Arif Bilgili
Elinde ufak bir bavul, gerçek dünyada belki yanıp tutuştuğun markaların hepsinden uzaksın. Zira burada ayakkabı giymek bile, kavgaya hazırlanmakla eş değer sayılıyor. O pahalı ayakkabıların hükmü yok anlayacağın. Bulutları, çimenleri, herşeyi özleyebileceğin bir mekana uğurlanıyorsun. Köstekli saat tıkırtısıyla ilerleyen
HAYATIM VE HAYATIMA OLAN SEVGİM ADINA YEMİN EDERİM Kİ, HİÇBİR ZAMAN BİR BAŞKA İNSAN İÇİN YAŞAMAYACAĞIM VE BAŞKA BİR İNSANDAN BENİM İÇİN YAŞAMASINI İSTEMEYECEĞİM.
Samuel Beckett . 1928-1930 yılları arasında İngilizce okutmanlığı yapıyor ve eserlerini İngilizce yazmaya başlıyor. Ardından aynı kolejde Fransızca okutmanlığı yapmaya devam ediyor. 1945’ten sonra eserlerini Fransızca yazmaya
ㅤㅤㅤㅤ
İsrail 34 gündür Filistin'e ölüm yağdırıyor. 28 bini çocuk olmak üzre toplam 89 bin sivil katledildi..
Buna özellikle destek olan Amerika ve İngiltere günün birinde elbet birer atom bombası yer. Ya da tektonik sebeplerden kırılgan bir yapıya sahip oldukları için, elbet biri Atlas, diğeri Pasifiğin dibine gömülür..
Olmaz olmaz deme. Bunu diyenler tarihe dönüp, Sodom, Gomorra, Ad, Semud, Medyen, Res, Karun halkının başına neler gelmiş ona baksın....
Ondan sonra mı? İsrail'i bize bırakın..
"Biz, Kitap'ta İsrailoğullarına:
'Sizler, yeryüzünde iki defa bozgunculuk ve fesat çıkaracaksınız, azgınlık derecesinde bir kibre kapılacaksınız' diye bildirdik.
Nitekim bozgunculuk ve büyüklenmenizin karşılığını görme vakti geldiğinde, kullarımız içinde çok güçlü kuvvetli orduları üzerinize musallat edeceğiz.
Onlar, ülkenizi baştanbaşa çiğneyip, evlerinizin içlerine varıncaya kadar her tarafı didik didik aradılar..
Nitekim bu yerine getirilmesi gereken bir vaat idi..
~İsra Suresi 4/5~
İnsanların anlaşması zordur der dururlar. Ne kadar kolay olduğuna şaşarsın...yeter ki tarafların ikisi de, kimsenin başkası için yaşamayacağını, tüm alışverişin mantık çerçevesinde yapılacağını kabul etmiş olsun.
Helios ışığını tüm gücüyle tenimizde gezdirirken, Kharitlerden doğma bir neşeyle, yanımda hırlayan, tıslayan Cerberus hizmet ediyordu bütün konuklara... Kadehlere değişik tatlarda Ambrosialar doluyor, anında tükeniyordu. Zeus’un keyfi yerinde olurdu, Hera’yı edebilseydi ikna. Hades’in gözlerinde Persephone’nin diri bedeni, Ares, Hephaistos’un
“ Bir öğle vakti bağlanan telefonda karşıma Oğuz Atay çıktı. Söze derhal sen diye başladı:
-“Sen rakı içer misin?”
+“Arada evet...”
-“Peki şalgam suyuyla birlikte içtin mi ?”
+“Hayır”
-“Güzel. O halde bu akşamüstü saat altıda Atlas Sineması’nın girişinde ol. Seni bir yere götüreceğim. ”
Dediği saatte buluştuk. “bir yer” dediği, Ağa Camii’nden