"Ben bilmez miyim ki eşkıya dünyaya payidar olmaz?
Sultan Süleymana kalmayan dünya, o Süleyman kuş dilini bilirdi, Kaftan Kafa hükmederdi, işte ona kalmayan dünya, hiç kimseye kalmaz.
FERHAD BEY - Ne yapmak lazım?
HANCI - Sabretmek, sabretmek. Elimizden başka bir şey gelmez.
FERHAD BEY - Nasıl sabredilir? Öğretir misin?
HANCI -Oğlum! Nasıl sabredildiğini bilmez misin? Herkes nasıl sabrediyor?
FERHAD BEY - Unutarak mı, adam sen de ne olursa olsun diyerek mi, yoksa yaralı bir ciğerde, etrafı keseyle çevrili bir kurşun
Paranın değerini daha bilmiyorsunuz. Benim kadar uzun yaşadığınızda paranın güç demek olduğunu anlarsınız. Bilmez miyim hiç. Ah keşke gençlik de bilebilse. Shakespeare'in dediği gibi. Akarken keseni doldur.
.
Bulvar kahvelerinde arabesk bir duman
sis ve intihar çöküyor bütün birahanelere
bu kentin künyesi bellidir artık ve susuşun
isyan olur milyon kere, hiç bilmez miyim
Sokul yanıma sen, ellerin sımsıcak kalsın
devriyeler basıyor karartılmış evleri yine
Gidersen yıkılır bu kent kuşlar da ölür
bir tufan olurum sustuğun her yerde
Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki
Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
Üşür müydük nar çiçekleri ürpeririken
Gidersen kim sular fesleğenleri
Kuşlar nereye sığınır akşam olunca
Sessizliği dinliyorum şimdi ve