Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
MÖ 2000: Al bu otu ye! MS 500: O otu bırak, gel bu duayı oku! MS 1000: O dua batıl inanç, gel bu iksiri iç! MS 1600: O iksir faydasız, al bu hapı yut! MS 1940: O hap etkisiz, al bu antibiyotiği iç! MS 2000: O antibiyotik zararlı, al bu otu ye! İnsanlığın deneye yanıla en başta durduğu noktaya dönmesini ironik bir şekilde ifade eden bu anlatımda ciddi bir gerçeklik payı da var. Gülmece olsun diye kurgulanan anekdot, aslında insanlığın ağır bedeller ödeyerek en baştaki noktaya dönüş arzusunu/zorunluluğunu anlatıyor!
İnsanlığın gözlerini yaşartacak elem verici hallerdendir ki kanunun yasaklamadığı suçlarda, güzel ahlak ve iyilikle vicdanın emir ve yasaklarına uymak fazileti -terbiye yokluğu, cehalet, batıl inançlar gibi toplumda mevcut olan bulaşıcı hastalıklar yüzünden- pek nadir görülür..
Reklam
Ancak, Muhammed, yine bu aynı Kur’an’ı, batıl inançlara yer veren hükümlerle doldurmuştur. Verilebilecek örnekler pek çok; bunlardan birkaçına göz atmakla yetinelim: Kur’an’da, puta tapmanın “batıl” olarak tanımlanmasıyla ilgili ayetlerden biri şöyledir: “...Allah ‘Hak’kın ta kendisidir. Onun dışında taptıkları ise, batılın ta kendisidir. Gerçek şu ki, Allah, evet o, uludur, büyüktür” (Hac Suresi, ayet 62). “Put” denen şey, bir tahta ya da taş parçası olabilir. Nitekim Muhammed’in “cahiliye” diye adlandırdığı dönemde Arapların tapar oldukları putlar arasında “al-Lat”, “al-Uzza” ve “al-Menat” adıyla bilinenleri ve daha niceleri vardı; bunlardan “Lat” dört köşe bir taş, “Menat” ise Mekke ile Medine arasında bulunan el-Kudeyd mevkiindeki siyah bir kaya parçasıydı. Muhammed, kendisini “peygamber” olarak ilan ettiği tarihe (kırk yaşına) gelinceye kadar, Arap geleneği gereğince, bu putları (özellikle “Uzza”yı) ve ayrıca Kabe’deki Kara Taş’ı (Hacer-i Esved’i) kutsal bilir ve bunlara tapardı. Hatta İbn Kelbi gibi kaynaklardan öğrenmekteyiz ki, “Uzza” putuna kurban adadığı olurdu. Ancak, putlara tapma geleneğini engellemeden Arapları tek bir Tanrı’ya ve dolayısıyla Tanrı’nın “elçisi” olarak kendisine baş eğdirtmenin mümkün olamayacağını düşündüğü içindir ki, putlara tapıp saygı göstermenin “batıl” nitelikte şeyler olduğunu söyleyerek Kur’an’a. ayetler koymuştur (örneğin, Necm Suresi, ayet 19-23)
İbrahim-i Milletinin İlkeleri...
İbrahim Milleti’nin ilkelerinden ve özelliklerinden olan, ancak günümüz davetçilerinin genelinin ihmal ettiği hatta çoğunun tamamen terk ettiği hususlardan bazıları şunlardır: Birincisi: Müşriklerden ve batıl ilahlarından uzak durmayı açık bir şekilde yerine getirmek. İkincisi: Müşrikleri, sahte ilahlarını, sistemlerini, kanunlarını, şirk düzenlerini ve yasalarını açık bir şekilde inkar etmek. Üçüncüsü: Müşriklere, küfür ile ilgili tutumlarına ve durumlarına düşmanlığı ve buğzu açığa vurmak. Ta ki onlar, Allah’a dönünceye, bu yaptıklarının tamamını terkedinceye, bunlardan uzak duruncaya ve hepsini inkar edinceye kadar. Allah (Subhanehu ve Tealâ) şöyle buyurur: “İbrahim'de ve onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki: “Biz sizden ve Allah’ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a iman edinceye kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir.” (Mümtehine/4)
Sayfa 19 - Beyaz Minare Kitap
Kalplerinde bir hastalık vardır." Buradaki hastalıktan kasit, şüphe, tereddüt ve münafıklık hastalığıdır. Çünkü kalp kendisini sağlık ve itidal sınırla rının dışına çıkartan iki türlü hastalığa maruz kalır: Birisi batıl şüphelerden kay naklanan hastalık, diğeri de helâke götüren şehvetin (nefsi arzuların) yol açtığı hastalıktır. Küfür, münafıklık, şek ve bid'atler, şüphe ve tereddüt hastalıkları tü- ründendir. Zina, hayāsızlık ve masiyetleri sevmek ve işlemek ise şehvet hasta lıkları türündendir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Yoksa kalbinde hastalık bulunan kimse(ler) (kötü) ümitlere kapılır." (el-Ahzab, 33/32) Buradaki "hastalıktan kasıt ise zina arzusudur
Şeyh İshak Bin Abdurrahman şöyle der: “Allah’ın basiretini aldığı kimselere ait olan, kafirlerin ibadete ve eğitime engel olmamalarının dini açıkça ortaya koyma olduğu yönündeki söylem, batıl bir iddiadır. Bu söylemi hem şeriat ve hem de akıl reddeder.”(8)
Sayfa 17 - Beyaz Minare kitap / (7) Ed-Düreru’s-Seniyye, Cihad Bölümü.
Reklam
Vakit çok az...
Ey insan! Kendine merhamet et! Aklından gaflet perdesini kaldır! Bâtılın bâtıl olduğunu görerek, ondan kurtulmaya çalış. Hakkın hak olduğunu da görerek ona tâbi ol, sarıl. Vereceğin karar çok büyük, çok mühimdir. Vakt ise çok azdır. Muhakkak öleceksin.
Önemli Bir Uyarı...
Allah (Subhanehu ve Tealâ) şöyle buyurur: “Andolsun ki sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü ümit eden ve Allah’ı çokça anan kimseler için, Allah’ın Rasulü’nde güzel bir örnek vardır.” (Ahzab/21)5 İşte böyle! Tağutlar, gerçek durumlarını anlatmaktan, mü’minleri dost edinmekten, bu dinin düşmanlarından beri olmaktan, onlara, onların sahte ilahlarına ve batıl sistemlerine karşı düşmanlık göstermekten uzak, iki kanadı kesilmiş, topal ve eğri bir halde olmadığı sürece, hiçbir zaman ve hiçbir yerde İslam’a rıza göstermezler, İslam ile barış yapıp İslam için enstitü veya üniversiteler açmazlar, konferanslar düzenlemezler ya da kitaplarda ve dergilerde İslam’dan bahsedilmesine izin vermezler. Bu durumu tüm açıklığı ile “Suudi Arabistan” isimli devlette görmekteyiz. Şöyle ki bu devlet, Tevhid’e ve Tevhid ile ilgili kitaplara teşvik etmesiyle, ölülerden medet umma, sufiler, nazarlık, ağaç ve taşlarla ilgili şirk ile mücadele konusunda alimlere müsaade vermesiyle ve hatta teşvik etmesiyle insanların gözünü boyamaktadır. Bu bölünmüş ve eksik olan Tevhid ve bu eksik Tevhid’in davetçileri, yöneticilerden ve kafir düzenlerinden uzak durdukları müddetçe mutlaka onlardan destek, dayanışma ve teşvik görmeye devam edeceklerdir. Halbuki Cüheyman’ın (Rahimehullah) ve onun gibilerinin Tevhid ile dolup taşan yazıları neden destek görmemekte hatta saldırıya uğramaktadır? Neden Suudi hükümeti bu tür yazıları desteklemedi ve teşvik etmedi?
Sayfa 16 - Beyaz minare Kitap
ne kadar yüksek eğitimli olursa olsun her insanın içinde bazı batıl inançlar kalır.
Sayfa 112
Batıl itikaflar zayıf kafaların dinidir. Bu Asır Allah'ı unutup paraya tapan insanların çağı. İnanç kaybolup Şeref öldü mü artık insanlık iflas etti demektir...
Reklam
Bâtıl ehli kimselere, zalimlere ve düşmanlara iştirak edenler -ister iyilerden olsunlar ister kötülerden onların başına gelecek cezalara da ortak olurlar. Bir ceza verildiğinde, herkesi kapsar, hiç kimseyi istisna etmez. Sonra bunlar, kıyamet gününde niyetlerine göre haşredilir ve hesaba çekilirler
﴾81﴿ De ki: “Hak geldi bâtıl yıkılıp gitti! Zaten bâtıl yıkılmaya mahkûmdur.”
«Allah'tan başka her şey bâtıl!..»
Necip Fazıl kısakürekKitabı okuyor
192 syf.
8/10 puan verdi
·
27 saatte okudu
Cadı - Hüseyin Rahmi Gürpınar
Halk arasında yaygın olan her türlü batıl inançla kafayı bozduğunu açıkça belli eden Gürpınar'ın kaleminden okuduğum ilk eseriydi. Kitapla tanışmama ve hevesle okuyup hızlıca bitirmeme vesile olan Ceren Sungur'a bolca teşekkürler. Kendisi yakın zamanda "Tarih Obası" kanalında kitabın bazı kısımlarını seslendirip yorumladığı bir seri yaptı ve tüm izleyicilerini bu eseri okumaya davet etti. Kitaba ve yazarına gelecek olursam, genelde varlığını çok net hissettiren erkek elinden çıkmış kadın karakter sığlığını barındırmayan gerçekçi diyaloglarını okurken sık sık takdir ettim. Kendisinin iyi ve tarafsız bir gözlemci olduğunu söyleyebilirim. Bunun yanında uzun zamandır kitap okuma alışkanlığını terk etmiş bir insan olarak okumaya dönmek için bu kitabın
Cadı
Cadı
kesinlikle uygun bir seçim olduğumu düşünüyorum. İlk sayfasından son satırına kadar yazarın dili akıcılığından hiçbir şey kaybetmiyor. sık sık güldüren okuması keyifli diyalogları, bir cadı safsatasını bile ciddi bir fenomenmişçesine her yönüyle evirip çeviren paragrafları ile okumaktan zevk aldığım bir kitaptı. Yazarın diğer eserlerine de mutlaka bakacağım.
Cadı
CadıHüseyin Rahmi Gürpınar · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023982 okunma
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.