Hayatlarımız boyunca hep bir şeylere sahip olmak için çabalayıp duruyoruz. Daha güzel bir iş,daha güzel bir ev,son model telefonlar, bilgisayarlar, lüks otomobiller. Hep bunlar için kendimizi yıpratmıyor muyuz ? Aslında ortada yanlış olan çok şey var. Sahip olmaya çalıştıklarımız bizlere çoktan sahip olmuşlar haberimiz yok. Elektronik eşyalar bizim sahiplerimiz, hiçbir nesne bize ait değil. Hatta vücutlarımız bile bize ait değil. Bize ait olan tek şey fikirlerimiz. Aklımızın içinde dolanan, kapalı kapılar ardına sakladığımız fikirler bize ait. Sadece fikirlerimizin sahibiyiz biz...
"Sonsuz uzay ve zaman içerisinde var olan her şey gelişmeye devam eder, gitgide daha mükemmel ve karmaşık bir hal alır ve farklılaşır" demenin hiçbir şey dememek olduğu apaçık ortadaydı. Bütün bu sözcüklerin anlamı yoktur, çünkü sonsuzlukta ne karmaşık ne basit, ne ileri ne geri, ne daha iyi ne daha kötü vardır.
Reklam
İnsanlarda anlamadığı bir şey de gazete okumalarıydı. Neden her sabah içlerini karartmak gereğini duyarlardı acaba? Futbol maçı hastalarınınkini anlıyordu. "Ya ötekiler? Binlerce gazete satılıyor bu şehirde. Örneğin şu yaşlı adam! Yoksa FATİH'TE İKİ EV YANDI başlığını görüp "İyi, benim orada evim yok" diye düşünebilmek rahatlığı için mi okur? BİR ADAM KARISINI ÖLDÜRDÜ. "İyi etmiş. Kim bilir ne namussuzdu." ÇİN'DE İSYAN. "Beter olsunlar, kırsınlar birbirlerini. Bize dokunmasınlar da!.." Bu "biz" dediği daha çok "ben" değil mi? "Ben, benim, bana, beni!" Herkes "Ben".
O kadın zehir. Dünyayı daha kötü hale getiriyor. Ve sana yapmış olduğu şey ölümden de kötü. Herkes ölür, ama herkes sevdiği kişiyi başka bir insanla görmek zorunda değildir.
Sayfa 35 - Altın YayınlarıKitabı okudu
... Dar Kapı adlı bir kitap gördü.Cebindeki paraları saydı.Sinemaya gitse kitaba yetmeyecek. Kitaba verse, sinemaya giremeyecek. ..... Okuyor, okuyor;kitaba adını veren esrarengiz dar kapı ne zaman söz konusu olacak, diye safyfaları çabuk çabuk tüketiyordu. Aslında hiç de umduğu gibi bulmuyordu okuduklarını. Hiç kimse, “Açıl susam, açıl!” diye bağırmıyordu. Her şey bir bulanıklık içindeydi. Dar kapı ise bir türlü görünmüyordu. Bir ara omuzbaşında bir el uzandı. Kitabı Ertürk’ün elinden çekip aldı. Ertürk şaşkın baktı: Nöbetçi subay! ... Ertürk, bu ilk suçundan ötürü bağışlanınca, bir daha bilmeden suç işlememeyi de öğrendi. “Oku!” diye verdiklerinden gayri hiçbir şey okumamayı, “ Düşün!” dedikleri dışında hiçbir şey düşünmemeyi... Tehlike vaktinde önlenmişti işte. Bursa Askeri Lisesi’nin en “itaatkar” bir öğrencisi olarak daha sonraki günler ve yıllarda da büyüklerine sonsuz “gururlar” verdi.
Sayfa 140Kitabı okudu
"Cümleye dönüşmeyen düşüncelerin, insan sesine indirgenemeyen duyguların ne kadar asil ve bir o kadar da ışıltılı olduğunu sana anlatamam. Artık sen dahil hiç kimseye bir şeyler anlatmaya çalışmayacağım. Hepsinden önemlisi, hiç kimseyle hiçbir şey üzerine tartışmayacağım. Tartışmak, konuşmaktan bile daha anlamsız bir şey. Söylesene hangi tartışmadan sonra biri diğerinin savunduğunu kabul etmiştir ki?"
Sayfa 21 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.