İkinci defa okuduğum nadir kitaplardan biri.
Werther’in Acıları başlığını kitaba başlarken şöyle bir okuyor insan, sonra kitabın içine girince, hele bir de Werther Lotte’ye aşık olup da kendini bile unutup acı çekmeye başlayınca şöyle bir okuyup geçtiğimiz ‘acı’ kelimesini her hücrenizde hissetmeye başlıyorsunuz.
Nasıl bir acı bu böyle? Tarifi yok desem, Werther’in yazdığı mektuplarda kaleminden öyle güzel okuyoruz ki acısını..
Hangi birine kızacağımı şaşırdım.. Werther’in kendini yiyip bitirmesine mi? Lotte’nin saçma davranışlarına mı?
Aşk bir insanı ne hâle getirir sorusunun açık örneği..
Okurken duygulanmamak elde değil, Werther’in yaşadıklarını sanki ben yaşıyormuş gibi hissettim. Öyle içten öyle naif anlatmış ki aşkını..
Werther hariç bütün karakterlerden nefret ettim.
Gel Werther, ben severim seni diye bağırasım geldi sürekli. Gel beni sev sen, ben seni severim..
Tabii ki tavsiye ediyorum dememe gerek yok sanırım..
Okuyun, okuyun.. ama gözlere dikkat.. dolu dolu olmasın..
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021121,6bin okunma
...
Hatırladığım kadarıyla, Toronto'nun Ontario Gölü kenarındaki sanat merkezi Harbourfront'ta geçen bir perşembe gecesiydi. Harbourfront'un edebiyat faaliyetlerinden sorumlu sanat yönetmeni Greg Gatenby, Paris'teki iki dilli bir Kanada kitapçısı olan Abbey Kitabevi'ni destekleyen bir okuma günü düzenlemişti. Toronto'nun ünlü yazarlarından çoğu,
Şairin tüm şiir kitaplarının toplandığı bir eserdir
#Monna Rosa
#Şahdamar
#Hızırla Kırk saat
#Talhanın kitabı /gül muştusu
#Zamana adanmış söz
#Ayinler
#Leyla ile Mecnun
#Ateş Dansı
#Alın yazısı
Kitabın ilk bölümü olan Monna Rosa ve bu bölüme ismini veren şiir yazıldığı dönemden günümüze kadar şüphesiz en çok beğenilen Sezai Karakoç şiiridir.
Uğultulu Tepeler Uğultulu Tepeler bugün bir başyapıt olarak kabul ediliyor. Gotik bir roman olup, okuyucunun hayal gücüne çok şey bırakıyor ve yoruma açık bir kitap. Yorkshire West Riding'deki tepelerde karantinaya alınmış bir binadır. Uğultulu Tepeler, Bay Heathcliff'in meskeninin adıdır. Romanın başından itibaren, evin tarifi çok
~~~~~~~~~~KİTÂB-I AŞK~~~~~~~~~~
Türk ve Dünyâ Edebiyatı’ndan aşka, sevdâya, muhabbete dâir alıntılar... Katkıda bulunmak arzu eden sevgili okurlar davetlidir; lütfen buyrunuz!..
1
Sevgiliye sadakatin özü ve özeti, aşkını sır gibi saklamak, iyilik gördüğünde de, kötülük gördüğünde de bu tavrı değiştirmemektir...
Kitab-ı Aşk, İskender Pala
Yorgunsun… Bu dünyaya hiç de haberin olmadan geldin yıllar, yıllar önce. Bir ailenin en küçük üyesiydin o zamanlar. El bebek gül bebek büyütüldün. Ağladığın da oldu elbet, karnın acıktığında ya da altına yaptığında.. Herkes seni susturmak için pervane oluyordu etrafında, yüzünü güldürmek için yapmadıkları şebeklik kalmıyordu. Pek tabii üzüldüğün
Ahmed Arif
Nice aşklar okudum , nice aşklar tanıdım ama göremedim senin kadar güzel seveni .... Her satırını okurken içimin yandığını hissettim bu ne güzel sevdaymış, bu ne güzel bütün imkanları imkansızlaştıran , bütün aşkları unutturan bir aşkmış. Her cümlede sevdiğini anmak .... Sen aşkların en imkansızını sevmişsin , bütün olmazlara rağmen ne güzel sevmişsin... Ne acı sevilmediğin. Sen Aşk'ın , sevdanın , umudun anlamısın Ahmet Arif. Sen en güzel Aşık, sen bütün aşkların en güzel tarifisin sevilmemişliğine rağmen en güzel sevdanın anlamısın.... Seni tanımlamak ne zormuş meğer Aşkın en güzel tarifi
Sabahattin Ali'ye göre aşk: bütün mantıkların dışında ve tarifi imkansız olan mahiyeti bilinmeyen bir şeydir. hoşlanmak ve sevmek başka, istemek bütün ruhu ve vücuduyla her şeyi ile istemek çok daha başka bir şeydir. ve sabahattin Ali'ye göre de aşk böyle büyük bir şekilde istemektir. yani önlenemez bir istemektir.
_
Oscar Wilde göre aşk: Karşılıklı bir yanlış anlamadır.
_
Jean-Paul Sartre'ye göre aşk: iki insanın bilinçlerini birleştirme çabasıdır. Boşuna bir çaba, çünkü insan kendi bilincine mahkumdur.
_
Haruki Murakami'ye göre aşk: Makarnadır. ( Bence çok haklı bir tanım )
_
James Joyce'a göre aşk: Aslında hiç doğal olmayan bir olgudur ki kendini nadiren tekrar eder; ruh yeniden bakire kalamayacak hale gelir ve bir başkasının ruhundaki okyanusa dalacak gücü kendinde yeniden bulamaz.
_
Montaigne göre aşk: Aşk dediğimiz şey, arzulanan bir varlıkta bulacağımız tada susamaktan başka bir şey değildir.
_
Henry de Montherlant'a göre aşk: Ovaları kaplamış olan çok büyük ordulara benzer. Daha dün bütün görkemiyle orada dururken bugün bakarız, yerinde yeller eser.
_
Johann Wolfgang Von Goethe'ye göre aşk: Zaman kaybından başka bir şey değildir.
_
Son olarak ben aşkın tanımını yapabilecek kadar pişmedim . Tıpkı Eugene Delacroıx'ın da dediği gibi, "Aşkı anlatabilmek için yeryüzünde var olan dillerden çok farklı bir dil gerekir." Henüz bu dile erişebilmiş değilim :))