Düşündüklerini dile dökememiş, zifiri karanlık bir gecede, yabancı bir gemide, hiç alışık olmadığı halatların arasında el yordamıyla yolunu bulmaya çalışan bir denizciye benzetmişti kendini.
Ben sana rehber değil, ancak yoldaş olabilirdim, fakat yolu ikimiz de bilmiyorduk ve birbirimize yük olmaktan, birbirimizi şaşırtmaktan başka bir şey elimizden gelmiyordu.
Onca insanın yaşadığı bir şehirde ve onca eş dost ve aile ferdi arasında olmasına rağmen ne denizlerin dibinde ne de toprağın altında bir eşi bulunamayacak korkunç bir yalnızlık içindeydi.
Yeryüzünde tek gerçek değerin kendisine verilmiş bu olağanüstü yaşam armağanını korumak, her şeye karşın sağ kalmak, direnmek olduğunu mu anladı giderayak?
Artık hangi yolu tutacağımızı, kime elimizi uzatacağımızı, kimden kaçmamız gerektiğini, neyi sevmemiz, neden nefret etmemiz gerektiğini, neye saygı duyup, neyi küçük göreceğimizi bilemeyiz.