Yine gözlerim yaşlı, içim buruk, boğazım yumru...
Yazarın izlediği tiyatro oyununu, oyunun yazarından izin alarak kitap haline getirmesiyle bizlerle buluşan muhteşem duygu yüklü bir kitaptı.
Şöyle bir düşünün
Geçmişe gidebilseydiniz ama yalnızca kahveniz soğuyana kadar orada kalabilseydiniz kiminle buluşup, ne yapardınız? (Benim cevabım çok basit... Melek oğlum Burak'ımla buluşup hiç ayrılmayacak gibi sarılır, doya doya öper koklardım)
Tokyo'nun ara sokaklarında küçücük bir kafe düşünün.
Sadece üç masa var.
Ve o masalardan birinde yer alan özel bir sandalye var. Ve kafe bu sayede efsaneleşmiş.
Eğer bu sandalyeye oturabilirseniz seçtiğiniz bir zaman dilimine gidebiliyorsunuz.
Tabii bu o kadar kolay değildi, belli kurallar vardı...
1- Sadece kafeyi ziyaret eden kişilerle buluşabiliyordunuz.
2- Ne yaparsanız yapın şimdiki zamanı değiştiremiyordunuz.
3- Kafeye girdiğinizde bir müşterinin orada oturuyor olması gerekiyordu. Oturmak için onun kalkmasını beklemeli, oturduktan sonra yerinizden kalkmamalıydınız.
Geçmişteki süreniz, kahveniz fincana doldurulduğu anda başlıyordu ve kahve soğuyunca sona eriyordu.
Başka kurallar da olduğu söyleniyordu. Tüm bunların doğru olup olmadığı bilinmemesine rağmen insanlar söylentileri duyduktan sonra kafayı ziyaret etmeye başladı. Peki, ya siz, bu şartlar altında geçmişe yolculuk yapmayı ister miydiniz?
Dört duygu dolu ziyaret bizleri bekliyor ve duygu dolu anlar yaşatıyor.
Okumadıysanız kesinlikle okuyun ve okutun gönülden tavsiyemdir.