.
.Öyküleri okuyup bitirdikten sonra aklımda iki sözcük belirdi: yoksulluk ve kimsesizlik…Ben de “Yoksulluğun Kimsesizliği “ olarak adlandırdım kitabı kendimce ya da tam tersi de olabilir “Kimsesizliğin yoksulluğu “ …
.Kitapta , yoksulluğun çevresinde dönüp duran ve sönüp duran hayatlar söz konusu . Özellikle kadın ve çocuk ekseninde ilerleyen öykülerde köyden kente göç edenleri , kimsesizliğe doyanları , kenara itilenleri , görmezden gelinenleri kısacası “hayatın fazlalıkları “ olan gariban kesmi göreceksiniz. .
.
.Bunun yanında daha hali vakti yerinde olan kesimin
uzattığı yarım yamalak yardım eline de sinirleneceksiniz . Akrabalıktan doğan bazı mecburi katlanmalar , kimsesizlikten celladına sığınmalar neler neler …Kadın olmanın zorlukları , zorluk çeken kadınların ezilmiş çocukları …
. Beni en çok etkileyenlerden biri , parasız yatılı sınavına geç kaldığını düşünen anne ve çocuktu . Geç mi kaldık? Diye sorduklarında : Bu sınavı bekleyenler yani yoksullar geç kalmaz , gibi bir cevap verilmişti . İçimi burkmuştu. Yoksulluğun acı yanını burnumun direğine kadar hissettiğim bir öyküydü.
.Ve Haraç öyküsünden çok etkiledim . Ömrünü hizmet etmeye adamış bir çocuk Servet…Çocuk olmadan büyümüş ,aniden boyu attı derler ya hani Servetin’in de ömrü bir anda atmış da aniden yaşlanıvermiş gibi bir havası vardı …İstismar ve bunu kabulleniş daha doğrusu hiçbir şeye itiraz edemeyiş. Servet herkese siz diyen ama daha sen olmanın bile kıyısından geçemeyen harcanmış bir ömrün sahibi …Mutlaka
okuyun diyorum . Sarsıcı ve etkileyici bir dili vardı , başlarda zor gelebilir ama okumaya değer .