TÜRK EDEBİYATI İÇERİSİNDE EN BEĞENDİĞİM İLK 10 ESER İÇİNDESİN
Neden mi? Başlayalım o halde.
Peyami Safa'yı herkes sevmez. Bunu hala anlayabilmiş değilim. O kadar dergi alıyorum yahu dedim ben neden hiç kapakta bir 'Peyami Safa' göremedim bugüne kadar? Nedir bu ön yargı?
Hep aynı yüzler dönüp dolaşıp karşımıza çıkarken neden bu muhteşem yazar,
ARTHUR SCHOPENHAUER …
Bir deha, edebi dili harika olan düşünür... Yazdıklarını okurken illaki kendinizden tespitler bulacaksınız.Arthur belki insan sevmez ama insanı çok iyi tanıyıp ve yerinde tahliller yapan bir şahsiyet.Ona hayranım.Her ne kadar katılmadığım noktalar da olsa. Açık sözlülüğü, yapmacıktan uzak olması beni en çok çeken şey.Şunu
Dünya tarihindeki en önemli Rus yazarları arasında yer alan Tolstoy... Aristokrat bir ailenin ferdi olan yazar, aile konağında meydana geldi. Para durumları iyiydi, Dostoyevski gibi yokluktan gelmiş bir yazar değil kendisi; ancak aile durumları hiç de iç açıcı değil. 2 yaşında(1930) annesini, 9 yaşında(1937) babasını kaybediyor. Çok iç açıcı bir
İsraf olmasın diye sofradaki ekmek kırıntılarını toplayıp yiyen bir nesilden, gittiği açık büfe kahvaltıda yediğinin üç mislini çöpe atıp israf eden bir nesle savrulduk. "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" hadisi ile büyüyen bir nesilden , komşusu açken yediği yemeği sosyal medyada paylaşan, hatta o yemeğin hesap fişini bile paylaşan bir görgüsüzlüğe savrulduk. Misafir geldiğinde, edebinden çayı bile kapının arkasından uzatan annelerimiz vardı bizim. Şimdi ise sokakta, düğünde kadın erkek beraber halay çeken bir nesle savrulduk. 15-20 yaşlarındaki gençlere 'kız arkadaşın var mı?' dediğimiz bir ahlaksızlığa savrulduk. İnsanın nikahlı eşi olur onunla gözünü açar onunla gözünü kapatır.Müslüman'a yakışan budur... Bu anlayıştan Milyonların izlediği kimin kimi aldattığı belli olmayan o dizilerin peşine düştük. Aldatma ahlaksızlığını, zinayı normal görür olduk. 50-60 yaşında ihramını başına geçirip sokağa çıkan annelerimizden, üstünde elbise olmayan bir nesle savrulduk. Gerekirse sadece bir lokma olsun ama helal olsun anlayışından; helal olsun, haram olsun yeter ki benim olsun anlayışına savrulduk. Yalanı, torpil'i, israfı normal görür olduk. Bütün bunları yaptıktan sonra da diyoruz ki: Neden başımıza bu kadar bela geliyor?
Eğer aklımıza başımızı almazsak başımıza öyle büyük bir bela gelir ki "keşke toprak olsaydık" deriz .Rabbim aklımızı başımıza almayı nasip etsin .Rabbim hepimizi muhafaza etsin.
This is a man's world
(Bu bir erkeğin dünyası)
This is a man's world
(Bu bir erkeğin dünyası)
But it would be nothing
(Ama hiçbir şey olmazdı)
Nothing
(Hiçbir şey olmazdı)
Bu kitabı bitirdiğimde, o kadar fanatikçe sevdim ki hemen bir inceleme yapmanın doğru olmadığına karar verdim. Biraz kitap hakkındaki fikirlerim demlensin istedim. Aradan yaklaşık 5 ay geçti ama ben bu kitabı hâlâ çok ama çok seviyorum.
Genelde kitaplarımı çizemem ben, ikinci el bile olsalar, bu kitabı çizmek durumunda kaldım. Çünkü çizdiğim
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- “Bu bir Avrupalı!”
Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud