Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İlkel insan vs modern insan
Korktuğumuz tek şey karanlıktı. İçimizde filizlenen bir din, kafamızda görülmeyen bir dünyaya dair bir fikir yoktu. Sadece gerçek dünyayı biliyorduk ve korktuğumuz şeyler gerçek şeyler, somut Tehlikeler kanlı canlı yırtıcı hayvanlardı. Karanlıktan korkmamıza neden olanlar da onlardı zaten çünkü karanlık demek onların av zamanı demekti. İnlerinden o zaman çıkar görünmeden pusuya yattıkları karanlığın içinden sökün ederek birimizin üstüne o zaman çökerlerdi. Muhtemelen karanlığın gerçek sakinlerine karşı duyulan bu korkudan zaman içinde gerçekdışı sakinleri duyulan korku gelişecek görünmeyen sağlam ve güçlü bir dünyada doruğa çıkacaktı. Muhtemelen hayal gücü geliştikçe ölüm korkusu da artacak sonunda halk bu kurguyu karanlığa yansıtacak ve onu ruhlarla dolduracaktı..
Sayfa 104
"Biz insanlar geçmişte dış dünyayı kontrol etmeyi öğrendim ama iç dünyamız üzerinde çok az kontrole sahiptik. Baraj inşa edip nehirlerin akışını durdurmayı biliyorduk ama bedensel yaşlanma nasıl durdurulur bilmiyorduk. Kanalizasyon sistemi tasarlamayı biliyorduk ama beynin nasıl tasarlandığı konusunda hiçbir fikrimiz yoktu. Kulağımızın dibinde vızıldayıp uykumuzu kaçıran sinekleri avlamak bildiğimiz bir şeydi fakat zihnimizi meşgul eden düşünceden ötürü uyuyamadığımızda , çoğumuz bu düşünceyi nasıl avlayacağını bilmiyordu."
Reklam
“Korktuğumuz tek şey karanlıktı. İçimizde filizlenen bir din, kafamızda görülmeyen bir dünyaya dair bir fikir yoktu. Sadece gerçek dünyayı biliyorduk ve korktuğumuz şeyler gerçek şeyler, somut tehlikeler, kanlı canlı yırtıcı hayvanlardı. Karanlıktan korkmamıza neden olanlar da onlardı zaten, çünkü karanlık demek, onların av zamanı demekti. İnlerinden o zaman çıkar, görünmeden pusuya yattıkları karanlığın içinden sökün ederek birimizin üstüne o zaman çökerlerdi. Muhtemelen karanlığın gerçek sakinlerine karşı duyulan bu korkudan, zaman içinde gerçek dışı sakinlere duyulan korku gelişecek, görünmeyen sağlam ve güçlü bir dünyada doruğa çıkacaktı. Muhtemelen hayâl gücü geliştikçe ölüm korkusu da artacak, sonunda Halk bu korkuyu karanlığa yansıtacak ve onu ruhlarla dolduracaktı.”
Sayfa 104Kitabı okudu
Serseriydik, tembeldik, günlerimizin sayılı olduğunu biliyorduk. Rahattık bu yüzden, ne kadar yeteneksiz olduğumuzu anlamalarını bekliyorduk. O gün gelene dek arada sırada birkaç dürüst saat çalışıp sistemin içinde var olmaya çalışıyor, geceleri hep beraber kafaları çekiyorduk..
Hep bir an geliyordu ve trenlerin kente girmediğini açıkça anlıyorduk. Ve o zaman, ayrılığın uzun süreli olacağını ve zamanla kendimize bir düzen vermemiz gerektiğini biliyorduk.
Sayfa 56 - CAN YAYINLARI, 21. BASIMKitabı okudu
Normal zamanda, bilinçli ya da değil, kendini aşamayacak aşkın olmadığını hepimiz biliyorduk, yine de az ya da çok, belli bir dinginlikle, kendi aşkımızın orta karar olduğunu kabulleniyorduk.
Sayfa 58 - CAN YAYINLARI, 21. BASIMKitabı okudu
Reklam
Ben acıyı gençliğimden daha çok biliyordum.Ben ölümü biliyordum,o ölümü bilmiyordu.Gençliğim ölümden korkuyordu,ben ölümden korkmuyordum,ben ölümün kederli bir misafir gibi nasıl usulca geldiğini görmüştüm,o görmemişti.Reggiani bir savaş meydanında,yüzünde çiy damlalarıyla yatan genç ölüyü anlatıyordu.Ben gençliğime o genç ölüyü gösteriyordum.Gençliğim bana"kötü sevişmelerle örselenmiş"Sara'yı gösteriyordu.Reggiani "Şehre yağmur yağıyor ,"diyordu,"yüreğime yağmur yağıyor."Yağmurlar hep yağıyordu.Biz başka kadınları seviyorduk.De Vigny bir kadını seviyor ve terk ediliyordu.Biz terkedilmeyi biliyorduk.Acıyı biliyorduk biz ve canımız yandığında gülümsemeyi.Kırmızı esvaplarını giyenlere hain diyorlardı ve biz hainleri seviyorduk,orospuları kötü seviyorlardı ve biz orospuları seviyorduk.Biz Reggiani dinliyorduk."Ben öldüğümde bay başkan,kuşlar ötecek,"diyordu.Biz Reggiani dinliyorduk."Siz öldüğünüzde bay başkan kuşlar susacak"
Askerler çok az şey biliyorlardı, bilmedikleri şeylerden korkuyor, yok etmek istiyorlardı. Biz askerlerden daha çok şey biliyorduk ve biz de bildiğimiz dünyanın bir an önce yıkılıp gitmesini istiyorduk.
İki kere ikinin dört ettiğini nereden biliyorduk ki? Yer çekimi diye bir şey olduğunu nereden biliyorduk ki? Geçmişin değiştirilemez olduğunu nereden biliyorduk ki? Madem geçmiş de, dış dünya da yalnızca zihinlerdeydi, madem zihin de denetlenebiliyordu söylenecek ne kalıyordu ki geriye?
Sayfa 91 - Can YayınlarıKitabı okudu
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.