Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Zamanın ters, sohbetin faydasız, herkesin bezgin ve her başın bir ağrı taşıdığını görünce, evime kapanıp haysiyetimi korudum..
Farabi
Farabi
Gazze
Bugün Türkiye,soykırımcı ve siyonist İsrail ile ticari ilişkilerde birinci sırada olduğu haber yabancı basın tarafından da onaylandı.
Reklam
Çiçekleri koparın, çimlere basın Ama yalnızlara dokunmayın!
başın gümrah bir ormandır uyuyan kuşlarla dolu
1974'te Muhammed Ali ve George Foreman dünya ağır sıklet boks şampiyonası için mücadele edeceklerdi. Herkes ne olacağını biliyordu: Ali etrafında dans edip onu yormaya çalışırken iri George Foreman nakavt yumruğu indirmeye çalışacaktı. Bu, Ali'nin boks yapma şekli, kalıbıydı ve on yıldır değiştirmemişti . Ama bu durumda Foreman'a avantaj vermiş gibiydi: Mahvedici bir yumruğu vardı ve eğer yeterince beklerse Ali er ya da geç ona gelmek zorunda kalacaktı . Usta stratejist Ali'ninse başka planları vardı. Büyük maçtan önceki basın toplantısında stilini değiştireceğini ve Foreman'la yumruklaşacağını söyledi. Hiç kimse, hele Foreman buna bir saniye bile inanmadı. Bu plan Ali'nin intiharı olurdu; o her zamanki gibi komedyeni oynuyordu. Sonra Ali'nin antrenörü boks ringinin etrafındaki ipleri gevşetti, bu eğer boksörü şiddetle dövüşme niyetindeyse bir antrenörün yapacağı bir şeydi. Ama kimse buna da inanmadı; bir numara olmalıydı. Ne var ki, Ali herkesi şaşırtarak tam olarak yapacağını söylediği şeyi yaptı. Foreman dans etmesini beklerken Ali ona yaklaşarak yumruklaştı. Rakibinin stratejisini tamamen altüst etmişti. Şaşkınlık içindeki Foreman sonunda kendi kendini yormaya başladı, ama Ali'yi kovalamaktan değil, yumruklarını vahşice sallamaktan ve arka arkaya karşı yumruk almaktan. Bir kişinin davranışının daha önceki kalıba uyacağını varsayma alışkanlığı o kadar güçlüdür ki, Ali'nin stratejisini değiştireceğini duyurması bile bu varsayımı bozamamıştı . Foreman tuzağa düşmüştü, hem de ona karşı uyanık olması söylenen tuzağa.
Sayfa 190Kitabı okudu
şu anda sadece ölmek istiyorum. Gebermek. Tek çıkar yol bu. Öyle ki cansız bir gövdeden gayrı hiçbir nen, hiçbir iz, hattâ hiçbir anı bırakmadan gebermek. Senin başın için yemin ederim bu böyle.
Reklam
"iyi değilim bugün, belki kederden, belki hafifçe yana eğilen başın belki parçalanıp durmak belki parçası olamamak hayatın."
Sonun, başın,ortanın birbirine karıştığını, anlamıni yitirdiğini, tersinmez zamanın boyunduruğundan kurtulduğunuzu duyduğunuz bir gün gelir.
Yunus Emre
"Çiçeklerle hoş geçin, balı incitme gönül. Bir küçük meyve için, dalı incitme gönül... Başın olsada yüksek, gözün enginde gerek, Kibirle yürüyerek, yolu incitme gönül... Mevla verince azma, geri alınca kızma, Tüten ocağı bozma, külü incitme gönül... Dokunur gayretine, karışma hikmetine Sahibi hürmetine, kulu incitme gönül... Sevmekten geri kalma, yapan ol, yıkan olma Sevene diken olma, gülü incitme gönül... Konuşmak bize mahsus, olsa da bir güzel süs, Ya hayır de ya da sus, dili incitme gönül."
Sayfa 178 - Agaris KitapKitabı okudu
Hayat tekdüze değildi. Sadece bir eylemi sürdürerek yaşasan bile bir şeyler kontrolsüzce değişiyordu. Hayatın en başından en sonuna kadar sadece bir yolda başka hiçbir şey yapmadan yalnızca yürüyeceğim desen bile en azından manzaran değişiyordu; yol bir noktada bitiyor ve seni başka yollara teslim ediyordu; sen yürüdükçe hava değişiyordu; güneş batıyor ve doğuyordu. Bazen yol çalışmalarına denk geliyordun, yolun uzuyordu, yolunu değiştiriyordun, üstün başın kirleniyordu... Evet, bir şekilde gidiyordun. Bir şekilde gidiyordun ama hiçbir zaman sabit bir hızla, aynı aydınlıkta, aynı düzlemde, aynı düzende değil. Hayat değişiyordu ve değiştiriyordu. Hayat yoruyordu, üşütüyordu ve terletiyordu. Hayat seni çamura buluyor, temizliyor, yoruyor ve dinlendiriyordu.
Reklam
"Beni her önüne gelenle karıştırırsan başın ağır güzel kardeşim!"
Sayfa 165Kitabı okudu
Kız çocuklarının saç örgülerinin uçlarına ya da başın üstünde toplanmış kâküllere mutlaka beyaz kurdele bağlanırdı. Beyazlık saflığı, masumiyeti temsil ettiği kadar, annelere yüklenmiş görevin yerine getirilip getirilmediğinin de göstergesiydi. Temiz beyaz yaka ve kurdeleyle okula gelmiş birçocuk, aynı zamanda annesinin anne ve kadın olmaktan doğan görevlerini yerine getirdiğini de ispat ediyordu.
Grajdanin'in redaktörlüğü... yayın işleri genel yönetmeninin huzuruna çıkardık. Alnımızı yerlere kadar değdirip, döşemeyi de şöyle bir yaladıktan sonra doğrulur, saygıyla eğilerek, işaretparmaklarımızı kaldırırdık. Basın işleri müdürü kuşkusuz, odada uçuşan sinekler kadar ilgi göstermezdi bize.
Sayfa 5 - Yapı Kredi Yayınları
Dar bir patikada adımlarını sürüyen yaşlı bir adamsın. Gün doğumundan beri dışarıdasın ve şimdi akşam. Sessizlikte tek ses ayakseslerin. Daha doğrusu tek sesler, çünkü birinden ötekine değişmekteler. Her birine tek tek kulak kabartır ve zihninde onları kendilerinden öncekilerin giderek büyüyen toplamına eklersin. Hendeğin kenarında başın önde duraklar ve adımları metrelere çevirirsin. Şimdilik metre başına iki adım bazında. Şafaktan bu yana dününkilere eklenecek nice adım. Geçen yılınkilere. Geçen yıllarınkilere. Bugünden farklı günler ve öylesine benzer. Miller tutan dev bir toplam. Fersahlar. Şimdiden kim bilir kaç kat dünya çevresi. Ve bu hesaplamalar süresince dirseğinin dibinde duran babanın gölgesi. Eski yürüyüş giysileri içinde. Sonunda yanyana sıfırdan yeni baştan yola.
Başın öne eğilmesin, aldırma gönül, aldırma. Ağladığın duyulmasın, aldırma gönül, aldırma ...
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.