"Denize düşen yılana sarılır" derler bende tam tersi, ne zaman bir yılana düşsem denize sarılırım; kelimeler denizine. Kanıma karışmadan yılanın zehrini kelimeler denizine akıtırım.
Merhaba iyi akşamlar herkese. Kitap hakkında yorum yapmadan önce yaşadığım coğrafyadan bana kalanlardan bahsetmek istiyorum. Okurken “bize ne?” diyebilirsiniz, buna saygı da duyarım. Fakat benim bunu anlatmam gerek. Çünkü yaşadıklarım tamamen bize, biz doğarken, üzerimizden çıkartamayacağımız bir elbise olarak verilen ve azınlık sayılan
Herman Hesse’nin Bozkırkurdu romanını bitirdim bitireli yoğun bir yazı yazma ihtiyacı hissediyorum, fakat bir türlü oturamıyorum masamın başına, bir türlü dökemiyorum içimden taşan cümleleri satırlara. Kitap yarım kalmış bir aşk gibi ruhumda gezinip duruyor. Sait Faik’in “yazmazsam çıldıracaktım,” demesi gibi Bozkırkurdu peşimi bırakmıyor bir
Kesinlike herkesin okuması gereken bir öykü, beğenmemek elde değil.
Hayatın kuralları ve işleyişi gereği, daha doğrusu bize dayatılan sistem işleyişi gereği üstümüzde fazla sorumluluklar olabilir veya tam tersi tamamen başkasına bağlı olarak da yaşayabiliyoruz.
İşte bu iki durumu da bir arada ve gayet net ve kısa bir biçimde anlatıyor yazar.
Üstümüzdeki sorumlulukları taşımaya devam ederken, tökezlediğimiz ilk anda, her şeyin terse gidebileceğini görebiliyoruz, herkes sırtını çevirebiliyor, en sevdiklerimiz bile bir anda bizi yük görebiliyor.
Diğer bir yandan da kendi kabuğumuzdan sıyrılmamız gerekmiyorsa, bir şekilde bizim sorumluluğumuzu yüklenmiş biri/birileri varsa halimizden memnun bir şekilde yaşabiliyoruz. Fakat belki de kabukltan çıkınca daha mutlu olabilirdik, belki de kendi sorumluluklarımızı kendimiz yüklenmeliydik.
Bende uyandırdığı düşünceler bu şekilde, kesinlikle tavsiye ediyorum. Zaten oldukça popüler ve okuyanı çok olan bir kitap olsa da eklemek istedim.
DönüşümFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022222,8bin okunma
İyi bir siyasetçi nasıl olunur?
Sorduğum soru sizi yanıltmasın iyi bir siyasetçi dediysem ahlaklı bir siyasetçiden bahsetmedim.Düşünün biraz… Ya da düşünmeyin gelin beraber bulalım.
Öncelikle şunu düşünelim ‘Genel olarak siyasetçi deyince aklımıza ne gelir?’ Bence;
Kişiliktir. Bir nevi sonradan kazanılır. Siyasetçi olunmaz doğulur gibi bir vecize
Az önce çayları yudumlarken arkadaşla aramızda geçen dialog:
Elime telefonu aldım, akışa göz gezdirirken bir yandan sesli düşünüyorum
"Descartes ne güzel söylemiş, düşünüyorsam öyleyse varım"
Bizim Sülo: Abi bende düşünüyorum
Ben: Sülo Allah'ını seversen, rica ederim sen düşünme ya! Ulan bir kampa gittik, "ben yolu biliyorum" dedin, Rize'ye diye 80 kilometre yürüttün, sabah tam tersi Kars'tan çıktık.
Allah'ını seversen sen bi öte git ya!
Ve nihayet benim bebeğim doğdu. Her ne kadar üvey anne olsam dahi onu dünyaya getiren kadar büyüten de bir annedir.
İki sene süren bir emek vardı daha doğrusu eziyet. Çünkü bir roman yazma fikrinin böyle elle tutulur bir kitap haline gelme süreci çok sancılı geçiyor. Halbuki ben bir kalem kağıt alıp yazıp basıyorlar bizler okuyoruz
İvan Gonçarov’un Oblomov adlı hacimli romanını henüz bitirdim. Dünya edebiyat literatürüne “Oblomovluk” kavramını hediye eden bu roman, mutlaka okuma listemizde yer almalı. Son zamanlarda hep postmodern romanlar okuduktan sonra Oblomov’u okuyunca, yazarın hemen her şeyi okuyucunun gözüne sokarcasına detaylıca tasvir etmesi benim açımdan rahatsız
Yabana Doğru isimli bir film önermişti yıllar önce bir arkadaşım. Bilmeyen kişiler de olabilir önce bilgi vermek gerek; Yabana Doğru, gerçek bir hikayeden alınan bir kitap olup, Christopher McCandless adlı maceraperest gencin yaşam öyküsünü anlatan bir kitaptır. Yıllar sonra filmi de çekilmiştir. Huyum kurusun, bana tavsiye edilen şeyleri çok geç
Herkese Merhaba,
Bir serinin daha sonuna geldik. Serinin hala neden bu kadar övüldüğü anlamış değilim. Anlayacak gibi de değilim zaten, bitircem dedim kötü olsada bittirdim. Bana bir alkış hahaha :D Çok fazla bir şey dememe gerek yok zaten, serinin her kıtabınında yeterınce yorum yaptım.
Kitaba gelelim; Stella aslında kıtapta merak ettiğim