Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ey güzel insan, sen de onun gibi bir tutkunun esiriysen, onun acıları sana avuntu olsun, eğer yazgından veya kendi hatandan dolayı bir arkadaş bulamıyorsan, bu küçük kitap dostun olsun.
Hiçbir zaman umut ağacının dalına ipimi bağlamamam gerektiğini yine ve yeniden hatırlatıyor hayat bana. İşte diyor insan unutmak güzel bir yerde fakat hayattan alınan dersler hiçbir zaman unutulmamalı. En korunaklı deftere en kalıcı mürekkepler ile yazılmalı. Yanlışa düşmek elbette Ademeoğlunun kaçınılmaz sonudur, bunu adım gibi bilirim. Bildiğim
Reklam
102 syf.
·
Puan vermedi
·
14 saatte okudu
Yazarın okuduğum ilk kitabı. İlk sayfasından son sayfasına kadar korkuyu kaygıya ekleyip nereye gidiyoruz, nasıl bu hale geldik, durdurmak yerine eklemeler yapıp nasıl tüketen toplum olduğumuzu hayıflanarak okudum.. Hepimizin içinde olduğu gemi batıyor, bunu görüyoruz, ne mi yapıyoruz; bizi batıranların türlü sebepler öne sürüp bizi batmaya ikna edenlere alkış tutuyoruz. Ben bir fedakarlık yaptım diye avunuyoruz. Nereye kadar avuntu içinde yaşayacağız bir dur demek ne zaman aklımıza gelecek.. Yazar 'madem kötüler, o halde neden işleri rast gidiyor' derken Livaneli'nin Son Ada kitabında geçen "Aslında köpekbalığı neye göre kötü, yunus neye göre iyiydi? Belki de iyilik ve kötülük diye bir şey yoktu" kitabı okurken sıkça hatırımda kaldı. Alçaklığı türlü konumlarda görüyoruz. Birçoğunda bulunuyoruz hatta. Sorsan hepimiz durumdan rahatsızız ama benim yapmamla ne değişecek diyip kabuğumuza gömülüyoruz. Deve kuşu misali ama bizim kafamız hep kumda. Fakat unutmamamız gereken bir şey var yazarın da değindiği gibi 'kapılar kapandığında bütün insanlığın parmakları arada sıkışacak. Biliyoruz.' Evet. Biliyoruz. Kitabı okuyun, okutun, üzerinde bolca düşünün. Kaleminize yüreğinize sağlık hocam.
Hüseyin Hakan
Hüseyin Hakan
Diğer Alçaklar Gibi
Diğer Alçaklar GibiHüseyin Hakan · Fabrik Kitap · 20239 okunma
"Ey güzel insan, sen de onun gibi bir tutkunun esiriysen, onun acıları sana avuntu olsun, eğer yazgından veya kendi hatandan dolayı bir arkadaş bulamıyorsan, bu küçük kitap dostun olsun."
Bugüne değin okuduğum en güzel önsöz
"Ey güzel insan, sen de onun gibi bir tutkunun esiriysen, onun acıları sana avuntu olsun, eğer yazgından veya kendi hatandan dolayı bir arkadaş bulamıyorsan, bu küçük kitap dostun olsun."
Din, seçim ve uyum sağlama oyununu kısıtlar, çünkü herkese kendi mutluluk edinme ve acıdan korunma yolunu dayatır. Tekniği, yaşamın değerini düşürmek ve gerçek dünyanın tasarımını sanrılı bir biçimde çarpıtmaktır; bunun da ön koşulu zekanın sindirilmesidir. Bu bedel sayesinde, ruhsal bir çocuksuluğu zorla sabitleştirme ve kitlesel bir sanrıya dahil etme yoluyla, din pek çok insanı bireysel nevrozdan uzak tutmayı başarır. Ama bundan daha fazlasını da pek başaramaz. Söylemiş olduğumuz gibi, insanları mutluluğa götürebilecek pek çok yol vardır, ama insanı mutluluğa götüreceği kesin olan hiçbir yol yoktur. Din bile vaadini yerine getiremez. Mümin "takdiri ilahi"den bahsetmek zorunda kaldığında, acı karşısında kendisine son avuntu olanağı ve haz kaynağı olarak yalnızca koşulsuz boyun eğmenin kalmış olduğunu itiraf etmiş olur.
Reklam
Ey güzel insan, sen de onun gibi bir tutkunun esiriysen, onun acıları sana avuntu olsun, eğer yazgından yada kendi hatandan dolayı bir arkadaş bulamıyorsan, bu küçük kitap dostun olsun.
Duvarlar sürekli yer değiştirirken o sırada matem tutanlar bulamazlar hiçbir avuntu ve bu muazzam mavi dünyamız bir yapraklar evi gibi gelir göze rüzgar esmeden hemen önce
Sayfa 613 - Monokl EdebiyatKitabı okudu
Binbaşı atı sürdü. Bu kez dört nal, uçuyoruz. En rahatı dört nal. Çünkü dört nalda, benim gibi acemi binici çalkalanmıyor. İhtiyat bölüğünün önüne gelince, Binbaşı birden atını yine durdurdu. Ben yine uçtum ki, bu seferki uçuş, Hazret-i İsa uçuşu... Allah'ını seven beni tutmasın. Ben uça uça, doğruca... Nereye biliyor musunuz? Önümde, at üstünde duran Binbaşı'nın sırtına... Yeryüzünde bir insan için bundan büyük bir terslik olamaz. şimdi, Binbaşı'nın atı üstünde iki kişiydik: Binbaşı ve habercisi... Belalar içinde, yine de insanoğlu bir avuntu bulabilmeli. Binbaşı'nın arkasına düştüm, ya önüne düşseydim... Binbaşı başım çevirip: - O ne? diye bağırdı. Kendimi yere attım. - Efendim... diye başlayıp bi şeyler kekeledim. İyi ki Binbaşı üstelemedi. Kendi atıma sıçradım.
Nesin yayınlarıKitabı okudu
192 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Şöyle afili bir giriş lazım bu kitabın incelemesine. Biraz vurdumduymaz, biraz korkusuz, yasakları çiğneyen bir giriş. "Kılığı düzgün bir adamın sokakta simit yemesi yasaktır" diyor Yusuf Atılgan. Bütün yasaklar gibi bunun da bir kaçamak yolu yok mu? Var, var elbet. Ama biz alışılmışın dışına çıkmayız. Düzene kafa tutmayız. Başkaları
Aylak Adam
Aylak AdamYusuf Atılgan · Can Yayınları · 201959,9bin okunma
Reklam
Bazen düşünüyorum ve kendi kendime konuşuyorum tüm insanlık eşit şartlarda adalet terazisinde yaşayamaz mı herkes sade bir hayat süremez mi zenginlik diye bir şey olmayabilir hayattaki tüm koşuşturmaca maddi anlamda olmayabilir mesela insanlar istediği yerleri gezip dolaşması hayattaki amaçlar uğruna kimsenin kendisini yıpratmadığı bir hayat olabilir belki, ülke sınırlarının olmaması gerekir isteyen istediği yerde insan gibi yaşamak koşulu ile hayatını sürdürebilmesi herkes kendi sevdiği mesleği işi yapmak ister illaki bu işten para kazanmasına gerek yoktur. Çünkü eşit şartlar sağlanmıştır ölüm diye bir ilahi mesajın olduğunu unutmamak için illa belli bir kesimin ölmesi savaşların yıkımların olmasına gerek yoktur düşmanlar biriktirmek gibi bir şeyin olmaması gerekir insanlık olarak ölümün olduğunu biliyoruz ama ölüm bize geldiğinde sanki sona erecekmiş gibi bir avuntu aldatmaca içinde sürüklenip gitmekteyiz ölümün her daim insana yaşamdaki canlılığın sona ereceğini hatırlatıyor olmasına rağmen bazı durumlar zamanın tükenmez bir şeymiş gibi bizi aldatmasına izin vermek büyük bir ahmaklıktan başka bir şey değildir
Ey güzel insan, sen de onun gibi bir tutkunun esiriysen, onun acıları sana avuntu olsun, eğer yazgından veya kendi hatandan dolayı bir arkadaş bulamıyorsan, bu küçük kitap dostun olsun.
Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
"Mama Nono biraz ötemizde köpeğiyle oynayan bir adamı işaret etti. "Şuna bir bak!" dedi. Adam elindeki topu atıyor, köpek topun peşinden ok gibi fırlıyor, yere düşer düşmez hatta çoğu zaman havada- topu kapıp sahibine geri getiriyordu. "Eğer zihninden geçen her düşüncenin peşinden koşarsan, sen de o köpek gibi olursun"
Hoca sağlam tarih bilgisini didikledi: Ertuğrul Gazi'yi, Os­man'ı, Murat Hüdavendigar'ı ve sonra Yıldırım'ı, Fatih'i, Kanunu Süleyman'ı düşündü. Büyük zaferleri, büyük bozgunları, bilhassa bunları hatırladı. Yıldırım'ı, o korkunç yenilişi, o yürek paralayıcı çöküp dağılışı bütün yönleri ile hatırladı. Bugünkü durum onun yanında bir avuntu gibi kalırdı. Böyle iken ne olmuştu? Osmanlı ruhu idi bu ... Bu mucizeler pınarı idi, bitmez tüken­mez iman yaratıcılık ve kudret pınarı idi. Asıl felaket bu pınara sırt çevirmek, bu pınarın gözlerine taş tıkamak değil de ne olurdu? Hayır. Hoca'nın aklı ve gönlü başka türlü düşünmeye, Çele­bi Mehmed'e ve Yavuz Sultan Selim emanetine ihanete razı ola­mıyordu. Dahası da vardı. Kuvayı Milliye denilen bu hareket iddia etti­ği hedefe varsa ne olacaktı? Bir devlet kavgasıdır başlamayacak mıydı? lhtiraslar başıboş kalıp binbir dalavere, çeşit çeşit gad­darlıklarla milletin başını yemeyecek miydi? Devlet temelinden yıkılmayacak mıydı? Yeni bir devlet kurmak kolay mıydı? Bu iş çete reislerinin harcı mıydı? Osmanlı ülkesini, Osmanlı Devleti kurtarabilirdi, kurtulu­şun belki en zor, en dolambaçlı, en yorucu yolu bu olacaktı, ama bu yol en emin yol olacaktı.
Sayfa 131Kitabı okudu
Bugünü Yaşama Arzusu
#Schopenhauer *Yazar #Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihal olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve
1.257 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.