Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Ve size yemin olsun ki , ey Atinalılar,bilge olarak tanınan bu kişilerden hepsinin değilse bile pek çoğunun biter aptaldan başka bir şey olmadığını gördüm. Bilgelikleriyle en çok ün salmış olanlar,bilgiden en yoksun olanlardı."
“Kimseyi başkalarının anlattığı hikayelere göre yargılama…”
Ruh bir şeyi incelemek için bazen görmenin, işitmenin ya da başka bir duygunun aracılığıyla bedeni kullanır, çünkü bir şeyi “bedenin aracılığıyla incelemek” aslında duyguların aracılığıyla incelemek anlamına gelir. Ruh bu durumda, beden tarafından aynı kalmaya şeyleri doğru sürüklenir ve onlara temas ettiği için sağa sola savrulur, altüst olur ve sarhoş olmuş gibi başı döner. Oysa bir incelemeyi kendi başına yaptığında , her zaman var olan, arı, ölümsüz ve hiç değişmeden aynı kalan şeyleri doğru yükselerek, herhangi bir engelle karşılaşmaması durumunda, onlara yakınlığı yüzünden hep yanlarında kalır. İşte o zaman sağa sola savrulması biter, o şeyleri temas ettiği için kimliğini hiç yitirmez ve onlarla birlikte hep aynı kalır. İşte ruhun bu haline “sağduyu” denir.
Sayfa 121Kitabı okudu
Reklam
... ve bir kitap daha biter
''... göğsüne vurarak kalbine seslendi, dayan kalbim, bir zamanlar daha büyük kötülüklere dayanmıştın...''
Sayfa 143 - KÜLTÜR YAYINLARIKitabı okudu
Sağduyu üzerine;
“Oysa ruh bir incelemeyi kendi başına yaptığında, her zaman var olan, arı, ölümsüz ve hiç değişmeden aynı kalan şeylere doğru yükselerek, herhangi bir engelle karşılaşması durumunda, onlara yakınlığı yüzünden hep yanlarında kalır. İşte o zaman sağa sola savrulması biter, o şeylerle temas ettiği için kimliğini hiç yitirmez ve onlarla birlikte hep aynı kalır. İşte ruhun bu hâline sağduyu denir.”
Sayfa 121 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
HEİDEGGER'DE VARLIK Heidegger felsefenin temel sorunu olarak gördüğü varlık felsefesine yönelir, ama varlığı varolus arayarak Varlığın araştırılması gereken yer varoluştur. Varoluştan öz çıkarılmalıdır. İnsanın özü varoluşundadır. Öyleyse var oluştan kalkarak varlık sorunu yeniden düzenlenmelidir. Buna göre bu felsefe eski öz (essentia)
Oysa bir incelemeyi kendi başına yaptığında, her zaman var olan, arı, ölümsüz ve hiç değişmeden aynı kalan şeylere doğru yükselerek, herhangi bir engelle karşılaşmaması durumunda, onlara yakınlığı yüzünden hep yanlarında kalır. İşte o zaman sağa sola savrulması biter, o şeylerle temas ettiği için kimliğini hiç yitirmez ve onlarla birlikte hep aynı kalır. İşte ruhun bu haline sağduyu denir.
Sayfa 121 - TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI
Reklam
Nevvas ibni sem'an (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Bir sabah Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) Deccalden bahsederek onu alçalttı, ne büyük bir bela olduğunu belirtti. Öyle ki, biz onu Medine civarındaki hurmalıklara gelip dayandığını zannettik. Bizler oraya gidince Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bizdeki telaşı anladı
Sayfa 852Kitabı okudu
"Her şeyden önce, anadilimize saygı göstermeli ve onu korumalıyız; dilimiz yaşadığı sürece biz de bir halk olduğumuzu hissedeceğiz. atalarımızın dili yok olursa halk da tükenir ve yok olur." "Ulusun doğuşu ve şekillenmesi için olmazsa olmaz koşulan halkın tarihi ve kültürel değerlerini benimsemesi ve bunlara sahip
Ülke Savunması İçin Sadece Kendine Güvenmek, Ülke Namusunu Başkalarına Emanet Etmemek Gerçek zafer, Mehmet Akif'in; "Şu Boğaz harbi nedir, var mı ki dünyada eşi?" diye eşsizlikle nitelediği, 15 Mart 1915 günü kazanılan deniz savaşıdır….. Bilindiği gibi Boğazlar komutanı Cevat Paşa'nın; üstün savaş zekâsı sayesinde, karanlık limana "yine geniş su geçitlerinde ilk kez uyguladığı” dört buçuk metre derine ve kıyıya paralel olarak döşediği mayınlar sayesinde, hem de askerini manen üstün derecede yüreklendirmesiyle kazanıldı... Asla bilinmeyen ise; savaşın ilk gününde başarısını belgeleyen bu komutanın yerine bir hafta sonra niçin Alman Liman Von Sanders ve daha başka Alman general ve albayların Çanakkale'ye getirildiğidir. Hâlbuki bütün uzmanlarca iddia edilmektedir ki: “Şayet Cevat Paşa göreve devam etseydi: 15 Mart günü yapılan deniz savaşı yarım gün sürmüş, bizim ordumuzdan 58 şehit, 74 yaralı, 9 top, bir tabya kaybına karşılık Akdeniz Sefer Gücü'nün üç savaş gemisi batmış, çok güvendiği üç büyük zırhlısı kullanılmaz hâle gelerek, bin yüz küsur asker kaybetmiştir... Cevat Paşa'nın olası bir kara çıkartmasına karşı, düşmanı anında geri püskürtecek plânı vardı; kara savaşı yedi ay yerine iki günde biter, iki yüz otuz beş bin kayıp yerine azami bin şehitle savaşı bitirirdik..."
Sayfa 148Kitabı okudu
“— Ruh bir şeyi incelemek için bazen görmenin, işitmenin ya da başka bir duyunun aracılığıyla bedeni kullanır, çünkü bir şeyi "bedenin aracılığıyla incelemek" aslında duyuların aracılığıyla incelemek anlamına gelir. Ruh bu durumda, beden tarafından aynı kalmayan şeylere doğru sürüklenir ve onlara temas ettiği için sağa sola savrulur, altüst olur ve sarhoş olmuş gibi başı döner. — Kesinlikle. — Oysa bir incelemeyi kendi başına yaptığında, her zaman var olan, arı, ölümsüz ve hiç değişmeden aynı kalan şeylere doğru yükselerek, herhangi bir engelle karşılaşmaması durumunda, onlara yakınlığı yüzünden hep yanlarında kalır. İşte o zaman sağa sola savrulması biter, o şeylerle temas ettiği için kimliğini hiç yitirmez ve onlarla birlikte hep aynı kalır. İşte ruhun bu hâline sağduyu denir.”
Sayfa 121 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Phaidon'un Ekhekrates'le konuşması, Sokrates'in yaşamının son anlarının anlatımıyla sonlandırılır. İnsanın hayata nasıl yaklaşması gerektiği ile ölümü nasıl karşılaması gerektiğini bilen Sokrates korkusuzca ve özgür bir biçimde hayata veda eder. Diyalog Phaidon'un şu sözleriyle biter: "İşte Ekhekrates, dostumuzun ve tanıdığımız insanlar içinde, çağdaşlarının en iyisi, en doğrusu ve en adili olduğunu söyleyebileceğimiz insanın sonu böyle oldu.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
"Oysa ruh bir incelemeyi kendi başına yaptığında, her zaman var olan arı, ölümsüz ve hiç değişmeden aynı kalan şeylere doğru yükselerek, herhangi bir engelle karşılaşması durumunda onlara yakınlığı yüzünden hep yanlarında kalır. İşte o zaman sağa sola savrulması biter, o şeylerle temas ettiği için kimliğini hiç yitirmekte ve onlarla birlikte hep aynı kalır. İşte ruhun bu haline sağduyu denir."
Sayfa 121Kitabı okudu
Sağduyu
Ruh bir şey indirmek için bazen görmenin, işitmenin ya da başka bir duyunun aracılığıyla bedeni kullanır çünkü bir şeyi "bedenin aracılığı ile incelemek" aslında duyguların aracılığı ile incelemek anlamına gelir.Ruh bu durumda, beden tarafından aynı kalmayan şeylere doğru sürüklenir ve onlara temas ettiği için sağa sola savrulur, altüst olur ve sarhoş olmuş gibi başı döner. Oysa bir incelemeyi kendi başına yaptığında her zaman var olan, arı, ölümsüz ve hiç değişmeden aynı kalan şeylere doğru yükselerek herhangi bir engelle karşılaşması durumunda onlara yakınlığı yüzünden hep yanlarında kalır. İşte o zaman sağa sola savrulması biter, o şeylere temas ettiği için kimliğini hiç yitirmez ve onlarla birlikte hep aynı kalır işte ruhun bu haline sağduyu denir.
Sayfa 121Kitabı okudu
Ruh bir şeyi incelemek için bazen görmenin, işitmenin ya da başka bir duyunun aracılığıyla bedeni kullanır, çünkü bir şeyi "bedenin aracılığıyla incelemek" aslında duyuların aracılığıyla incelemek anlamına gelir. Ruh bu durumda, beden tarafından aynı kalmayan şeylere doğru sürüklenir ve onlara temas ettiği için sağa sola savrulur, altüst olur ve sarhoş olmuş gibi başı döner. Oysa bir incelemeyi kendi başına yaptığında, her zaman var olan, arı, ölümsüz ve hiç değişmeden aynı kalan şeylere doğru yükselerek, herhangi bir engelle karşılaşması durumunda, onlara yakınlığı yüzünden hep yanlarında kalır. İşte o zaman sağa sola savrulması biter, o şeylerle temas ettiği için kimliğini hiç yitirmez ve onlarla birlikte hep aynı kalır. İşte ruhun bu haline sağduyu denir.
Sayfa 121 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Üç tabur, ah üç tabur... Nebi Samoil siperlerinde Kudüs için kan döken Türk askerlerine bu kadarcık yardım edemiyoruz. O yıl Galiçya topraklarında dövüşmek için yirmi bin lüzumsuz Türk bulmuştuk. Bir yığın Anadolu çocuğunu, yurttan kopmuş, uzak Medine içinde, iskorpite ve çöle yediriyorduk. Bir sabah kumandanın odasına girdiğim zaman,
41 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.