Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
1991 Maastricht Antlaşması uyarınca, AB ülkeleri "Birliğin gelişmesini sağlayan parçalardan biri olarak" kendi "savunma sistemlerini" geliştirme görevini üstlenmişlerdi. Bunun için kullanılacak vasıta, kurulduğu 1954 yılından bu yana sönük kalan Batı Avrupa Birliği'ydi (BAB). BAB'nin alacağı rol, "Atlantik İttifakı'nın Avrupa ayağını güçlendirmek ve ortak bir Avrupa savunma politikası yaratmaktı". Fransa'yla Almanya bu yapının içinde NATO'dan ayrı olarak "Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği" (AGSK) kurulmasını teklif etti. Norveç, lzlanda ve Türkiye AB üyesi olmamakla birlikte NATO üyesi olmaları sebebiyle 1962 yılında BAB yan üyesi olmuşlardı. Bu uygulamadan Türkiye'nin en büyük şikayeti, BAB'nin askeri faaliyetlerine katıldığı ve BAB Konseyi 'nde bir koltuk (veto hakkı yoktu) sahibi olduğu halde, BAB'nin faaliyetlerine doğrudan etkisi olan AB kararlarının dışında tutulmasıydı. Artık muhalefet koltuğunda oturan, eski dışişleri bakanı Kamran lnan, Haziran 1 996'da şu soruyu sormuştu : "BAB'nin Türkiye'yi savunacağının bir garantisi yoksa, neden Türkiye Avrupa savunmasına katkıda bulunsun?
Sayfa 243 - MOZAİK YAYINLARI
Bir gün evinden çıkıp mescide giden Hz. Peygamber, orada halka olmuş iki toplulukla karşılaşmıştı. Bunların birinde Kur"an okuyorlar ve Allah"a dua ediyorlardı, diğerinde ise ilim öğreniyorlar ve öğretiyorlardı. Sevgi ve rahmet dolu bakışlarıyla onlara ilgi gösteren Resûl-i Ekrem, “Her biri hayır üzeredir. Şunlar Kur"an okuyorlar ve
Sayfa 579Kitabı okudu
Reklam
bâb:
1. kapı, medhâl: bâb-ı rahmet açıktır, mine'l-bâb ile’l-mihrâb = kapıdan mihrâba kadar, cümle­si. 2. dergâh, derbâr, merci‘-i umûmî olan bü­yük kapı: bâb-ı devlet; cümlenin başı bu bâba bağlıdır. 3. büyük dâire, kapı: Bâb-ı Âlî = Sadâret-i Uzmâ ve Dîvân-ı Hümâyûn ile Dâhiliye ve Hâriciye nezâretlerini ve Şûrâ-yı Devlet'i hâvî dâire-i
Kırım Hanları, büyük Moğol İmparatorluğu'nun Avrupa'da ka­lan son parçasıydı. Cengiz Han'ın soyundan geliyorlardı ancak başkentleri Bahçesaray'daki saray ve bahçeler gibi onlar da bozul­maya yüz tutmuştu. Yine de sade ama asil bir hayat sürüyorlardı. Servet biriktirmek törelerine aykırıydı. Bir elbise, bir kılıç ve bir at
Viyana’dan bir beklentisi yoktu. Duyduğunu sandığı gök gürültüsü, Avusturya’dan değil, güneydoğu Avrupa’dan, bir turlu istikrara kavuşamayan Balkanlar’dan geliyordu. Avrupa’nın bu huzursuz köşesinde her an her şey olabilirdi. Türkiye’de gelişen olayları özel bir ilgiyle izleyen Parvus, 1908 ’de büyük devrimci coşkuyla iktidara gelmiş olan Jön-Türk
1. Vahiy Alan İkizler: Bab ve Bahaullah
Bab, diğer adıyla Seyyid Ali Muhammed, 20 Ekim 1819'da İran'ın Şiraz kentinde doğdu. Seyyid ifadesi Muhammed Peygamber'in soyundan geldiğine işaret etmek için kullanılmıştır. 1840/41'de Kerbela'daki meşhur Şii mabedini ziyaret etti. Orada kayıp imamın yakın bir zamanda döneceği beklentisiyle şekillenmiş Şeyhiliğe özgü İslam yorumuyla karşılaştı. Şeyhilik koluna bağlı olan Molla Hüseyin Buşrui ile 22 Mayıs 1844' te Şiraz' daki buluşmasında Seyyid Ali Muhammed, kendisini kayıp imama bir geçiş "kapı"sı manasında; "Bab" diye tanıttı. Bahailik için yeni bir çağın başlangıcı olan bu olaydan sonra Bahailik, Şii çevrelerde hızlı bir şekilde taraftar topladı.
Reklam
“Kitab-ı gayr-i Mukaddes'ten : 1. Bölüm, 3. bab, 5. fasıl”
“İnsanların kendilerini hiç bağışlamayacağı şey, bir zamanlar başka bir insana köpeklik etmek zorunda yada durumunda kalmış olmalarıdır. Ellerine ilk fırsat geçtiğinde, astlarına karşı kurtlaşarak, üstlerine karşı aslan kesilip onları parçalayarak, bir zamanlar köpeklik etmiş olmalarının hıncını çıkarmaya çalışırlar. Bir insan ne denli çok aslanlık taslarsa, o denli de çok köpeklik etmiş olduğu anlaşılır." - Kutsal olmayan kitaptan
İncil ve Tevrat'taki belirgin tahrifatlar
"İnsanlığın ikinci atası Nuh'u sarhoş ve ayyaş(Tekvin 9/20-22);Hz.Süleyman ve Harun'u putçu(Çıkış 13/1-4);Hz.Musa'yı hırsız ve dolandırıcı(Çıkış 13/35-36);Hz.Davud'u zinakar ve şehvetini tatmin için cephede vatan uğruna vuruşan bir komutanı ön cepheye tekrar tekrar sürmek suretiyle ölümüne ve katline neden olan biri(2.Samuel 11.Bab);Hz.Lut'u öz kızlarıyla zina eden ve bunun sonucu çocuk ve zürriyet sahibi olan adi bir suçlu diye takdim eden bu metinler vahiy mahsulü olabilir mi,Yücelerin Yücesinden gelen kutsal metinler bunlar mıdır? Kilise ve havralarda icra edilen tören,ayin ve ibadetlerde bunlar mı terennüm edilecektir?"
8. BAB
Yâ Rabbi! Şu güzel isimlerinin hürmetine senden istiyor, sana yalvarıyorum. 1-Ey umûm mahlûkātını kendilerine haram kıldığı şeylerden men‘ eden ve kendi izni ol- maksızın hiçbir şey gerçekleşmeyen Mâni‘! 2-Ey kullarının başından her türlü belâ ve musîbeti gideren Dâfi‘! 3-Ey bütün emir ve yasaklarından husûle gelen hayır ve menfaatleri veren Nâfi‘! 4-Ey gizli ve âşikâr her şeyi işiten Sâmi‘! 5-Ey dilediği kulunun derecesini yükselten Râfi‘! 6-Ey bütün mahlûkātı san‘atlı bir şekilde yoktan var eden Sâni‘! 7-Ey günahkâr kullarına rahmetiyle şefâat eden ve makbûl kullarının şefâatlerini kabûl eden Şâfi‘! 8-Ey geleceği hakkında hiç şübhe olmayan bir günde bütün mahlûkātı muhâsebe için bir araya getirecek olan Câmi‘! 9-Ey lütfu, rahmeti ve mağfireti pek geniş olan Vâsi‘! 10-Ey kâinâtı devamlı genişlendiren ve nihâyetsiz ikrâmıyla her darda olana genişlik veren Mûsi‘! Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin. Senden başka İlâh yoktur. El-emân, el-emân! Senin yüce dergâhına sığınıyor, senden emân diliyoruz! Bizi cehennem ateşinden halâs eyle!
Reklam
Muhakkak helal belli, haram bellidir. İkisi arasında şüpheli şeyler vardır. İnsanların çoğu, o şüpheli şeyleri bilmezler. Kim şüpheli şeylerden kaçınırsa dinini ve ırzını korumuş olur. Şüpheli şeylere düşen de harama düşer. Çoban gibi, hayvanlarını sınırda otlatınca başkasının arazisine düşme ihtimali vardır. Bilinizki her kralın sınırları vardır. Allah'ın sınırları da haramlarıdır. (Buharî, İlim, Bab-u Mens ilmen ve huve ...)
Sayfa 43 - Tahlil YayınlarıKitabı okudu
Geri115
239 öğeden 226 ile 239 arasındakiler gösteriliyor.