Mutlu olmak korkunç bir şey! İnsan halinden nasılda memnundur! Bunun kendisi için yeterli olduğuna nasıl da inanır! Yaşamın yanlış hedefi olan mutluluğa yönelirken, gerçek hedef olan sorumluluk nasıl da unutulur.
Bir insanı ezip mahvetmek, ona en korkunç bir katilin bile duyunca titreyeceği kadar ağır bir ceza vermek isteyenlerin, insana yaptığı işin tamamen anlamsız, faydasız olduğu duygusunu vermesi yeterlidir.
“ Kutsal olan hakikat değil, kişinin kendi hakikati için çıktığı arayıştır! Kendi kendini sorgulamaktan daha kutsal bir şey olabilir mi? Kimilerine göre benim felsefi çalışmalarım kaygan bir zemine oturtulmuş. Görüşlerimde sürekli kaymalar oluyormuş. Ama kaya gibi sağlam bir sözüm var: Neysen o ol. Hakikat olmadan kişi kim ya da ne olduğunu nasıl keşfede bilir?”
...Yeterince uğraşıp sakinleştirince, ihtiyar sonunda girmeye karar verirdi ve sessiz sessiz, dikkatle kapıyı çalar, önce sadece kafasını uzatır ve oğlunun öfkelenmeyip başını ondan çevirmediğini görünce, sessizce içeri girer, paltosunu, yırtık pırtık, delik, sökük uçlarıyla hiç çıkarmadığı şapkasını çıkarırdı – hepsini kancaya asar, bütün bunları usulca, ses çıkarmadan yapardı; sonra dikkatle yerde sandalyeye oturur ve oğlundan gözlerini ayırmazdı, her hareketini takip eder, Petyonka’sının ruh halini tahmin etmeye çalışırdı. Eğer oğlunun canı sıkkınsa, ihtiyar bunu fark eder, hemen yerinden kalkıp, “Neyse Petyonka, bir dakikalığına gelmiştim. Uzağa gidiyordum, geçerken dinlenmek için uğradım,” derdi. Sonra sessizce, uysalca paltosunu, şapkasını alır, sessizce kapıdan çıkar ve ruhunda köpüren acıyı bastırmak ve onu oğluna belli etmemek için büyük çaba harcayarak giderdi...