dikkat:birinin ilk aşkı olarak evlenmemişseniz aldatilma riskiniz vardır
“İnanmıyorum anne, babama bunu nasıl yapabildin? Senin yüzünden adam hasta oldu! Senin yüzünden öldü o! Bize bunları nasıl yapabildin?” Sonunda konuşabilen Selma Hanım çok üzgün ve kısık bir sesle, “Oğlum insan böyle şeyler olsun ister mi? Ne babanı, ne seni üzmek istemedim.” “Babam hastalandıktan sonra da mektuplaşmışsın. Bir sürü mektup buldum.” “İnsan âşık olunca gözü bir şey görmüyor. Aslında babana münasip bir dille anlatacaktım.” “Ama babam sizi bastı öyle değil mi? Belki de arkadaşıydı o adam.” “Öyle değil, oğlum, anlatayım. Tarık benim ilk gençlik aşkımdı. Sonra yollarımız istemeden ayrıldı. Ben evlendim, sizler oldunuz. Tesadüf babanın fabrikada müdür olarak çalışmaya başlayınca yollarımız kesişti.” “Neden aldattın? Senelerce onsuz yaşamışsın. Ayrılmayı bekleyemedin mi? Babam senin yüzünden öldü!” Selma Hanım’m sesi titreyerek, “O zamanlar bu işler hiç de kolay değildi. Siz vardınız. Bir saygınlığım vardı. Çevrem vardı.” “Saygınlık mı? Babam senin aldattığını her tarafa yaysa ne saygınlığın kalacaktı? Belki de sevinmişsindir, hastalanıp ölünce; kimse öğrenemedi diye.” “Öyle deme, oğlum. Senelerce ne kadar suçluluk duydum anlatamam.” “Belli oluyor. Hep bana karıştın. Hepimizin üzerinde hâkimiyet kurmaya çalıştın. Ayrıca o adamla münasebetin de devam etmiş, babamın ölümünden sonraki tarihli mektuplar da buldum. Hepsini okumayı midem kaldırmadı.”
Sayfa 150Kitabı okudu
Süper süper süper
Can attığımız, elde etmek için çabaladığımız şeyleri iyice gözden geçirmeliyiz; ya hiçbir kâr yoktur onlarda ya da zararları kârlarından daha çoktur. Kimileri gereksizdir, kimileri bunca çabaya değmez. Ama biz onların içyüzünü göremeyiz, aslında bize çok pahalıya mal olan seyleri bedava aldık sanırız. İşte burada sersemliğimiz çıkıyor ortaya: Biz yalnız para verip aldığımız şeyleri satın aldık sanıyoruz, karşılığında kendi kendimizden bir şeyler yatırdığımız şeylere bedava diyoruz.
Reklam
Sahi, sen şimdi bütün bunların üstündesin. Bunları önemli önemli oturup yazışıma bile gülümsersin. Ama sen de bilirsin ki, her diyalog bir bakıma bencil bir monologdur. Bir iç döküştür. Dert yanıştır. Ben Aristophanes'e, Spinoza'ya, Freud'a, Gandhi'ye, babama da zaman zaman böyle nice postalanmamış mektuplar karalarım. Kusura kalma.
Yüzün ne kadar solmuş böyle? Henüz ölmüş bir kadının gözlerini andırıyor gözlerin. Sana şarkılar söyleyebilirdim belki. O liman kentinin arsız gecelerinden de bahsedebilirdim. Yüzümüz kızarırdı bir süre sonra. Sana Ortadoğu aşklarından kalma temiz sözcüklerden söz edebilirdim. Fakat yorgun görünüyorsun. Ve gözlerine de bakacak cesaretim yok. Ölüm
Sayfa 157 - Doğan KitapKitabı okudu
ne yazık ki mektuplarımız kanatlanıp bir kuş olup uçmuyor. Aramızda yıkılası dağlar var. Ben burada bir acıya sürgünüm. Hasretin canıma yetti. Ama ne yaparsın eninde sonunda ekmek parası işte. Kimse kimseye boşa lokma vermiyor. Geçim derdi insanları oradan oraya savunuyor. Babayı çocuktan, karıyı kocadan ayırıyor. Ben ister miydim buralarda senden ayrı kalayım? Ama ne yapayım; kolum kanadım kırık. Yine de üzülme sen. Az sabret önümüz yaz. Elbet birbirimize kavuşacağız. Bol bol konuşup hasret gidereceğiz
Sayfa 81
Furuğ'un mektupları....
Bir babaya olan sevgi ile doludurlar ve sanki babanın varlığı ile açığa çıkması olası olamayan yıllarca bastırılmış sitemler ve derin yürek parçalanması ile de.
Reklam
153 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.