Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
302 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
"Dünyanın bütün yükünü kitaplarına sığdıran adam.. Oğuz Atay!"
Oğuz Atay ağrı kesicilerin artık fayda etmeye başlamaması, çift görme gibi sorunların artmasıyla birlikte artık doktora gitme zamanının geldiğini anlar. Doktora gidince büyüyen tek şeyin onun yalnızlığı ve anlaşılmıyor oluşunun olmadığı ortaya çıkar. Beynindeki virüs de tıpkı onlar gibi büyümüştür. Tedavi için Londra'ya gidecektir. Kendine
Günlük
GünlükOğuz Atay · İletişim Yayınları · 20205,7bin okunma
Düşünüyorum da, neden bazıları kendi işine bakamıyor? Mesela kendi hayatına, hani o çok yoğun olan işlerine bakmıyor? Ne derdi var benimle? Alıp veremediğiniz ne? Kimse kimsenin dadısı değil bu hayatta. Kimse kimseye hesap soramaz birisi için. Canımı yakacaklarmış. Benim canımı benden başkası yakamaz. Çünkü canım bildiklerim yakar beni. Bilmeden, düşünmeden öyle varsayımlar üzerinden fikir yürütmekle birilerinin güvenini kazanmak, kendini sevecen göstermekle yürümüyor bu işler. Benden ona, ondan bana haber götürmekle, çamur atmakla da değil yani insanlık. Benimle derdi olan şu hani "sanal" dediğiniz dünya var ya, o sanal dünyanızın bir de özel bölümü var DM diye, oradan bana gelsin, yüzüme, ay pardon mesaj bırakarak bana zehrini akıtsın. Bir Allahın kulu çıkıp da burada diyemez ki; "Sen bana geldin kiminse özelini anlattın." Yada "Dedi kodu yaptın." Ha dertleştim mi? Evet. İnsan bildiklerimle dertleştim. Benim candostlarım hariç, kimseye bir tek şey anlattığım yok! DM yazan mı yok? Çok var. Üzdüm mü bu güne bu gün birini? Eğer biri bana küserse bile gel derim. Bana anlat derim. Kız, bağır, hatta çığlık at. Bir tek küfre musammam yok! Uzun uzun yazıyorum ya hani. Herkes anlar da maalesef kafayı bana takan hariç. Dolanma çevremde dolanma. Çık yörengemden. Birini mi üzdüm? Sana ne? Biriyle mi arkadaş oldum? SANA NE? Uzak dur benden uzak! Varsa sözün şov yapma. Gel özelden de ki, benim seninle derdim var. Verip de alamadığım var. Sen biliyor musun benim ne yaşadığımı? Yok! O zaman su sa cak sın!!!
Reklam
Olmak
O kadar dolaylı, o kadar da karmaşıktı ki arzu hallerim. Hep sağ elim sol kulağımdaydı, bakışlarımın dili olduğuna inanırdım. Tek kelimenin nüansı, bir cümlenin aforizması, uzayıp giden bir metni özetler gibiydi. Anlam yüklü bulutların çarpışmasıyla yağan yağmur gibiydi her şey. Şimdilerdeyse en yalınından yazıyorum, kırılmış bir kalbin lehçesiyle. Kalabalıkta kaybolmuş bir çocuğun çığlığı gibi, anlasınlar diye beni. Seyreltiyorum cümlelerimi, çıkarıyorum bütün kelimelerden elbiselerini. Bu sefer de gözlerde ki parmaklıklara takılıyorum, dillerde ki kurşunların hedefi oluyorum. Nihayetinde fark ettim ki, seni anlamak isteyen bir Derya deniz olsan da anlar, ya da bir umman. Hiç korkmadan en derinine dalar okyanusunun, en dibinde ki inciye varana dek dokunur. Anlamak istemeyen de, sana kördür sana sağır. İster soyun ister bağır, faydası yok boşa kahır.
240 syf.
·
Puan vermedi
Sis, Yaman Adam, Abel Sánchez -ya da üç örnek öykü ve bir alıntı-
''Ve sonunda ey erkek okurlar, kadın okurlar, beyler, hanımlar, genç kızlar, bu üç öykünün, kişileri içlerine kapanık ve tanınmadan yaşamak zorunda kalsalar bile, yaşayacaklarını biliyorum. Kendi yaşayacağımdan emin olduğum kadar bundan eminim. Nasıl? Ne zaman? Nerede? Bunu yalnızca Tanrı bilir…''* Yaman Adam (ya da ‘’Tam Bir
Sis
SisMiguel de Unamuno · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20234,846 okunma
Gençlik, insanın başına hayatta bir kere gelir. En vahim gençlik hatası, gençliğini yaşamamaktır. Eşeğe bindin mi hiç? Bin mutlaka. Sprey boya al, duvara yazı yaz. Dün ben Caddebostan sahiline inerken gördüm bi tanesini, “kitap okumayanla evlenme” diye yazmış… Cilt cilt bin tane kitap yazsan bu kadar güzel anlatamazsın, üç kelimeyle duvarda izah
Kadın mı? Hayatın anlamı ama mutluluğun tamamı, Ne söylesen az, Ne anlatsan, Onun için kafi gelmeyen bir imtiyaz dır. Biz kadını adam akıllı sevdikte, Kadın mı! Anlamadı bizi,
Reklam
Bağır/anlar
Biliyor olmanın verdiği rahatlık, bilmiyor olmanın verdiği cesaretle savaşamadı. Bilenler sustu, bilmeyenler galip geldi. Nur topu gibi bir cehalet doğdu.
Sayfa 125 - Destek Yayınları
144 syf.
9/10 puan verdi
Hüseyin Rahmi Gürpınar-Gulyabani • • #alıntı “Mavili elbiseler giyme. Uçkurunu kıbleye karşı bağlama. Kapı eşiğine oturma. Kuşağını kördüğüm etme. Yatağını duvar kenarına yapma. Akşamları saç örgülerini çöz. Gözlerini birbiri üstüne yedi defadan fazla kırpma. Seni korkuttukları vakit ayak başparmaklarının tırnaklarını birbirine sürt, iki elinle kulaklarının memelerini tut, bir demir bulabilirsen üzerine bas, ‘emret ya cin! Hazırım! ‘ diye bağır.” • • “Gulyabani.. Kazan büyüklüğünde bir baş.. üzerinde o korkunç büyüklüğüyle orantılı beyaz sarıklı bir kavuk.. Birer lombar deliği zannolunacak bir çift müthiş göz.. Ortası tümsek, yarım endaze, azman bir burun.. göğse kadar inmiş bir aksakal.. Bol yenli, topuklara kadar varan morumsu cübbe.. Bir elinde çektirme direği büyüklüğünde bir asa.. Diğerinde taneleri kaba soğan iriliğinde bir tespih.. “ • ️ Zavallı kendi halinde bir kadını hizmetçi olarak perili bir köşke gönderirler. Perili olduğundan daha önceki hizmetçiler hakkında pek iyi akıbetten söz edilemez ve bu bizim hizmetçiyi çok korkutur. Nihayet köşkte çalışmaya başlar. Daha ilk günden başına cinler üşüşür.. Her gün musallat olan cin sayısı daha da artar.. Adete köşk cinlerin himayesindedir, bunu zamanla anlar.. İşin aslı ise yine bizim hizmetçinin başına gelen bir olay sonrası ortaya çıkar ve tabiki bizim koca zebani Gulyani’yle ziyadesiyle tanışması da gerçekleşir. • Hem korkarak hem şaşırarak hem de merakla bir çırpıda okuduğum çok güzel bir klasikti. Okumalısınız, tavsiye ederim. Keyifli okumalar ️
Gulyabani
Gulyabani
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Gulyabani
GulyabaniHüseyin Rahmi Gürpınar · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201910,7bin okunma
İnsanın kaybettikleri oluyor bazen. Veya vazgeçtikleri. İnsan çürüyor. Kaybettikçe , vazgeçtikçe çürüyor. Gidenler oluyor tabi arada. Koyuyor. Suç aramamak başkasın da en normali. Ya diyeceksin ben çok değer verdim böyle oldu. Yada olacağı varmış oldu diyeceksin. Şu yaşıma geldim ne insanlar geldi geçti diyeceksin. Bir o kadar da vazgeçtiğim, gittiğim oldu arkama baktığımda. Ölüsün aslında. Mezarına uğrayıp bir çiçek bırakıp birde dua edip gidiyor insan. Ahmet kaya o yüzden diyor ya ‘’Ölmek ne garip şey anne’’ diye … Çok doğru diyor işte. Aklınıza gelmemesi gereken insanlar geliyor aklına bazen. Çünkü şarkı dinliyorsun. Unutturmuyor işte. Milyonlarca şarkı var. Birisi hatırlatıyor işte. Zeki müren boşuna demiyor ‘’Ah bu şarkıların gözü kör olsun’’ diye. Sev arkadaşım sev. Doğayı sev , kalemi , kitabı , insanlığı sev. Karşılık bekleme. Unutamıyorsan zorlama. Unutma da zaten. Kötülük ettiyse bile iyilik ettiği anlar vardır. Çocukken giydiğin elbise büyüyünce sana olmuyor diye atmak olur mu hiç? Hatıra diye saklarsın hani. Öyle sakla iyilikleri. Çık bağır boşlukta. İçindekileri kus. İnsanlık ölüyor. Sen ölüyorsun. Ölüyken ölmek çok zor arkadaşım. Mutlu ol. 🎈🎈 youtu.be/uvqHISGpcZs
İnsanı en çok anlatamadıkları yaralıyordu belki de. Sustukları, söyleyemedikleri, içinde birikenleri… Hepsi birer zehre dönüşüyor ve o zehir, günden güne damarlarında gezinen sinsi bir katil gibi insanı öldürüyordu. Bazı anlar vardı hayatta; bir deniz kenarında, bir uçurum kıyısında, bir dağ başında, kimsenin seni duyamayacağı bir yerde bağıra çağıra ağlamak istiyordu insan. Başkalarına anlatamıyordu ama yine onlardan kaçarak anlatmak istiyordu kendini. Kimsenin yüzüne bağıramıyor, boşlukla savaşıyordu. O tenini kıstırıyor, etine batıyor, canını alıyordu. Bağır, diyordu sana ama bağırdığın her an susman için cümlelerine işkence ediyordu.
Sayfa 132 - Ephesus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
200 syf.
·
Puan vermedi
📕📕KİTAP TAVSİYEM "Hayat Kaybettiğin Yerden Başlar" 📚ALINTILAR _Anlamak isteyenin sessizliğimden bile anlayabileceği bu hayatta, kendimi anlatmak için dilimde bitirdiğim tüylerin haddi hesabı yok... _Farabi'nin de dediği gibi:"Her kalp kendi hüznünü kavrar. Anlaşılmayı beklemeyin..." _Ben artık anlamayana
Hayat Kaybettiğin Yerden Başlar
Hayat Kaybettiğin Yerden BaşlarMiraç Çağrı Aktaş · Indigo Yayınları · 20215,7bin okunma
Sonya ona hızlı bir göz attı. Mutsuz bir insana karşı duyduğu o heyecanlı ilk acıma duygusundan sonra, yeniden korkunç cinayet düşüncesiyle sarsıldı. Raskolnikov’un konuşma tonundaki değişme, ona bir anda cinayeti ve katili hatırlatmıştı. Şaşkınlıkla bakıyordu ona. Bu iş niçin olmuştu, nasıl olmuştu, daha hiçbir şey bilmiyordu. Bu sorular şu anda
Sayfa 514 - 526Kitabı okudu
Bugün benim doğum günüm. Yeni bir yıla adımımı attım. Bunca yıl nasıl geçti bilmiyorum. Ne ara geçti onu da bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey var. Her yıl daha fazla büyüyorum ve daha fazla şey öğreniyorum. Kendimi keşfetmeye başlıyorum. Kendimi tanıyorum. Nasıl biri olduğumu anlıyorum artık. On yedinci yaş günümden tek isteğim; bir şeyleri
Bir yazar geçmişinden bağımsız değildir. Yeniden ve yeniden geçmişi kurgularken aslında acılarıyla yüzlesiyor. Affetmek için bahaneler arıyor. Eleştiri oklarıyla yaraladığı ruhsal benliğini onarmaya çalışıyor belki de... Yazmak günah çıkarmak gibi bir işleve sahip olabilir mi? Günah çıkartmanın (Benim inancımla alakalı değilse de) anlatıp kurtulmakla yakından ilgisi olduğunu düşündüğümden böyle söylüyorum. Annemin bir meseli anlatması geldi aklıma şimdi. Düşününce Midas' ın eşek kulakları masalıyla çok benzerlik taşıyor. Dertleriyle bunalan ama kimseye açılamayan bir kadından bahsetmişti annem. İçinde biriktirdiklerinin kendisini hem ruhsal hem de fiziksel ölümüne sebep olabileceğini fark edince, tek çaresinin dertlerinden kurtulmak olduğunu anlar. Ama sorun şu ki etrafındaki herhangi bir insana bu dertlerini anlatmak demek sorun üstüne sorun, bela üstüne beladır. Bu durumda derdini kime, nasıl anlatacak? Çözüm bir kör kuyu bulmak! Kör bir kuyu bulabildinse o dipsizmiş gibi görünen karanlığa seslen, bağır, çağır içini dök. Kimsenin bilemeyeceğinden emin bir şekilde boşalt içini, dök ağırlıklarını, hafifle, izin ver geçsin gitsin, derdi annem. İçine çöreklenen dert yeterince kangren olmuştur, yetmiştir artık. Şimdi iltihabı sökme, yarayı deşme vakti. Acı verici olsa da şifası da, tam o esnada gelmektedir aslında. Anlattıkça hafifliyorsun, iyileşiyorsun yani. Ne bilge bir kadındı annem. Söylediklerini hatırlayıp üzerinde düşündükçe sözlerinin içsel gücünün de farkına varıyorum. Belki de o kör kuyuyu arayan kadın annemdi... Şükran H. Taşdelen
392 syf.
8/10 puan verdi
·
16 günde okudu
merhabaa, •en sevdiğim yazarlardan biri belki de en sevdiğim yazar olan cengiz aytmatov'un diğer kitapları gibi eşi benzeri olmayan bu muazzam yapıtından bahsetmek istiyorum.kitap akbar ve taşçaynar adında iki kurtla başlıyor onların yaşadığı çevre,gençlikleri,yetişkinlikleri ve yavruları anlatılıyor.ardından kurtların ve o çevrenin
Dişi Kurdun Rüyaları
Dişi Kurdun RüyalarıCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 20236,9bin okunma
44 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.