Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dün yaptığımız tüm kirli işler bugünümüzü geçer nihayet yarın da mezarınızı örtecek toprak toz olur. Zulüm ile abad olanın ahiri berbat olur
Sayfa 169 - Kapı yayınlarıKitabı okuyor
SubhanAllah
İmam Şâfiî, Bağdat'a gidip İmâm-ı Âzam'ın mübarek türbesini ziyaret ettiğinde kıldığı iki rekât namazın ara tekbirlerinde ellerini kaldırmamıştır. Bir rivayette kıldığı namaz, sabah namazı olduğu hâlde Kunut dualarını okumamış ve sebebini soranlara, "Şu makamın sahibi olan Hz. İmam'a uyup huzurunda edebimden dolayı muhalefetimi terketmeyi istedim." demiştir.
Sayfa 39
Reklam
İmam Şâfiî demiştir ki: "İmam Mâlik hazretlerine, 'Ebû Hanîfe ile görüşmeniz sırasında kendisini nasıl gördünüz?' diye sorduğumda, 'Öyle kâmil ve dikkatle araştıran bir kimse daha olamaz. Farz edelim eğer şu sütun için altındır demiş olsaydı, elbette sözüne delil ve şahit getirir ve imkân dışı görünen şeyleri gün gibi ayan ederdi.' "
Sayfa 39
İmam-ı Azam
Hanefî mezhebinden olmayan insaf sahibi kimseler bile Ebû Hanîfe'nin fıkıh ilminde herkesten önde ve üstün olduğunu kabul etmişlerdir. Hatta imam Şâfiî, "Bütün insanlar fıkıh ilminde Ebû Hanîfe'nin çocukları sayılır. Fıkıh ilmini hakkıyla öğrenmek isteyenler onun ashâbından ayrılmasın." demiştir.
Sayfa 39
128. Ya Rabbi ! Marifetime kulluğumdaki noksanlığımı bağışla. İmam-ı Azam Amin
Tebeşir YAYINLARIKitabı okuyor
Zamanın birinde bir padişah, vezirleri arasından vezir-i azam' ı yani baş veziri seçmeye karar verir. Büyükçe bir saray kapısı yaptırır. Yaptırdığı kapıya baştan aşağı onlarca büyük kilit yerleştirir. Sonra vezirleri buyur eder: "Vezir-i azam olmak isteyenin, birazdan göstereceğim kapıyı anahtar veyahut herhangi bir alet kullanmaksızın açması gerekmektedir" diyerek müsabakayı ilan eder. vezir adayları, kapının ihtişamı karşısında, "Anahtarlar bizde dahi olsa bunu açmak günler sürer Sultanım" diyerek müsabakadan çekilirler. Geriye ancak bir vezir kalır. Ki bu vezir, di­ğerleri arasında en küçük cüsseli ve en zayıf yapıda olanıdır. Padişah, "Bu pehlivanların açamadığını sen nasıl açacaksın" diye merakla sorduğunda şu cevabı alır: "SULTANIM! BU KAPI­NIN AÇILMA İMKANI YOK GİBİ GÖRÜNÜYOR. LAKİN BİZE İTMEK DÜŞER. " Elini uzatıp kapıyı hafifçe ittiğinde, kapının açılıverdiğini ve aslında kilitlerin hiçbirinin kapalı olmadığını fark eder ve vezir-i azamlığı elde eder.
Reklam
Anadolu halkları üzerine, 'İbn Battuta'
'Halk, İmam-ı Azam Ebû Hanife Hazretleri'nin mezhebindendir. Hepsi Ehl-i Sünnet'tir. Aralarında ne Kaderî, ne Rafızî, ne Mu'tezilî, ne Haricî ne de başka bir sapkın bulunmaktadır. Yüce Allah onları bu faziletleriyle diğer insanlardan üstün kılmıştır. Ama haşiş (esrar) çiğnemekten de çekinmezler.' İbn Battuta
Sayfa 112Kitabı okudu
Amma Kur'an'ın halis ve tam şakirdi ise, bir abddir. Fakat âzam-ı mahlukata karşı da ubudiyete tenezzül etmez. Ve Cennet gibi en büyük ve âzam bir menfaati gaye-i ubudiyet yapmaz bir abd-i azizdir.
Sayfa 161 - Zehra Yayıncılık
Ölüm nereden başlar.
Şair-i azam yakınlarına "İnsanlar galiba yavaş yavaş ayaklarından ölüyor" demiş. Üstadım siz şanslıydınız Günümüzde önce kalpler ölüyor. Hem de yaşarken...
İmâm-ı Azam hazretleri, أَعْظَمُ الْمَصَائِبِ فَوَاتُ وَقْتٍ بِلَا فَائِدَةٍ "Musibetlerin en büyüğü, vaktini faydasız yere harcamaktır" buyurmuştur.
Sayfa 204
Reklam
Nitekim nefsinde amelini beğenmeyi gör- düğünde düşünür ve der: "Benim âmelim ancak bedenim, âzam, kuvvet ve ira- demle meydana gelmiştir. Halbuki bütün bunlar benden ol- madıkları gibi elimde de değildirler. Ancak Allah'ın yaratışı ve bana olan faziletidir. Allah'tır beni ve uzvumu yaratan... Kuvvetimi, irademi halkeden... Allah'tır kudretiyle uzvumu harekete geçiren... Kudret ve iradem de böyledir. O hâlde, ben, nasıl amelime veya nefsime güvenir, beğenirim? Hål- buki nefsimi nefsimle pâyidâr edemem."
"kıyamete kadar senin ve sana uyanların günahlarını bağışladım."
"Benim ümmetinin kandili, Ebû Hanîfe'dir" şeklinde bir rivayet gelmiştir. O, rüyada, "Ebû Hanîfe'nin ilminin yanındayım" diye bir ses işitmiştir. Ebû Hanîfe'nin muhalifleri bile onun fıkıhtaki önceliğini kabul etmişlerdir. Ebû Hanîfe geceleri ibadetle geçirirdi. Bir gün Kâbe'de şöyle bir ses duydu: "Ey Ebû Hanîfe! Sen bana hizmetini samimiyetle yaptın ve beni hakkıyla tanıdın, ben de kıyamete kadar senin ve sana uyanların günahlarını bağışladım." Meşayihin önde gelenleri onun öğrencisi oldular. Kadılık görevine atanmayı kabul etmediği için ağır baskıları göğüsledi. Zalimlere karışmadı ve onlardan hiçbir şey kabul etmedi, inzivaya çekildikten sonra yalnızca rüyasında gördüğü Hz. Peygamber'in [sav] işareti ile İslâm'a davet görevini yerine getirdi. Alacağını istemek üzere borçlusunun yanına gittiğinde, onun duvarının gölgesine dahi oturmadı. Ayıbı belirtilmeden satılmış kusurlu bir kumaş elbisenin bedeli içine karıştığı için vekilinin kendisine getirdiği malın tamamını tasadduk etti. Kûfe'de bir koyun kaybolduğunda koyun eti almadı. İşte bu anlattıklarımız Ebû Hanîfe'nin menkıbelerinin bir kısmı olup onların hepsinin sayılması güçtür."
Sayfa 33
Kur'an öğretme karşılığında ücret alma konusuna gelince: Âlimler bu konuda farklı görüşler bildirdiler. (Hadis alimi ve hafızı) Ebû Süleyman el-Hattabi'nin (v. 388/998) naklettiğine göre bazı alimler, Kur'an öğretme karşılığında ücret alınamayacağını söylemiştir. (Tâbiîn alimlerinden) İbni Şihab ez-Zühri ve İmam-ı Azam Ebû Hanife de bunlar arasındadır. Bir başka topluluk ise bir kimse Kur'an okutmaya başlamadan önce şu kadar para isterim diye bir pazarlık yapmamışsa, onun ücret almasının câiz olduğunu söylemiştir. (Tabiin alimlerinden) Hasan-ı Basri, Şa'bî ve İbni Sîrîn bunlar arasındadır. Tâbiin âlimlerinden Atâ bin Ebu Rebah ile Malik ibni Enes, İmâm Şafi ve başka âlimler, Kur'an okutması karşılığında ücret alacağına dair sahih bir anlaşma yapan kimsenin ücret alabileceğini söylemişlerdir.
Ebû Hanîfe'nin sünneti koruma, dinin hükümlerini, yerini belirtme hususunda benzerinin olmadığını kanıtlayan kesin delilerden biri de tarikat pîrlerinin büyüklerinden ve hakikat tahtına oturanlardan Sehl b. Abdullah-l Tüsterî'nin (kuddise sırruh) kerametle dolu, "Hz. Musa ve Hz. İsa'nın ümmetleri içerisinde Ebû Hanîfe gibi biri bulunsaydı, onlar ne yahudi ne hıristiyan olurlardı." sözüdür.
Sayfa 24
Din önderlerinin başta gelen imamı:
"Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara uymayın. Çünkü o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır." (En'am 6/153) âyetlerinde işaret edilip bildirilen bid'at ve hevâ ehli ortaya çıkıp önceden gelmiş olan yüce kişiler suçlanmaya başlandığı vakit, dinin esasını ve seçkin sahâbilerin yolunu koruyup kollamak için yaratılan, bu apaçık dinin önderlerinin en başta gelenlerinden ve yakîn ehlinin sırlara vâkıf olanlarının önde giden imamı Ebû Hanîfe en-Nu'mân hazretleridir.
Sayfa 24
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.