolan, çalma çırpma yok, yok efendimiz. Duygusuz, kalpsiz değiliz, Biz kimseyi tutsak etmeyiz, Biz kimseye bıçak çekmeyiz, Hiçbir canlıyı boğmayız, boğazından kesmeyiz. Topumuz tüfeğimiz yok, yok efendimiz. . Hakaret ve küfür objesi olarak diline dolayıp
Dünyanın dört parçası içinde Asya en önemlisidir. Orası ilk insanın yaşadığı yerdir. Orası Tanrı’nın oğlunun bir zamanlar yaşadığı yerdir. Orası Hz. İsa’nın havarilerinin bir zamanlar yaşadığı yerdir. Ancak dünyada en fazla nüfus Asya’da olmasına rağmen en az Hıristiyan bu kıtada yaşar. Maalesef bir zamanlar bu diyarda yaşayan Museviler bu di- yardan sürüldüler. Şu anda hâlâ birkaç Musevi orada yaşamak- tadır, ancak bu diyarların efendisi şu anda Türklerdir. Bildiğiniz gibi Türkler de Müslüman’dırlar.
Sayfa 8 - Destek Yayınları
Reklam
“Küstürmeyin insanları hayata. Sonra her şeyden vazgeçiyorlar. Yaşamaktan, güzel olan her şeyden. Bir odada yalnızlığı; bir dağ başında kalmayı, bir adada mahsur kalmayı, nerede bir yalnızlık varsa onu istiyorlar. Küstürmeyin işte bazı insanları.”
Biz böyle yıllardır vatanı Cezaevlerinden seyrediyoruz Tarihin en aydınlık çağında Ipıssız bir adada unutulmuş gibiyiz Açıklardan geçip gitmiş sıra sıra gemiler gibi yıllar
Sayfa 81 - Ayrıntı - 2. Basım - Eylül 2016Kitabı okudu
GEN VE BENCİLLİK
Aztek hükümdarı Montezumanın dört bin cariyesi varmış,Çin imparatoru Feitinin ise on bine yakın ve Hint imparatoru Udayamanın on altı bin... Dawkins yıllar önce ortaya gen bencildir diye bir teori atmıştı.Yani Dawkinse göre her canlı genlerini elinden geldiği kadar çoğaltmak ister.Ama söz konusu olan şey eşeyli üreme olunca hangi tarafın daha
Sayfa 254
“Bugün bir çocuğa verilebilecek en tehlikeli öğüt, ‘Okula git, iyi notlar al, sağlam, güvenceli bir iş bul,’ demektir,” diye anlatıyor. “Babadan kalma bir öğüt olmakla birlikte, kötü bir öğüttür. Asya’da, Avrupa’da, Güney Amerika’da neler olabildiğini görseniz, siz de en az benim kadar kaygılanırdınız.”
Reklam
Karantina kelimesi nereden türedi?
Gemiler, içindeki mallar, yolcu ve mürettebat ile birlikte 40 gün boyunca burada tutuluyorlardı. Karantina kelimesi de bu gözetim süresinden gelir. İtalyanca “quaranta giorni” kırk gün anlamına geliyor. Karantina da buradan türemiştir. Lazaretto Vecchio, eski hastane anlamına geliyordu. 1468'de yine tecrit için yapılaştırılan ikinci adaya da Lazaretto Nuevo, yani yeni hastane denildi. Bu ikinci adada büyük depolar da inşa edildi. Venedik'e gelen mallar burada silahlı muhafızlar ve hamallar tarafından karşılanıyor, Mallar burada tütsü ve buhar aracılığı ile temizleniyor ve uzun süre havalandırılıyordu. Görevliler bu mallarla meşgul olduktan sonra ellerini sirke ile yıkıyorlardı.
Sayfa 199 - Karakarga yayınlarıKitabı okudu
Güzellik algıdan ibaret...
Japonlarda, kalkık burun beğenilmezmiş mesela. Daha kavisli burunlar daha çekici gelirmiş... Ama mesela Türkiye’de fındık burunlu olmak güzellik ifadesi. Sonra Almanya, Rusya gibi sarışın olan ırklarda esmer ten imrenilen bir şey... Ama Türkiye’de sarışınsan genelde güzelsin. Algı böyle... Mesela Asya’da kilolu biri güzel çok nadir bulunurmuş. Ama Moritanya denilen bir ülkede 60 kilodan aşağı olan kızlar evlenemiyormuş bile... İşte, vardığım sonuç. Güzellik güzellik diye başımın etini yiyenler sadece aptaldı. Aslında güzel veya çirkin diye kavramlar yoktu. Hepsi sadece... Algıdan ibaretti. Belki bir açı, belki güneşin vuruşu, belki kültür, belki moda..
Sayfa 397Kitabı okudu
Gardiyanın cesedinden salgının bu adada hızla yayılacağını, çok daha fazla sayıda kişinin öleceğini anlamıştı ve bu bilgi o kadar ağırdı ki boynundan midesine doğru bir ağrı veriyordu.
Ders niteliğinde bir hikaye. Okumanızı tavsiye ederim
Okyanusta yol alan bir gemi battı . Sadece bir kişi sağ kurtuldu. Dalgalar adamı küçük ıssız bir adaya kadar sürükledi. Adam ilk günlerde kendisini kurtarması için Rabbine yalvarıp yakardı. Sonraki günlerde yardım bulurum umuduyla uzaklara bakmaya başladı. Ama ne gelen oldu ne giden. Bin bir emekle rüzgardan, yağmurdan ve vahşi hayvanlardan korunmak için ağaç dallarından ve yapraklarından bir kulübe yaptı. Balık avlıyor, pişirip yiyor ve ufku gözlüyordu. Günler böyle geçiyordu. Yine bir gün balık avlamak için yola koyulmuştu. Döndüğünde ne görsün, tek tutunduğu dal olan tahta kulübesi alevler içerisinde cayır cayır yanıyordu. Başına gelebilecek en kötü şeydi bu. Keder ve öfke içinde donakaldı. Artık bu ıssız adada başını sokabileceği bir kulübesi bile kalmamıştı. Bu üzüntüyle, Allah'ım bunu bana neden yaptın, diye feryat etti. O geceyi Allahü Teala'ya sitemler ederek üzüntü ve keder içinde geçirdi. Ertesi sabah erken saatlerde adaya yaklaşmakta olan bir geminin düdük sesiyle uyandı. Onu kurtarmaya geliyorlardı. Mutluluktan havalara uçacak gibiydi. Gelenlere "Benim burada olduğumu nasıl anladınız?" diye sordu. Cevap onu hem şaşırttı hem de utandırdı: ''Dumanla verdiğin işareti gördük, o işarete göre geldik. " İşte tutulan son dalın kırılması, ilahi yardımların önündeki son engelin de kalkması manasına gelir kimi zaman.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.