Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
136 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Okumuş olduğum ilk Aytmatov eseri, nereden bilebilirdim ki Aytmatov’un beni böylesine bir duygu silsilesine sürükleyeceğini ve büyük bir etki bırakabileceğini üzerimde. Toprak Ana, savaşın ardında bıraktığı etkileri, sarsıntıları, yıkılan hayatları, ben öğretmen olmak istiyordum diyen gencecik çocuk askerlerin hayallerini umutlarını, geride kalanların mücadelesini anlatıyor bizlere. Savaşmadan yaşayamaz mı insanoğlu? sorusunu yöneltmeyi de ihmal etmiyor fakat bir cevap almaktan ziyade sanki hayatı sorgulatmak istercesine soruyor o soruyu bizlere. Okurken kalbim, ruhum tüm benliğim Tolganay ile birlikteydi. Tolganay güçlü mü güçlü bir Kırgız kadını. İkinci dünya savaşı sırasında toprakları, halkı ve biricik gelini Aliman için verdiği mücadelesi ile insanın kalbinde taht kuruyor ve aynı zamanda da içimde kalan bir ukdeye sebep oluyor. Kitabın her sayfası acı dolu her sayfası özlem barındırıyor, bir de araya giren toprak ananın konuşmaları yok mu her defasında insan neye uğradığını şaşırıyor. Kalemini geç tanıdığım için kendime çokça kızdığım Aytmatov’un bu eserini okumanızı şiddetle öneriyor, kitapta çok beğendiğim bazı kısımları sizlerle paylaşıp keyifli okumalar diliyorum. Candan istediğim, şey öğretmen olmaktı. Ama, beyaz tebeşir ve cetvel yerine, elime asker tüfeği almak zorunda kaldım. Bunun sorumlusu da ben değilim. --- Geleneklerimize göre bir kadın ölüyü gömmek için mezarlığa gidemez, bu işi erkekler yapar. Ama ben gittim ve kimse bir şey diyemedi. --- O yılın ilkbaharında Aliman’ın mezarına çiçekler diktim . Her bahar dikiyorum . Çiçekleri çok severdi .
Toprak Ana
Toprak AnaCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202261,6bin okunma
Kendime hayret ediyorum, kendimden memnunum, aynı zamanda kendimi anlamıyorum, kendimi bazen çok düşünüyorum. Bazen dertliyim, bazen çok mutlu. Arıyorum varoluştaki tüm ipuçlarını, kazıyorum. Kazdığıma düşüyorum. Sağlam temelleri bulamıyorum. Bulmuş gibi oluyorum, tekrardan parlamalar dünyasına kanıyorum. Yargılarım bitmiş ama canlı gibi. Çözdüğüm, emin olduğum bir şey yok. Çıldırıyorum, ayılıyorum, düzeliyorum. Yıpranıyorum... Her şeyin üstümde sürdüğünü biliyorum, her şeyin bensiz geçip gittiğini biliyorum. İnandığım çok şey varmış ama anlama çizgim kaybolmuş gibi. Dünya çok acımasız, yine de her şey Tanrı'nın bir lütfu gibi... Her şey ikili gibi, kalbim ve beynim. Korkum ve inancım... Kendime, düş kırıklıklarıma iki defa inanıyorum... Kendim ve kendim olmayan için. Anlam ve anlamsızlıklara iki defa zaman ayırıyorum... Bilmek ve bilmemek için... Sanki sökülüp dökülen bir parçayım, hiç yerine oturmayacak.
Reklam
Berger'e Aşık Arzu'nun diyecekleri var :)
Her yılın bu gününü Berger günü olarak kutlayacağım siz de davetlisiniz 😃 haydi herkes Berger okusun, seneye hazırlıksız yakalanmayalım 🥳 14. Kitabı elimde ve artık bir şeyler söyleyebilirim sevgili adamımın hakkında 🤭 Biliyorsunuz ona aşığım fakat tanışamadık malum 🥺 Kitapları var neyse ki.. Bir sıralaması var mı, Berger okumaya nereden başlanmalı sorularını bugüne kadar beklettim, bence zamanıdır. Berger'in yazdığı kitapların temaları birbirinden büyük ölçüde farklı. Bu sebeple herhangi bir kitabı ile başlanırsa olur gibi yani burada Cioran konusunda yaptığım öneriye ihtiyaç yok😃 Fakat yine de bana kalırsa "Ve Yüzlerimiz, Kalbim Fotoğraflar Kadar Kısa Ömürlü" harika bir başlangıç olur. Diğer kitaplarının kısaca içeriklerinden bahsederek de fikir vermek isterim: Domuz Toprak'ta köylü yaşamını, Yedinci Adam'da göç gerçeğini, Kıymetini Bil Her şeyin kitabında yakın zaman iç savaşları, bombaları, patlamaları, insanlık durumlarını, Hosbeş'de Rosa Lüksemburg' a hislerini, Buluştuğumuz Yer Burası'da göçüp giden sevdikleri ile buluşmalarını müthiş bir şekilde döküyor yazıya. Ve tüm kitaplarının neredeyse tek ortaklıkları olan "İnsanın sonsuz hissinin kağıda resmedilişi", aynı zamanda da "berger ile sohbet zamanı" tadını bulabilirsiniz onda. 🖤
"Bu akşam kalbim ve midem paramparça, sonunda kendime hayatın belki de bu olduğunu söylüyorum. Fazlasıyla umutsuzluk. Ama aynı zamanda, güzel bir-iki an."
Sayfa 300Kitabı okudu
Bu kadar güzel, aynı zamanda bu kadar sancılı bir günün doğuşunu hiç görmemiştim daha önce. Güneşin aydınlatacağı, daha bir gün öncesine kadar, bende sadece gidip onları görmek için şiddetli bir arzu uyandıracak olan, şimdi kayıtsız kaldığım nice manzarayı düşününce, hıçkırıklarımı bastıramadım; tam o sırada, altından bir yumurtaya ben- zeyen güneş, otomatik bir şekilde sunulan bir adak misali, adeta hayatımın sonuna kadar her sabah, her türlü hazzı feda ede- ceğim kanlı kurban törenini, her gün şafakta, günlük kederimin, kanayan yaramın tazelenmesinin ciddiyetle kutlanmasını simgelemesine, yoğunlukta meydana gelen bir değişimin, pıhtılaşma ânında yol açacağı denge bozulmasıyla harekete geçmiş- çesine, resimlerdeki gibi iğne iğne alevlerle, bir süredir arkasında, kıpır kıpır, sahneye çıkıp ileri atılmayı beklediği hissedilen perdeyi tek sıçrayışta yırtarak içeri girdi ve perdenin esrarengiz, donuk bordosunu bir ışık seline boğdu. Kendi ağlayışımı duydum. Ama o anda, kapı hiç beklenmedik şekilde açıldı ve kalbim çarparak, karşımda büyükannemi görür gibi oldum; da-ha önce de böyle hayaletler görmüştüm, ama sadece uykumda. Yani bütün bunlar, bir rüyadan mı ibaretti? Ne yazık ki tamamen uyanıktım.
Sayfa 543Kitabı okudu
520 syf.
·
Puan vermedi
Bu kitap üzerine uzun bir süre düşündüm.Kitap Osmanlı padişahı II. Selim'in oğlu III. Murad zamanında geçer (yani 1590'larda). Yaklaşık 400 yıl öncesine ait bi olayı kurgulamak, o zamanki yaşantıyı okuyucunun gözlerinde betimlemesini sağlamak çokk zor bir iş olsa gerek. Yazarın okuduğum ve okurken hayran kaldığım, beni sanatla, zaman zaman tarih bilgileriyle mest eden ilk kitabı.Orhan Pamuk sen ne güzel yazarsın. Kalemine, bilgine, emeğine sağlık... Kitabın ilk cümlesi Şimdi bir ölüyüm ben, bir ceset, bir kuyunun dibinde. Son nefesimi vereli çok oldu, kalbim çoktan durdu, ama alçak katilim hariç kimse başıma gelenleri bilmiyor... İlk cümleden etkiliyor, içine alıyor insanı.Kitapta ben dili kullanılmış, her karakter aynı zamanda bir anlatıcı...Okuyucu kitabın sonuna kadar katilin peşine düşüp bulmaya çalışıyor. Hem bir polisiye havasında, hemde değil. Hem bir aşk kitabı aynı zamanda sanat tarihiyle de ilişkili. Polisiye-Aşk-Sanat üçlüsü çok güzel ve tadında işlenmiş... Geçmişi o geçmişi yaşayan kahramanların gözünden görebilmek insana ayrı bi haz veriyor...incelememi kitaptan çok sevdiğim Bi alıntıyla bitirmek istiyorum.. :) İnsan aslında mutluluk resmindeki gülümsemeyi değil, hayattaki mutluluğu arar.Nakkaşlar bilir bunu, ama resmedemedikleri de budur.Bu yüzden bu hayattaki mutluluğun yerine, görmenin mutluluğunu koyarlar.
Benim Adım Kırmızı
Benim Adım KırmızıOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 202316,2bin okunma
Reklam
470 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Kasvet ve Kendilik Cesareti
Asalet İsyanı Charlotte Bronte, sınıf farkının yozlaşmış asalet algısına sert darbeler vurur romanlarında. İsmet Özel’in “tevarüs edilmemiş asalet” tanımlamasıyla örtüşür niteliktedir bu yorum. Romanlarında o dönemin popüler ilmi Frenoloji ilgisini de sezdiren Charlotte, Jane Eyre romanında o dönem için yeni ve cesur bir asalet yorumu getirir.
Jane Eyre
Jane EyreCharlotte Brontë · Bordo Siyah Yayınları · 200431,4bin okunma
712 öğeden 451 ile 460 arasındakiler gösteriliyor.