Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tek bir soru. Sadece bir tane. Kayra sordu: “Nasılsın?” Bacaklarını iki kişilik salıncağa uzatıp sağ kolunu sırtını dayadığı demire yaslayıp sol kolunu da salıncağın kenarına koydu. Birkaç saniye çevreyi seyretti. Ve başladı konuşmaya. “Seni Kinyas en son Fransa’da görmüştüm. Paris’te. Ama Kayra, seni en son ne zaman gördüğümü
Sayfa 221Kitabı okudu
Alp.
Seni Kinyas en son Fransa'da görmüştüm. Paris'te. ama Kayra, seni en son ne zaman gördüğümü hatırlamıyorum. Neyse, önemli değil. Çok zaman geçti sonuçta görüşmeyeli. Paris'ten ayrılmamı biliyorsunuz herhalde. Zaten çok fazla anlatılacak bir tarafı da yok. Neden bana verdiklerini hala anlayamadığım o bursla, şu an ismini yanlışlık yapmamak için
Sayfa 219 - Doğan Kitap, 52. baskı, 2016Kitabı okudu
Reklam
''Seni kinyas en son fransa'da görmüştüm. Paris'te. Ama kayra, seni en son ne zaman gördüğümü hatırlamıyorum. Neyse, önemli değil. Çok zaman geçti sonuçta görüşmeyeli. Paris'ten ayrılmamı biliyorsunuz herhalde. Zaten çok fazla anlatılacak bir tarafı da yok. Neden bana verdiklerini hala anlayamadığım o bursla, şu an ismini yanlışlık yapmamak için
“İnsan bu bedeli paradan başka şeylerle de ödemek zorunda kalıyor.” “Örneğin nasıl şeyler, Basil?” “Ne bileyim ben, pişmanlık, vicdan azabı, sonra... Aşağılanmanın bilinci.” Lord Henry omuzlarını silkti. “İki gözüm, Ortaçağ sanatı pek hoştur, gelgelelim Ortaçağ duygularının modası çoktan geçti. Romanlarda kullanabiliriz bu duyguları. Ama zaten romanlarda kullandığımız şeyler gerçek yaşamda kullanmadığımız şeyler değil midir? İnan bana, hiçbir uygar kişi sürdüğü keyiften ötürü pişmanlık çekmez, hiçbir ilkel kişi de keyfin ne olduğunu bilmez.”
''Seni kinyas en son fransa'da görmüştüm. Paris'te. Ama kayra, seni en son ne zaman gördüğümü hatırlamıyorum. Neyse, önemli değil. Çok zaman geçti sonuçta görüşmeyeli. Paris'ten ayrılmamı biliyorsunuz herhalde. Zaten çok fazla anlatılacak bir tarafı da yok. Neden bana verdiklerini hala anlayamadığım o bursla, şu an ismini yanlışlık yapmamak için
Ne kadar da samimi bir Kudüs yazısı...
Önümde boş bir kâğıt, hayalimde bir zeytin bahçesi. İki kelimeyi bir araya getirmeyi ölümcül bir meseleye dönüştüren biri için bu sayfayı yazıyla doldurmak, bir sayıklama anlamına gelecek biliyorum. Hele de o yazı Kudüs için olacaksa. Ama olsun. Ben ismimi bir kâğıda Kudüs’le yan yana yazayım da nasıl olursa olsun. Öyle olsun ki “Son bir
Sayfa 211
Reklam
-"Mutlu olduğumuz zamanlarda hep iyi bir insan oluruz da iyi insan olduğumuz zamanlarda ille de mutlu olmayabiliriz.” -“İyi insan tanımıyla neyi kastediyorsun, Harry?” -“İyi insan olmak demek insanın kendi kendisiyle uyum içinde olması demektir. Uyumsuzluk da insanın başkalarıyla uyum içinde olmaya zorlanması demektir. Kişinin kendi yaşamı: Önemli olan budur. Komşularımızın yaşamlarına gelince; insan tutucu ya da püriten olmak isterse bunlara ilişkin ahlaksal görüşlerini ilan edebilir, ama aslında bunlar bizi hiç ilgilendirmez. Zaten bireyselliğin güttüğü amaç daha yücedir. Çağdaş ahlak çağın ölçüsünü benimsemekten ibarettir. Bence herhangi bir kültürlü kişinin yaşadığı çağın ölçüsünü benimsemesi en kabasından bir ahlaksızlıktır.” -Ressam, “Ama Harry, insan salt kendisi için yaşarsa karşılığında mutlaka müthiş bir bedel ödemez mi?” -“Evet, bugünlerde her şeyimizi aşırı pahalıya satın alıyorum. Bana kalırsa yoksulların gerçek trajedisi şu ki keseleri ancak karınlarını doyurmaya yetiyor. Güzel günahlar da, güzel nesneler gibi, zenginlerin harcıdır.” -“İnsan bu bedeli paradan başka şeylerle de ödemek zorunda kalıyor.” -“Örneğin nasıl şeyler, Basil?” -“Ne bileyim ben, pişmanlık, vicdan azabı, sonra... Aşağılanmanın bilinci.” -“İki gözüm, Ortaçağ sanatı pek hoştur, gelgelelim Ortaçağ duygularının modası çoktan geçti. Romanlarda kullanabiliriz bu duyguları. Ama zaten romanlarda kullandığımız şeyler gerçek yaşamda kullanmadığımız şeyler değil midir? İnan bana, hiçbir uygar kişi sürdüğü keyiften ötürü pişmanlık çekmez, hiçbir ilkel kişi de keyfin ne olduğunu bilmez."
"Baş Dönmesi 1. ateşi hatırla, dedi. ağzı bir kül ocağı ağzımda. sonra o balmumu yalnızlık yeniden tanrı soluğundan uzak.
tek bir soru. sadece bir tane. kayra sordu. ''nasılsın?'' ...ve başladı konuşmaya. ''seni kinyas en son fransa'da görmüştüm. paris'te. ama kayra, seni en son ne zaman gördüğümü hatırlamıyorum. neyse, önemli değil. çok zaman geçti sonuçta görüşmeyeli. paris'ten ayrılmamı biliyorsunuz herhalde. zaten çok fazla anlatılacak bir tarafı da yok.
Buhara Şah, yüksek sıradağları indikten sonra, ordusuyla beraber kuzeye, Sir nehrine doğru yürüdü. Maksadı, nehri geçmeye teşebbüs etmeleri halinde savaşa tutuşmak için Moğolların gelişini beklemekti. Fakat boş yere bekledi. Bu sıralarda neler olup bittiğini anlamak için, haritaya bakmak gerekir. Muhammed Şah memleketinin bu kuzey kısmı,
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.