Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Serkan Öztürk

Serkan Öztürk
@biravekahve
Tükürsek cinayet sayılıyor artık.
Avukat
Kayseri
24 kütüphaneci puanı
163 okur puanı
Aralık 2017 tarihinde katıldı
Sovyet halklarındaki insanlar hükümetin "reel sosyalizm" hakkında söylediği çoğu şeyin yalan olduğunu öğrenmişti. Fakat kapitalizm hakkında söylenen her şey doğruydu.
Sayfa 271 - Kolektif Kitap
Reklam
Sovyetler ve Proletarya
Parti liderleri birer deha olmalarına rağmen ne yapılması gerektiği hakkında en ufak bir fikre sahip değildi. Liderler bu duruma bir suçlu tayin etmek adına kabahati zaman zaman nesnel koşullarda arıyordu. Parti liderlerinin işçi sınıfının artık var olmadığını öne sürdüğü bir toplantıda, Bolşevik bir muhalif acıyla şu sözleri sarf ediyordu: "Var olmayan bir sınıfın önderi olduğunuz için sizi tebrik etmeme izin verin." Bir tarihçi Bolşeviklerin ikilemini şöyle dile getirmişti: "Tüm engellere rağmen, bir işçi devrimi yapmayı başardılar. Daha sonra, zaferin henüz başındayken, Rus proletarya aniden ortan kayboldu ve geriye sadece otuz iki dişiyle birlikte gülen önderleri kaldı."
Sayfa 181 - Kolektif Kitap
I. Dünya Savaşı
En temelde Avrupalıların savaşmasına ve kolonileri de savaşmaya zorlamasına rağmen, olay ırkla ilgili değildi. Fransız Katoliklerin Alman Katolikleri öldürdüğü, Alman Protestanların İngiliz Protestanları katlettiği, Arap Müslümanların Türk Müslümanlara saldırdığı ve Yahudilerin baskın inançlarına aldırmadan kendi milletleri için savaştığı göz önünde bulundurulduğunda, savaşın din yüzünden çıktığı da söylenemezdi. Diğer bütün koşullar, savaşı ateşlemek adına uyum içinde çalışmıştı. Savaşı mümkün kılan asıl faktör, Avrupalı hükümdarların savaşın ne kadar yakıcı olabileceğini büyük ölçüde unutmuş olmasıydı.
Sayfa 140 - Kolektif Kitap

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Peki, Paris halkı neden bu kadar öfkeliydi? (...) Aslında Paris'teki bu öfkenin altında çok daha belirgin bir neden yatmaktaydı: ekmek. (...) Yüzyıl başında maaşlı çalışanlar kazançlarının neredeyse yarısını ekmeğe veriyordu. Ne var ki 1788-89'daki ekonomik kriz esnasında bir maaşın ekmeğe giden kısmı ortalama %58'e yükseldi. Açlıkla ve 1789'un fahiş fiyatlarıyla geçen aylar, bu oranı %88 gibi olağanüstü bir değere taşımıştı. Bastille'in düştüğü günün tahıl fiyatlarının doruk noktasına ulaştığı güne denk gelmesi bir tesadüften çok daha fazlasıydı.
Sayfa 70 - Kolektif Kitap
Paris'te 1750-99 yılları arasında refah endeksi 1,20 olan inşaat ustaları güç bela yaşayabilenlerden daha iyi olsa da bu endeks Londra (2,21) ve Amsterdam (1,83) kentlerine kıyasla oldukça düşüktü. Böyle becerileri olmayanlar için endeks düşüyor, Paris'te çok daha düşük bir yaşama denk geliyordu. Fransa'nın başkentindeki işçilerin refah endeksi 0,74 iken, Londralı meslektaşlarının yaşam standardı 1,42 seviyesindeydi, Amsterdam ise 1,41'lik oranla Londra'nın hemen arkasından geliyordu. Başka türlü ifade etmek gerekirse, Parisli işçiler tıpkı geliri açlık sınırırının altındaki çalışanlar gibi umarsız bir hayat sürüyordu.
Sayfa 68 - Kolektif Kitap
Reklam
Ne kadar derin olsa da her uçurumun üzerinden atlanabilir.
Sayfa 99 - Doğan Kitap
Ölünce biz de kirlerimizden temizlenir, Ölünce biz de iyi adam oluruz.
İmlâsız
Ayağı kayan bir çocuk Kadar şaşkınım, bilemedim Düz yolda yürümenin imlâsını Kanayan dizlerime bakıp da Ağlamayı öğrenemediğim gibi
"Metre"nin Doğuşu
1789'dan önce her bölgenin uzaklık ve hacim ölçmek için kendine özgü yöntemleri vardı. Kanvansiyon Meclisi, herkes için ortak, evrensel bir ölçü birimi bulmaları için bilim adamlarına başvurdu. Bir meridyenin dörtte bir uzunluğunun on milyonda birine karşılık gelen "metre", bu şekilde ortaya çıktı.
Sayfa 60 - İş Bankası Kültür Yayınları
İnsan bir halkın üyesi olabilir fakat halkı çıldırdığında kendisinin de çıldırması gerekmez.
Sayfa 30 - İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
"İnsan nasıl karşı koyabilir ki? Onlar herkesten güçlü, onlar dünyanın en güçlüleri." "Bu doğru değil. Dünya onlara izin verdiği sürece güçlüler."
Sayfa 13 - İş Bankası Kültür Yayınları
Hastalığı boyunca etsuyuyla beslenip de yiyeceği ilk ekmek kabuğunun nasıl olacağını düşünen, iyileşmeye yüz tutmuş bir hasta gibiydim.
Sayfa 56 - Can Yayınları
Sıkılmadığım bir ülke bana hiçbir şey öğretmeyen bir ülkedir.
Sayfa 51 - Can Yayınları
En çok ikinci sınıftayım. Taksim Aydın Okulu. Bina Sıraselviler'in başında bir konak. Hala orada. Giriş ve merdivenler beyaz mermerden. Bayrak töreni kapalı bir salonda yapılıyor. Bayrağı taşıyan uzun direk orta yerde ve çocuklar küçük elleriyle ayakta tutuyorlar onu. Tabii ki, ben de parmak kaldırıp bayrağa doğru yöneliyorum. Ne de olsa bayrağı tutmak iyi bir şey. Ama... İlk Yahudi yaramı almış olmalıyım ki, hiç aklımdan çıkmadı. Öğretmen beni yerime gönderiyor: "Sen olmaz!"
Sayfa 240 - İletişim Yayınları
8 - 10 yaşlarındaydım. Yazdı, Temmuz belki de Ağustos ayı. Evimizin karşısında, deniz kıyısında yer alan çay bahçesinde, annem arkadaşlarıyla bir masada otururken, ben de mahallenin çocuklarıyla arka tarafta oyun oynuyordum. Sürekli kazandığımdan mı, bastırılmış bir kıskançlıktan mı, şimdi ne olduğunu anımsamıyorum ama çocuklardan biri durup dururken yüzüme bağırmıştı: "Pis Yahudi! Bizimle oynama, git buradan!" Nutkum tutulmuş, verecek bir yanıt bulamamıştım. Aynı mahallede büyüdüğümüz, birçok oyunda yer aldığımız birinden gelen bu aşağılama sözleri karşısında kıpkırmızı kesilmiş, neredeyse ağlayacaktım. Herkes çevremi sarmış, ortada bir suçlu gibi kalmıştım. Diğer birlikte oynadığımız çocukların da, bana karşı görünmeleri canımı daha çok sıkmış, yansıtamadığım büyük bir öfkeyle yanlarından ayrılmış, doğru yatak odasına kapanmıştım. Beni en çok üzen, bir anda böyle bir tepki göstermeleriydi. O çocuk yaşımla, neden bu tür ırksal bir ayrımın yapılabileceğini aklım almıyordu ama olmuştu. Bu konuyu, yüreğimi kemirmesine karşın o gün hiç kimseyle konuşamamış, çok üzülmüştüm. Gerçi çocukluk işte, birkaç gün sonra hiçbir şey olmamış gibi onlarla oyunumu sürdürmüştüm. Ancak o an bir tepki verememenin, başımı eğip gitmenin üzüntüsünü, uzun bir süre içimden atamamıştım.
Sayfa 183 - İletişim Yayınları
64 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.