Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Aydın olmak; güzel kıyafetler giymek, kolalanmış yaka takmak ve başında modern bir şapka taşımaktan ibaret değildir. Aydınlar halkın beynidir. Halk, sizleri okuduktan sonra iyi bir maaş almak, akşamları vaktinizi kahvehanelerde geçirmek ve sözde okuma salonlarında iskambil ya da domino oynamak üzere yetiştirmemiştir. Bu durumda bir aydın değil zeki bir küfsünüz...
Aydın olmak efendi elbisesi giymek, kolalı yakalara sahip olmak veya şık bir şapka takmak değildir. Aydın sınıfı halkın beynidir. Halk, sizleri eğitiminizi tamamladıktan sonra iyi maaşlar alasınız, akşamları restoranlarda okuma salonu denen yerlerde kâğıt ve domino oynayasınız diye yetiştirmedi. Bu şekilde aydın olamazsınız. Bilgili bir bakteri, küfsünüz adeta. Sizler halkın aklını, iradesini, enerjisini ve vicdanını uyandırmak zorundasınız. Daha iyi bir hayatın nasıl kurulacağını, nasıl daha iyi yaşayacaklarını halkın en alt tabakalarına; işçilere, köylülere öğretmek zorundasınız.
Reklam
Emperyalistler,her İslam memleketinde,dinden nefret eden ve dini prensiplerden uzak yaşamayı gaye edinen birnevi aydınlar zümresi yetiştirmeye özellikle önem vermiştir.Öyle ki,bu zümre,elindeki propaganda vasıtalarıyla,dini hakikatları veya dini yaşayışı,yobazlık,gericilik ve tutuculuk gibi ürpertici tanımlamalarla geniş halk kitlelerine takdim etmiştir.Aydınlar arasında ,İslam nizamına dönülmesi gerektiği tezini müdafaa eden her aydına karşı özel bir cephe kurulmuştur. Çünkü bilhassa aydın bir zümrenin bu şekildeki tavsiyeleri, Haçlı emperyalizminin iki asırdan beri devam ettirmekte olduğu büyük gayretlerin boşa gittiğini göstermekteydi.Ne yazık ki emperyalistler bu hususta gerçekten başarı gösterdi.Müslümanları dinlerinden uzaklaştırmaya muvaffak oldular.Gerçi bu memleketlerde hala"İslam"dan bahsedilmektedir.Ve üstelik bu milletler, sırası gelince,"müslüman"olduklarını iddia ederler.Fakat bu iddianın gerçekte hiçbir fonksiyonu yoktur.Emperyalistler,halkın yeniden İslam nizamına dönüşü gayesiyle İslam dünyasında cereyan eden bütün teşebbüsleri engellemeye muvaffak oldular.
Sayfa 186
Misyonerler "ilmi fitneleri"ni İslam'ın"kültürlü"evlatları arasında neşretmekteydi. Önce ilk ve orta dereceli okullar,sonra da yüksek okul ve üniversiteler mevzuu karışıklığın yayılması için gerekli ortamı hazırlamış bulunuyordu.Misyonerlerin hedefi umumiyetle halk kitleleriydi.Kitaplarında böyle yazılıdır.Gerçekten de hadiseler bu şekilde olmuştur.Misyonerler köy ve kasaba halkları arasına da sızma imkanını bulmuşlardı. Müsteşriklere (oryantalistler) gelince: Onların hedefi münevverlerdi (aydınlar). Faaliyetleri onlara yönelmişti.Çünkü müştekrikler tarafından yürütülecek olan fikri,felsefi,teşrii (kanunlara dair),içtimai ve iktisadi mevzuları ihata eden(içeren) İslam aleyhtarı propagandaları ancak bu zümre anlayabilir ve tesir altında kalabilirdi.Zaten daha evvel okul ve üniversitelerde hazırlık mahiyetinde kendilerine birtakım zehirli fikirler zerkedilmişti.Bu sebeble münevverlerin(aydınların),müsteşrik telkinlerine uymaları gayet kolay olacaktı.Artık bu zehiri gelecek nesillere aşılama vazifesi bu aydın insanlara bırakılabilirdi.Onlar da,kitaplarında,evlerinde ve toplantı yerlerinde bu vazifeyi rahatça yerine ifa ederdi.Aradan bir zaman geçtikten sonra,İslam adına şüphelerden başka birşey hissetmeyen,bilmeyen kültürlü bir nesil yetiştirilebilirdi.
Sayfa 148
Ekim devrimiyle rus halkının yahudi diktatörlerin kölesi haline gelmesi
Harpten önceki Rusya'da aydın tabaka, kendini halka bağlayacak bir aracı tabakanın mevcut bulunmamasından dolayı, halk tarafından her an yok edilebilirdi. Fakat Rus halkı fikri ve ahlaki seviye bakımından sıfırdı. İşte bir cahiller toplumu olan Rus halkı, aydınlara karşı tahrik edilince, Rusya'nın kaderi birden değişti ve inkılap başarı kazandı. Neticede, Komünist ihtilali galip çıkınca, cahil Rus halkı, Yahudi diktatörlerin, müdafaadan mahrum birer kölesi haline geldi. Yahudi diktatörlerse, bu despotluğa, "halk cumhuriyeti" adını verecek kadar sahte ve ustaca hareket ettiler.
Sayfa 372Kitabı okudu
Zeki Velidi'nin talebesi olmakla iftihar ederiz!
Zeki Velidi'ye Atsız'ın ne kadar bağlı olduğu ve ona ne kadar değer verdiği, Atsız Mecmua'daki çeşitli haberlerden anlaşılır. Dergi, ilmî ve fikri ağırlığıyla yayınına devam ederken bir hadise olur. Ankara Halkevi'nde (tarihî Türk Ocağı binasında) Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti'nin Birinci Türk Tarih Kongresi yapılmaktadır.
Reklam
İyi dediğimiz şey halk için zevkte, aydın kişiler içinse, düşüncededir.
Askerlik, insanı devlet içinde eriten en önemli etken olarak görülüyor. Kişiliğini bulamayan insan, daha büyük saydığı bir kavram içinde ezilmekle, sanki onun kişiliğini ediniyor, öyle hissediyor. Bir şey adına hareket ediyor artık. Burada tek kişi önemsizdir. O halde onun önemsiz bir kişiliği olması da önemsizdir. Memur da bir bakıma öyledir. Halktan kopan her halk adamı da öyledir. Toplumcularımız da çoğunlukla aynı biçimde hissettiği için asker-aydın yakınlaşması belki de bu ruhsal temele oturuyor.
Emre Kongar'm Türkiye'de yazma serüvenine başlama­sı tam da l 960'lı yılların sonlarına rastlamaktadır. Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdikten sonra bir yıl kadar Ameri­ka Birleşik Devletleri'nde bulunmasını müteakip Hacette­ pe Üniversitesi'ne Sosyal Çalışma Yüksek Okulu'nu kur­ mak üzere müdür olarak atanmıştır. Başlamasını takip eden günlerde de Türkiye' de başat olan eğilim çerçevesinde gün­cel düşünsel hayat içinde bir yer edinmiştir. Genellikle de Türkiye'deki temel düşünsel doğrultuyla uyumlu olmuş­tur. Kitaplarım çıkarmay a başladığı dönem de 12 Mart dar­ besinin hemen sonrasına rastlamaktadır. Yazdıklarının an­ lamlandırması açısından bu durumun özel bir önemi var­ dır. Öğretim üyesi ve aydın olarak temel vasıflarından biri fazla yazması ve yazdığı dönemdeki düşünsel ortama uyum sağlama endişesidir. 1970'li yıllarda Türkiye'de entelektüel iktidar bir anlamda Marksistlerdedir. Bunun yanında Cum­ huriyet Halk Partisi'nde somutlaşan sosyal demokrasi de ik­ tidara yakın bir yerde durmaktadır.
Sayfa 74 - İletişim yayınları 2018Kitabı okudu
İyi dediğimiz şey, halk için zevkte, aydın kişiler içinse, düşüncededir
Sayfa 220Kitabı okudu
Reklam
Altıncı Kitap
b - Öte yandan şunu da bilirsin ki, iyi dediğimiz şey, halk için zevkte, aydın kişiler içinse, düşüncededir.
Sayfa 220 - +1Kitabı okuyor
Sanki bugünü anlatıyor...
"Lanet olsun! Halk ayılmamacasına kafayı çekiyor, aydın gençlik derseniz, işsizlikten birtakım teorilere kendini kaptırmış, düşler dünyasında yaşıyor; ülke bir baştan bir başa Yahudi akınına uğramış sanki, adamlar ortada para diye bir şey bırakmıyorlar; geri kalanlarsa kendilerini zevk ve eğlenceye vurmuşlar, rezil bir hayat sürüyorlar."
SAİD NURSİ'NİN MEHDİLİK İDDİASI
Nur Risaleleri'nde Hristiyan ve Müslümanların ittifakına (!) Said Nursî tarafından Mehdî (a.s.) de iştirak ettirilmiş ve bu ittifakın programı olan Risale-i Nur'u Mehdî'nin neşir ve tatbik edeceği de iddia edilmiştir: "...sonra gelecek o mübarek zat (Mehdi), Risale-i Nur'u bir programı olarak neşr ve tatbik
Sayfa 442Kitabı okudu
Rousseau'ya göre cumhuriyet ile monarşi arasındaki biricik fark
Monarşi yönetimini cumhuriyet yönetiminden her zaman aşağı durumda tutan en önemli ve kaçınılmaz eksiklik şudur: Cumhuriyet yönetiminde halk oyu, hemen her zaman yalnız aydın ve yetenekli kişileri yüksek görevlere getirir; bunlar görevlerini onurla yaparlar. Oysa monarşilerde yüksek görevlere erişenler çoğu kez birtakım insan taslakları, düzenbaz, entrikacı, aşağılık kimselerdir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.