Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
BEN HAYATTA EN ÇOK BABAMI SEVDİM Ben hayatta en çok babamı sevdim Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk Çarpı bacaklarıyla -ha düştü ha düşecek Nasıl koşarsa ardından bir devin O çapkın babamı ben öyle sevdim Bilmezdi ki oturduğumuz semti Geldi mi de gidici - hep , hep acele işi Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi Atlastan bakardım nereye gitti Öyle öyle ezber ettim gurbeti Sevinçten uçardım hasta oldum mu, Kırkı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul'a Bi helallaşmak ister elbet , diğ'mi oğluyla! Tifoyken başardım bu aşk oy'nunu, Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu, En son teftişine çıkana değin Koştururken ardından o uçmaktaki devin, Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için Açıldı nefesim, fikrim, canevim Hayatta ben en çok babamı sevdim
Aşklar mı diyordun; anladım senin incindiğin, benimse yollara düştüğümdür yeniden...
Reklam
"Bizlerin, yani mühendislerin meslek hayatı siyah beyazdır. Renkli bir hayat hikayesi bizler için değildir. Televizyon programlarında; başta polisiye diziler olmak üzere, hastane ve doktorlar, mahkeme salonları ve avukatlar, sonu gelmeyen aşklar, hatta politikacılar için bile çevrilmiş sürüyle dizi var. Ama siz hiç mühendislerle ilgili bir diziye rastladınız mı? Bu dizilerde muhakkak karşı cinsten biri bulunuyor. Erkek doktorlar arasında başrol, kadın doktordadır, avukatlar bir kızı müdafaa ederler, aşk seruvenleri içinse söze zaten gerek yok. Halbuki bizim yaşamımız böyle mi? Bizim senaryolarimizdaki rol arkadaşlarımız; kafası kasklı, tulumlu işçiler, traşlı traşsız mühendisler, çatık kaşlı kontrollar... Dekorlarımızsa beton santralları taş ocakları, karanlık tüneller... Sözün kısası bu kitap boyunca sevgilim kelimesine rastlamanızın imkanı yoktur. " Ömrümüzün Kilometre Taşları-Feyzi Akkaya
Yaşamımı düşünüyorum da, hızı korkutuyor beni... Yarım yarım her şey... Akrabalar, çocukluk, okul, aşk... Hep acelem var gibi, hep ayaküstü yemek yer gibi... Belki o yüzden hep açım hayata. Telaşım bu telaş yüzünden mi acaba? Bir türlü doyamayıp, hep atıştırır gibi yaşamaktan mı? Neyse... Kahve yapayım mı?
Sayfa 48
KOYNUNDA KUCAĞINDA Derdest sevdanın koynunda, Ala bulanmış avcının elindeki madalyon, Sanki yaşam Sıralanmış domino taşları... Domino taşlarının en küçüğü umutlar,
" Bütün aşklar er ya da geç aynı sonla yüzleşmek zorunda kalmazlar mı?"
Reklam
AŞKLAR MI? Aşklar mı diyordun, anladım Senin incindiğin, benimse Yollara düştüğümdür yeniden.
SAVRULAN KÜLLERİ ÖMRÜMÜZÜN Bir kızın kocaman gözlerinde gördüm bulutların dağlara sessizce çöküşünü Çocuksu susuşları gördüm, kırılan sevinci Ve kalbimi puslu yamaçlardaki pusulara saldım çobanlar çoktan inmişlerdi ovaya bense yapayalnız bir ağaçtım doruklarda Harelenen sularda bir yanık kokusu ve uzun boyunlu bir kızın gülümseyişi Işık
hüzün marşı biliyorum, susacaksın bir kedi gecesi ellerin mum ve silah içinde, biliyorum, henüz tamamlanmamış bir inanç kolajı kudretli fikirlerdir vicdanlı aşklardır çok söylenegelmiş susacaksın, biliyorum, bu cevizsandıkağız asırlara kapalı. bu cevizsandıkağız hangi dudakların hatmini indirecekti bu cevizsandıkağız hangi tabutlara akran, hangi kabzalara erkete biliyorum, yaşlanacaksın bir kedi gecesi ansızın mumsuz, silahsız susacaksın, biliyorum, bu soygun hiçbir kenti kurtarmaz! bu soygun hangi yanlış yalnızlıkların ruhuna gönderildi bu soygun hangi dinlerin ibadet şekli ve son serüveni biliyorum, öldürüleceksin bir kedi gecesi tek kurşun ve tek sıkımla öleceksin, biliyorum, bu ihbar artık hiçbir aşkı kurtarmaz! bu aşklar yüzünden kaçırılıp öldürülmedi mi sanki kimi çocuklar bu aşklar yüzünden sarsılmadı mı dört düvelinden cihan ve tarih biliyorum, sen de öğreneceksin bir kedi gecesi 'teslim ol' çağrısında öleceksin, biliyorum, artık bu devrim hiçbir ölüyü yaşatmaz! bu endişe, bu tedirginlikle terfi ederken hayatlarımızın hep bir tarafı kasvetli arkadaş evlerinde beraberce mırıldanıldı o son hüzün marşı biliyorum, sen de ezberleyeceksin bir kedi gecesi satır satır kazanmayı kazanacaksın, biliyorum, artık hiçbir halk bizi boşu boşuna yaşatmaz!
"Aslina bakarsanız siz sevgili okurlarla nasıl bir ilişki kuracağımı da bilmiyorum. Kafamda okur-yazar ilişkisiyle ilgili soru işaretleri de var çünkü. Okurun kafasında dağınık halde gezinen fikircikleri derleyip toplayan, özneleyen, tümleçleyen, yüklemleyen biri midir yazar? Bunu yapabildiği oranda başarılı, yapamadığı kadar da aykırı mı sayılı? Yani okur düşündüğünü düşünen yazarı mı sever? Ama bu durum yazarın varlığını gereksiz kılmıyor mu? Siz kendi içinizde halledin, ben niye yazıyorum?"
Sayfa 4 - Sel Yayıncılık
Reklam
Yasakları kabul ettik.İnsanoğlu için yasaklı hayvandır da diyebiliriz.Mikroplar bile birer yasak değil mi?Aşklar yasaktır.Gün olur,sular,yemişler bile yasaktır.İnsanlar birbirine yasaktır.
- Seninki pek geçmişe benzemiyor ama.. + Çünkü yarım kaldı. - Yarıda kalan aşklar geçici değil mi? + Değil galiba.. En azından ötekilerden daha uzun ömürlü..
Sayfa 139Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.