Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Kitapta yoksullarin ölümü adlı bölümde yazar zatürre olduğu için bir süre kaldığı bir devlet hastanesiyle ilgili anılarını anlatıyor.
Hastanede öldüğü ancak sabah farkedilen hastalardan , onların insan olduğunu unutup onlara adeta deney malzemesi mualemelesi yapan doktorlardan bahsediyor.
Yazar kendi deyimiyle 19. Yuzyilin pis kokan acı dolu hastanesinden iyileşir iyileşmez kaçıyor. Evet kaçıyor. Bu aynı şey gibi değil mi mesela , bizim yirmibirinci yüzyılın katliamlarından kumandanın bir tuşuyla kaçışımız gibi.
Yazar benim dönemimde de savaslar vardı lakin en unutamadığım şey bir savas anısı degil , Titanik'in battığını gazetede okuduğum andı diyor.
Bizim en unutamadığımız an ne dünyaya dair?
Bihterin ölmeden önce Behlül'e -beni, beni, bihterini deyişimi?
Ya da koreli bir şarkıcının milyarlar izlenen klibi mi?
Suriyeli bir çocuğun yerden ekmek kırıntıları toplayıp yediği
ya da bir babanın açlıktan ölen evladına son bakışı gelmez aklımıza belki de.
Yazar simdi yaşıyor olsaydı yirmibirinci yüzyıl icin ne düşünürdü merak ediyorum.
Ondokuzuncu yy'ın hastanesine döndü dünya Orwell.
Vicdanlar ölüyor ancak biz farkında bile degiliz.
234 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Merhabalar değerli inceleme okuyucuları..
İnceleme yazmayalı çok oldu.. Sular seller gibi okuyamıyorum da artık ondandır belki.. kitaplar elimde 15 günden az kalsa bırakma 'beni beni BİHTERİNİ' diye yalvarıyor sanki :) Aynalar koridoru bakiim evet 1,5 ay civarı.. iyi hasbihal etmişiz sevgili kitapçıkla :) Anlı şanlı bir 10 POİNT İ sonuna kadar
Daha önce de çok tavsiye edilmişti. Fakat ben dram okumayı çok sevmem çünkü çok etkileniyorum. Geçen hafta aldım kitabı ve bir haftadır sürekli kitaplıkta gözüm takılıyordu ama cesaret edip elime alamıyordum. Yaklaşık 7 saat önce saat gece 12 civarı meraktan ilk bölümüne bir göz atmak istedim. Sabah 07.07 de ağlayarak bitirdim. Uzun zamandır beni bu denli etkisi altına alan bir kitap olmamıştı. Gerçekten kitap ilerledikçe beterin beterini görüyorsunuz. En üzücü kısmı da benim için, bu hikayenin gerçek olmasıydı...
MERHABALAR'
.
.
●Evettt bu ayın ilk kitabı Aşkı Memnu ile başlamak istedim.Önce kitabın genel özellikleriyle bilgi vermek istiyorum'
.
“Aşk-ı Memnu” da Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası gibi edebiyatımızdaki ilk realist romanlardan biridir. Bu eser Halit Ziya’nın en başarılı romanı sayılmaktadır.
Romanda II. Abdülhamit’in baskıcı
Polisiye roman tarzının sıkı okuyucusu değilimdir. Hatta okumam bile diyebilirim. Sevmediğimden değil, aksine okurken çok keyif alırım ama bu tür kitapları okuyanlar bilir. Katili bulana kadar elinizden bırakmadan okumak istersiniz,benim gibi hem iki çocuk annesi,hem de yoğun bakım doktoru biri olarak kitap okuma halim açıkçası boş bulduğum vakitlerde oluyor. Bu tür kitapların hakkını veremiyorum hem çok merak ediyorum,hem de zamansizliktan okuyamıyorum ,bu da beni deli ediyor,en iyisi okumayayım diyorum.
.
.
Ne uzun anlattım di mi;) konuya gelince adı uzerinde bir cinayetin çözümlenmesi üzerine kurulu. Ama var ya ikinci kez okuyunca diyorsunuz ki ; ama Agatha'cım sen resmen beni uyutmuşsun ,bu bana yapılır mı kandırdın beni ,beni,beni ,bihterini
.
.
Neyse bence okuyun,su gibi akıp gidiyor kitap zaten,hatta katili öğrenin, şok olun,bi daha okuyun,naptın sen ya deyin yazara,tavsiye ederim ben yazara saygı duydum,şapka çıkardım, helal olsun dedim,sizin tepkinizi bilemem
#okudumbitti
#josesaramago
#görmek
#324sayfa
Merhabalar. Yazarın körlük kitabının devamı olan görmek ile yola devam ettim ve iyiki de bu kalemle tanışmışım diyorum. Görmek kitabının sonuna doğru hayırr yaaaa diye bağırdım resmen. Kitaptan birkaç alıntıyla yorumlayacağım bu kez kitabı. Çünkü hem okuyup hem konuştuğum bir kitap oldu bu kez. Yani
Bu kitabın yorumunu geciktirdiğimi fark ettim ve üzerine daha fazla kitap okumadan yazayım dedim.
Kitap adını, uzakdoğu'da bir tür cinnet hâlini târif etmek için kullanılan "amok" tâbirinden alınmıştır.
Amok koşucusu kitabını kafamda çok farklı düşünmüştüm Satranç gibi falan ama hiç beklemediğim bir konuyla çıktı karşıma ve dedim Zweıg işte, başka ne beklenebilir ki, güzel akıcı keyifli bir kitaptı, zaten Zweıg olurda kitap beğenilmez mi, neyse Amok koşucusu her ne kadar benim için ters köşe çıksada konu örgüsü beni şaşırtmadı, alışık olduğumuz Zweıg tarzıydı.
Ölüm ve intihar kavramlarına odaklanan öykü, gemide karşılaşan ve bir birlerini hiç tanımayan bu iki insanın konuşmasıyla sohbet başlar ve birinin itirafıyla devam eder, sonumu? onu da siz okuyun.
keyifli okumalar.
Her şey yolunda gibi davranan ama hiçbir şeyin istediği gibi olmadığını bilen Naomi ile ne yapacağını bilmeyen annesi ve nişanlısı arasında kalmış Nicholas çiftinin hikayesi bu. Naomi artık ortak hiçbir alanlarının olmadığını, bağlarını koparma aşamasına geldiklerini fark ettiği an bir şey daha fark ediyor. Sevgili nişanlısı Nicholas 'ın aslında her şeyin farkında olduğunun.😊 Sonraki süreç tamamen bir birlerini yıldırma ve vazgeçen taraf olmaya sevk eden ufak ama düşmanca hareketler. Bazılarına kahkahalarla güldüğümü itiraf etmek isterim. 😂Yavaş yavaş fark ettikleri ise aslında birbirlerine gerçek duygularını hiç göstermedikleri,yapay bir düzende ilerledikleri.
🍂Kitabın bir çok yorumunu okuyarak ve çok merak ederek almıştım. Lakin ilk 100 sayfa beni yormadı desem yalan olur. Biraz açılması için beklenmesi gereken kitaplardan. Sonraları çok hızlı ve keyifli gitti diyebilirim. Kitaba yorum yapan bir çok arkadaşımız Naomi destekçisiyken ben tamamen Nicholas taraftarıydım. Bazen erkeklerin düz mantık olması gerektiğin3 o kadar çok inanırız ki küçük detayları biz kadınlar göremeyiz. 😊
🍂Lanet olası şirret kaynana sendromu! Bu mevzu sadece bizim topraklarda yokmuş. Başka ülkelerde de benim dediğim olsun, oğlum sadece beni sevsin diyen, düğün davetiyesine kadar karışan Deborah hatunlar varmış. Kadın beni son dakikaya kadar sinir etti..
Merhaba bugün Türkiye’nin (yanılmıyorsam) ikinci Türk dizisi olan Aşk-ı Memnu’dan bahsedicem. Şahsen ben kitabını da dizisini de çok severim ama dizide bir tık kimin eli kimin cebinde belli değil gerçekten. Zaten dizi kitaptan daha ünlü ve kitaba uyuşan dizi 1975 yılı yapılmış olan.
Neyse konudan kısaca bahsedecek olursak konu Melih
392 syf.
·
Puan vermedi
Halid Ziya Uşaklıgil, Edebiyat-Cedide topluluğunun en önemli yazarlarından biri. Olgunluk çağı eserleri olarak nitelendirilen Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu ve Kırık Hayatlar isimli romanları bu topluluğun yayın organı olan Servet-i Fünun dergisinde tefrika edilmiş. Yazı hayatına atıldığı yıllarda Fransızca’dan çeviriler yapan Halid Ziya, o esnada
Anthony Burgess'ın yanlışlıkla bir yıl ömrü kaldığı tanısıyla karşı karşıya kalması sonrası biraz fazla karamsar ruh haliyle yazdığı romanı Otomatik Portakal. Kitabın adını ilk duyduğum zaman portakalın konuya nerede ve nasıl dahil olduğunu merak etmiştim ama orijinal ismi olan A Clockwork Orange bir deyimmiş. Manası; şiddetten uzak, etik
İlim, kadın, erkek, her müslümana farzdır... (Sezai Karakoç)
,,
'Malala kim?' diye sordu silahlı adam.
Malala benim, bu da benim hikâyem.
(s.20)
,,
Biyografiler benim için diğer kitaplardan daha önceliklidir, çünkü gerçek yaşanmışları okuyorsun, gerçek hayatları.
Büyük zorluk gören birinin hayatını kendi cümleleriyle, kalemiyle okumak, insanı gerçekten sarsıyor ve çok etkiliyor en azından bende öyle
Kanatlar Aşkına!
Bihter Saatçi’nin Ay Tutulması kitabı tıpkı Mühür Kıran kitabı gibi benim için yorum yazması en zor kitaplardandır. Bihter’in bu iki kitabı yazarken ne kadar özenli çalıştığına, her bir ayrıntı için ne kadar uğraştığına birebir şahit olunca kendisini yeterince takdir edemeyeceğimi düşünmemin bunda etkisi büyüktür. Ayrıca o anlarda yanında olup her
Uzun bir aranın ardından kitabı bitirmiş bulunmaktayım…
Yine bir dolu entrika, bir dolu ihanet… ama beni en çok üzen sevdiğim bir karakterin ihaneti oldu zira onun görüntüsü aklımda favori anime karakterlerimden birisine benziyordu ve aşırı kanımın ısınmasına sebep olmuştu ve ihanetini okurken resmen gözüm doldu. Kendi kendime, “Benim sevdiğim adam bunu yapamaz,” dedim ama yaptı…
Tabii periler diyarında, insan yalan beklemiyor ama gelin görün ki Vivi’nin tarzıyla “Burada her şey epiktir, herkes dramatik davranır…” diyebiliyoruz.
Herkes yalandan daha beterini yapıyordu ve bu kandırmaca, bir ara beni mahvetti. Çünkü inanın, kitabı okurken, kimsenin tek bir cümlesine bile inanmadım ve hepsini ama hepsini sorguladım. Bu da biraz beni yordu ama kitaptan çok keyif aldım.
Jude uzun zamandır okuduğum en dişli kızlardan birisi ama işin içine aşk girince, o da saflaştı… Bazı bölümleri okurken, defalarca kez, “O bir Peri,” diyerek Jude’u uyardım ama zavallım benim uyarılarımdan habersizdi…
Oldukça güzel bir kitaptı ve entrikaları seven kişiler için son derece doyurucu olabilir. Tavsiye ederim…
