Julia özlem dolu bir nefes aldı ve gözlerini kapata- rak onun yanında olduğunu ve omuzlarına masaj ya- parak bütün ağrısını aldığını hayal etti. "Eğer orada olsaydım omuzlarına masaj yapardım. Bana yaslanır- dın ve ben de seni iyileştirirdim."
"Hımm... Eminim yapardın."
"Ben sana masaj yaparken, sen de başını bacakla-
Çamlıca da bir ay gördüm; senindi
Birden o nazenin yüzüne indi
Gözlerinin yeşil denizlerinden
Gülümserdin; has bahçeye dönerdim
Bir zamanlar bulutlardaydı başım
Bir zamanlar sevdalı bir fenerdim
Sabah yalınayak kıyılarında
Avuçlardım doğuşunu güneşin
Akşamları gemilerden kovulur
Hayalini düşürürdüm izime
İ sapsarı, günbatımında yanan
Saçlarınla sarılırdın yüzüme
Dünya bize zindan, dünya bize dar
İstanbul olsaydın, ben de gökyüzü Öylece dursaydık sonsuza kadar
Ben hangi mimarım, bilseydin eğer
Bir lūgat yanmazdı böyle ansızın
Eriyip akmazdı kanda cümleler
Dokun, ah süzülsün alevlerinden
G
Heceler kurusun dudaklarında
Harflerinde beni bekle ve ısın
Yedi saray kurdum yedi tepede
Her gün birisinde uyanmalısın
“Saf Gelin'in kim olduğunu bilmemelerine rağmen, kasaba gençlerinin, bir araya
geldiklerinde ondan söz etmemeleri görülmüş değildi. Birbirlerine, sabah akşam,
içleri gıcıklanarak Saf Gelin hikâyesi anlatırlardı.”
Saf Gelin on beş yaşına kadar, dünyanın bütün kötülüklerinden korunarak ve evde
nadide bir çiçek gibi saklanarak, hiçbir şeyden
"Şaşırtıcı bir şekilde mükemmel," diye mırıldandı. "Cazi- beni hafife almışım."
Tam anlamıyla utanç verici olsa da bir göz tarafından ye- nip bitirilmek heyecan vericiydi. Huzursuzlanmaya başladığın- da, Daniel yırtarcasına gömleğini başından çekip çıkardı, daha sonra çizmelerini çıkarmak için eğildi. Gergin kasları bronz
"'Üzgünüm. Gerçekten. Senden af dilenecek durumda olmadığımı biliyorum. Her şeyi Raiden'ın üzerine atıp sadece onu suçlamayacağım. Beni isteğimin dışında dönüştürdü, bu konuda yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Fakat keşke şimdiki irademi o zaman da gösterebilseydim!
Sana çok kötü şeyler yaptım. Bir arkadaşın asla yapmayacağı şeyler
◆ Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bil ki, her gün ve her saat çalışmanın en müsâit zamânıdır.
◆ Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsâit yeridir.
◆ Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine
Dergâhın bahçesinde güllerin yanında Mevlâna ile hasbıhâl ediyorduk. Mevlâna’yı ziyarete felsefecilerden bir grup geldi. Soruları olduğunu bildirdiler. Mevlâna onlara beni göstererek:(Şems-i)
— Benim sorularımı cevaplayana sorun, diye bana havale etti. Bunun üzerine, gelen felsefeciler üç sual sormak istediklerini belirttiler.
— Sorun, dedim.
Kâ’b İbni Mâlik -radıyallahu anh- gözlerini kaybettiği zaman onu elinden tutup götürme görevini üstlenen oğlu Abdullah’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ile birlikte Tebük Gazvesi’ne katılmadığına dair mâcerasını Kâ`b İbni Mâlik’ten -radıyallahu anh- şöyle anlatırken duydum:
Resûlullah’ın
Bir gün oğlu bana gelip, "Babam ölmek üzere ve aklıma sizden başka yanında olmasını isteyeceği kimse gelmedi. Sizi çok sever, lütfen benimle gelin. Araba hazır, fazla vaktimiz yok dedi." Onunla gittim. Babasının odasına girdiğinde sessizce bir şeyler mırıldanmakta olduğunu gördüm. Ben de sessizce yanına yaklaştım çünkü ne söylediğini
Beni seven bir adama istediğimi yaptıramayacağımı hiç düşünmezdim. Filvaki bazen müşkülatla, bazen de ani olarak her dediğimi herkese yaptırdım. Sana bile anıt ve kalpsiz sana da, değil mi ? Ve içimden bir şey diyor ki: Bekle, istediğin Hüsnü'nün kalbi, değil mi ? Mutlak onu da kazanacaksın, bütün dünyanın kadınları müsabakaya girişse yine kazanacaksın. Fakat başka bir şey, başka bir şeytan " ya senin kalp diye beklediğin şey onda cümle-i asabiyeden başka bir şey değilse?" diyor.
Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git!
Git de şen şakrak geçen günlerime gün ekle,
Beni kahkahaların sustuğu yerde bekle.
Git ki siyah gözlerin arkada kalmasınlar,
Git ki gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar
Dostoyevski'nin Karamazov Kardeşler adlı kitabında çok güzel bir hikâye vardır.
Bin sekiz yüz yıl sonra İsa, "Gidip tekrar dünyayı ziyaret etmem gerek, çünkü bin sekiz yüz yıllık Hıristiyanlığın ardından artık yeryüzü beni kabul etmeye hazır olabilir.
Artık beni geçmişte yaptıkları gibi reddetmezler çünkü daha önce oraya gittiğimde tek
Himayeden mahrum çocuklara karşı kalbimde sönmez bir şefkat başladı. 18 Eylül [1 Ekim - 12 Şaban] Pazartesi günü, Drahor boyunda köprü üzerinde 8-9 yaşlarında güzel bir kız çocuğunun boynu bükük dilendiğini gördüm. Alay baytarı samimi arkadaşım Recep Bey yanımdaydı. Birkaç kuruş verdik. Kızın masum hali, beni müteessir etti. Bu kızın yeni avuç