Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Afili Hafiye
* Vaktiyle görev icabı birkaç hafta hapis yatmıştım. Kanaatimce hayvanat bahçesindeki koşullar cezaevindeki kadar kötü değil. Gelgelelim buradaki mahkumların hepsi masum. * Güzellik, aşk ve mutluluk ölüme götürür. * Sevda belasından muafım. * Elim ayağım birbirine dolanıyor. Şu süpürgeye atlayıp vınlayabilsem. * Hayatının en önemli anını
Dante, Zambaklar
_Ölmedim ama diri de değilim. _Bu rezil durumdakiler yani Araf'ta bulunanlar. Yaşarken kötülük yapmadıkları için Cehennem’e atılmazlar ama iyilik de yapmadıkları için Cennet'e de alınmazlar. _Cehennem ümidin olmadığı yerdir. Hiçbir ümidin kalmaması, hayatta cehennemi yaşamaya denktir. Cehennemde belki acı çekilir ama ölünmez. _Tanrıyı
Reklam
Bir kimsenin durumu değişikliğe uğrasa, üzüntü ve gam istilası ile şaşırıp kalsa ve dünyadan yüz çevirip, el çekmek zamanı gelse, onun hakkında tabipler der ki: buna Sevda hastalığı Üstün gelmiştir, Kara Sevda illetini bulmuştur. Bunu etimon şerbeti ile ilaçlamak lazımdır. Tabiatçı dahi der ki: bunun hastalığı, tabiatına kuruluk Üstün geldiğindendir ki dimağı üzere istila etmiştir. Tabiatın kuruluğuna sebep kış havasıdır. Bahar gelip, rutubet havası Üstün olmadıkça buna ilaç olmaz. Müneccim de der ki: buna, Sevda sebep olmuştur. Sevda ise Utarit ile Merih arasında kötü benzerlikler oluşmasından meydana gelir. Utarit'e 2 kutbun yaklaşmasıyla üçlenme erişmedikçe bulundurmaya gitmez. Halbuki bunların hepsi sözlerine doğrudur. Çünkü, her biri aklı erdiği kadar söylemiştir.
Sayfa 220Kitabı okudu
“Yine bir bahar günü toprak yeşermiş rengarenk çiçekler filizlenmişti, gül ağacının dallarında ise güller açmıştı muazzam güzellikleriyle. Lakin bir farklılık vardı ki dallar arasında tek bir gül vardı, rengi gökyüzünün saflığında denizin masumiyetinde mavinin en güzel tonu Mavi bir Gül. O kadar güzeldi ki her gül ona aşkla bakıyor her bülbül ona şarkılar söylüyor ve çiçekler güneş yerine ona dönüyordu yüzünü. Papatyalar dahi Mavi Güle hayranlıkla bakıyordu. Ancak papatyalar içerisinde biri vardı ki, her bahar zamanı gelince yıpranan ve kabul edilmeyen yapayalnız bir çiçekti o. Çünkü diğerleri gibi değildi, rengi güneşin sıcaklığında ateşin yıpranmış tonunda Sarı bir Papatya idi sanki hayatın çilesini üzerine çekmişliği her yerinden okunuyordu. Güzün ilk bakışı gibi soluk bir renk hakimdi üzerinde, ne beğeniliyor ne de bakılıyordu yüzüne. Her daim dışlanıyordu, hayatın kara tokadı yerine sarı zelzelesini yemiş gibi soluktu. Bu yüzdendir ki, hayat ona her bahar vakti acımasız davranmış sevme sevilme hakkını dahi elinden almıştı. Kendisi çiçekler bahçesinde tam da Mavi Gül’ün tam dibinde yükseliyordu topraktan. Sanki gölgesine ihtiyaç duyuyor gibiydi ve bu gölgeden huzur şefkat arıyordu. Fakat ne var ki Mavi Gül’ün yanı başında Kırmızı bir gül daha vardı ve kader iki gülü birbirine eş ihsan etmişti. Her ne olursa olsun Mavi Gül kopamıyordu Kırmızı Gülden çünkü kader kendisine sormamış ve direk yazmıştı ömrüne....
dionysosyayingrubu
Kemal Fedâi Coşkuner Kemal Fedâi Coşkuner (1927-1979), Antalya'nın Akseki kazasına bağlı Mahmutlu köyünde dünyaya gelir. Aksu Köy Enstitüsünü bitirir (1945). Antalya, İzmir ve Muğla'da ilkokul öğretmenliği yapar. İzmir Halk Eğitim Merkezi müdürlüğü görevinde bulunur. Milliyetçi dernek ve kuruluşlarda çalışır. Bunlar arasında Türk
Atsız'ı kaybedeli 45 yıl oldu. Bir fikir, ülkü ve bilim adamının, bir sanatçının ölümünden 45 yıl sonra da yaşaması önemli bir olaydır. Atsız'ın eserleri, yaşadığı döneme göre bugün çok daha fazla okunuyor. Onun birkaç kitabının 04.12.2020 tarihi itibarıyla, kitapyurdu.com'daki satış ve yorum sayılarına bakarak ne kadar çok
Reklam
Osman Yüksel Serdengeçti Serdengeçti dergisinin sahibi ve yazı işleri müdürü olan Osman Zeki Yüksel (1917-1983), Akseki'de doğar. Babası Müftü Salim Efendi'dir. DTCF Felsefe Bölümü son sınıfında iken 3 Mayıs 1944'teki protesto yürüyüşüne katıldığı için tutuklanır; üç buçuk ay sonra serbest bırakılır. Fakülteden kaydı silinir.
O zaman melankolinin kökenindeki karasevdadan yola çıkarak şu soruya yanıt aramaya çalışmak gerek: Aşk hep olanaksız mıdır? Hep hüzünlü müdür? Ayrılık bir kader midir? Hep kara mıdır sevda? Sigmund Freud'un hastalıklı sendromların prototipi olarak gördüğü normal durumlar arasında, uyku ve düşle birlikte yası ve aşk durumunu da saydığını biliyoruz. 1914 tarihli “Narsisizme Giriş” yazısında aşkı “En gelişmiş biçiminde nesne libidosunun yapabildiği öznenin nesne lehine tüm kişiliğinden vazgeçebilmesi” olarak tanımlar. "Yas ve Melankoli" metninde ise "Birbirine zıt her iki durumda, aşk tutkusu ve intiharda, benlik birbirinden çok farklı şekillerde de olsa nesne tarafından büyülenmiştir” der.
Sayfa 130Kitabı okudu
LANETLENMİŞ KADINLAR Delphine ile Hippolyte Hippolyte, lambaların solgun ışığı vuran Minderlere uzanmış sessizce duruyordu, Ve toy genç kızlığının perdesini kaldıran Güçlü okşayışları, dalgın, düşünüyordu. Sabah uyandığında nasıl başını yolcu Çevirip mavi ufka bakarsa, tıpkı öyle, Henüz uzaklardaki gökleri arıyordu Fırtınalı bir anın
Sayfa 254 - Varlık YayınlarıKitabı okudu
40 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.