"Çilekeş ise hiç değilim. Ben bir zevk adamıyım." (Bu cümleyi üstüne basarak söylemişti); "özgürlüğün zirvesine erişebilmiş adamın zevki. Dostluğa bayılırım. Onu buldum. Sonra da kaybettim. Geri dönmesini beklerken bütün tutkumla onu düşünüyorum. Boş saatlerimde, odamda yalnızken ya da is sız bir yolda giderken kaybedilmiş dostluğun
İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü çıkışlı bir yönetmen olan Metin Erksan, bu arada da Kamera takma adıyla sinema eleştirileri yazmaktadır. Aşık Veysel'in hayatı üzerine kurduğu "Karanlık Dünya", Erksan'ın "ilk film denemesi" olmasına karşılık ilginçtir. Türk sinemasında "ilk gerçekçi köy filmi" olarak dikkati çeker. Erksan bu gerçekçi çizgiyi "Yılanların Öcü"yle (1962) ve 1964 Berlin Film Şenliği'nde "en iyi film" seçilen Altın Ayı ödüllü "Susuz Yaz''la sürdürecektir. Bu ara da bir kent filmi olan "Gecelerin Ötesi'yle de Türk sinemasın da "toplumsal gerçekçilik" adıyla yeni bir akımın oluşmasını sağlayacaktır. Erksan, gerçekte bir "tutku sinemacısı"dır. Bu "tutku", yönetmenin dünyasında bir "kara sevda"dır. Örneğin "Acı Hayat "ta böyle bir tutkuyu anlatırken, sınıfsal çelişkileri de ortaya koyar. 1965'de yönettiği "Sevmek Zamanı" ise, ne kadar soyut bir dünyayı sergilerse de bir "tutkunun şiiri"dir. "Sevmek Zamanı'nın atmosferine son derece uygun düşüp yakaladığı bu "şiirsel estetik", Metin Erksan için olsun, Türk sineması için olsun bir zirvedir. Ve "Sevmek Zamanı" Erksan'ın en kişisel filmidir.
Sayfa 22
Reklam
yaşmaya deyerese ölüm guzel
Yokluğun buz gibi soğuk Uzaklardan bir ses olmanı isterdim, bir selam, bir nefes... 'Üşüme' diye seslenmeni isterdim... Bir el olmanı isterdim, bir kol... 'Özledim' deyip sarılmanı... En karanlık yerinde düşlerimin çıkıp gelmeni isterdim kınalı bir bahar gibi, umut ışığı olmanı isterdim hayatıma... Gelseydin ve yaslasaydım başımı omuzuna,
Sayfa 457 - özlem ve ölüm
Arapçada cünun, cinnet veya tecennün sözcüklerinin ikincil anlamları çıldırmak, aklı kaybetmek, delirmek demektir. Mecnun kısaca 'çılgın' ve 'deli' anlamlarına gelir. Nitekim cennet, cenin, cân, cin, hatta ecinni sözcükleri de aynı kökten türerler. Bu kelimenin kökeninde saklanamaz bir gariplik, bir kapalılık vardır. Cünun hep bir örtülmenin,
Sayfa 20 - kapı / delilik özgürlüktürKitabı okudu
Yüzümüz AK mı KARA mı???
Çocuk doğura doğura hal kalmamış analarda. Üflesen uçacaklar cansızlıktan. Yürekleri yanık, ciğerleri delik... Şöyle bir araştırdım, en az çocuk doğuran kadın yedi çocuk doğur· muş. On, onbeş doğuranlar var. Ama ellerinde kaçı kalmış, o tarafını sormayın. Doğumda ölenler, doğduktan sonraki üç-beş yıl içinde her türlü hastalıktan ölenlerin toplamına bedel oluyor, hesaplanınca. Bu doğarken ölmede de tetanos baş rolü oynuyor. Sonrakilerin ölüm sebebini saymaya ise baş gelemeyiz. Kızamık, boğmaca, ishal, çiçek... Hem sayamıyorum, hem saymak bir fayda sağlamayacak. Saya saya sekizcik ettik dediklerine döner bu iş gide gide. Bir milletin en büyük serveti nüfustur derler. Bugünlerde yine sayılacağız. Sayılalım bakalım. Bana kalırsa, öte dünyaya doğarken gidenleri de saymalı köylerde, yüzümüz ak mı kara mı, meydana çıkar o zaman. Bütün hastalıklar, bütün ilkellikler üşüşmüş köylünün başına. Buna karşılık olarak oraya hiçbir şey yollayamıyoruz. Doktorluğu devletleştirelim diyoruz, lafta kalıyor, şunu yapalım diyoruz, lafta kalıyor. Ondan sonra da siyaset hastalığına tutulup, adamlardan oy toplama yolları arıyoruz. Onları kurtarmaya değil, kendimizi kurtarmaya çabalıyoruz. Onlar tetanoza, kızamığa, satIıcana yaklanırken ötekiler koltuğa ısınıp sandalya hastalığına yakalanıyorlar.
Sayfa 187Kitabı okudu
kırmızı deynek
Havanın yüzünde bir kırlangıç sürüsü Ve yabanıl ak atlar doludizgin Bu sabah, bu sabah öylesine güzel ki Bu sabah yağmur yağacak Bu sabah gün açacak Bu sabah tekmil tomurcuklar patlayacak Bahar patlayacak Köpükler, bulutlar patlayacak Özlemlerin en güzeli, tozlu bir özlem Topraktan yeni çıkarılmış Üç bin yıllık yunan şarabı Atların kara
Sayfa 108Kitabı okudu
Reklam
26 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.