Tüm zamanların en çok okunan yazarlarından biri olan Agatha Christie, benim de pek çok kitabını okuduğum ve en sevdiğim yazarlardan biri. Ölümünden 21 yıl sonra yayınlanan bu öykü derlemesi Christie'nin muhtelif zamanlarda yazdığı ama kitap olarak basılmamış dokuz kısa hikâyesinden oluşmakta.
Öyküler muhtelif dönemlerde yazılıp bu kitapta derlendiği için herhangi bir tema bütünlüğü yok. Polisiye, aşk, gizem, gerilim gibi farklı temalar işlenmiş. Düşteki Ev adlı ilk hikâye, 1926'da bir dergide yayınlanmış. Yazarın ilk dönem öykülerinden biri. Soylu ancak geçmişteki zenginliğini yitirmiş bir aileye mensup olan bir adamın mutsuz yaşamının, gördüğü rüyalar ve aşık olmasıyla uğradığı değişimi konu ediliyor. Derlemedeki belki de en derli toplu öykü bu. Merak unsuru son sayfaya kadar devam ediyor.
Aktris adlı ikinci hikâye 1923'te bir dergide yayınlanmış ilk olarak. Yine yazarın ilk dönem eserlerinden. Polisiye kurgusu kuvvetli, sürükleyici ama kısa kesilmiş hissi veren bir öykü olmuş. Uçurum adlı bir diğer öykü de 1927'de bir dergide yayınlanmış. İngiltere kırsalında geçen bir aşk ve intikam öyküsü. Sonu oldukça şaşırtıcı ancak basit bir ilk dönem öyküsü olmaktan öteye gidememiş. Noel Macerası adlı bir başka öykü ise 1923'te bir dergide yayınlanmış. Polisiye temalı bu hikâyede Hercule Poirot da var. Dolayısıyla öyküde canlılık ve kurgu iyi. Derlemenin en iyi öyküsü bence.
Yalnız Tanrı öyküsü ise 1926'da yine bir dergide yayınlanan eserlerinden. Tüm unsurlarıyla bir aşk hikâyesi yazılmış. Tesadüf silsilesi ile olayların hızlı gelişimi gibi olumsuzluklar hariç ortalama bir öykü olmuş. Manx Altınları, 1930'da bir gazetede tefrika edilen Christie'nin en ünlü öykülerinden biri. Man Adası'na turizmi teşvik etmek amacıyla yazılan hazine avcılığı ile alakalı bu hikâye derlemenin en başarısız öyküsü diyebilirim. Çok rahat bir roman olarak tasarlanabilecek bu öykü, sanki kırpılarak birbirinden kopuk kopuk olay örgüleri meydana getirilerek oluşturulmuş. Merak unsurlarına yer bırakmadan sonuca varmaya çalışan oldukça kötü bir hikâye.
Duvarın Gizledikleri ise 1925'te bir dergide yayınlanan kısa öykülerden biri. Bir ressamın aşk hayatını konu alan, yer yer ilgi çekici, oturaklı bir kurguya sahip ortalama bir öykü. Bağdat Sandığının Esrarı içerisinde yine Hercule Poirot'nun olduğu ve 1932 yılında bir dergide yayınlanan bir öykü. Poirot'nun oluşu hikâyeyi son derece canlı kılmış. Merak unsurları ve kurgusu ortalamanın üzerinde. Derlemenin en iyi öykülerinden biri. 1924'te bir dergide yayınlanan Işıklar Sönünce de bir aşk hikâyesi. Derlemeye ismini verecek kadar güçlü bir öykü değil. Hatta kısa olmasına rağmen sıkıldığımı bir söyleyebilirim. Kurgusunun havada kaldığını düşünüyorum.
İnternetten edindiğim bilgilere göre, Poirot'nun yer aldığı iki öykü de (Noel Macerası ve Bağdat Sandığının Esrarı) daha sonrasında roman formatında genişletilerek yeniden basılmış. Bana göre derlemenin en başarılı hikâyeleri bu ikisi. Roman formatında daha da iyi olmuş olabilir. Okumak isterim.
Christie aşk hikâyeleri, romanları da yazan bir yazar ancak ne kadar başarılı olabildiği tartışılır. Aşk temalı romanlarını okumadığım için genelleme yapmaktan kaçınmayı tercih ediyorum. Ayrıca bu öykü derlemesindeki tüm hikâyelerin yazarın ilk dönemine ait olduğunu göz önünde bulundurmak gerekir. Bu nedenle yayınlandıkları yılları da yazdım. Dönemin pek çok yazarı gibi dergilere, gazetelere hazırlanan bu öykülerin tamamen ticari kaygılarla yazıldığını düşünmek de mümkün. Bunu da dikkate almak lazım gelir.
Sözün özü, Christie külliyatını okumak ve yazarın ilk dönemine ait önemli ipuçları edinmek isteyenlere tavsiye edebilirim.